Karşıtlıklar olmazsa insan ilerleyemez mi? Güneş çıkması için yağmur yağması değil de; illa, o güneş’in yaratılmasıdır belki de bu söz edilen. Yani sonuç ve sonuç toplamı. Oysa güneş de bir sonuç yağmur da. Ama tabi neye dayanarak düşündüğümüze bağlı. Dünyanın sonucu değiller tabi, değil mi… Çünkü dünya’yı doğuran güneş topu ve onu oluşturansa ileri bir süpernova …
Ve, asıl, değişmez bir mutluluğu kabul ve elde etmek için, kesin kez karşıtlıkları mı kabul etmeliyiz; William Blake’in “Cennet ve Cehennem”in bir bölümünde geçen bir laftan bir çıkarsama yaptığım üzere? Belki de yanlış anlamışımdır. Ama düşünüyorum ki, insan bunu bile kabul etmemeli.
İlle, acılar çekerek olgunlaşmak mı gerekir? Dünya koşullarında alışkanlıklarımız mantığımızla da koşullansa da; normal koşullarda, bana göre bu düpedüz bir sinsiliktir, kötü niyettir, kötü fikirdir.
Bir çiçeğin açması için bir deha ile doğmuş olması bile gerekmemeli aslında. Ve bu dünyada doğunca da, ilkel koşullarla bile, çabalayarak ama üzülmeksizin kendini var edebilmeli insan: Kolay yoldan demiyorum ama, saçma sapan güçlükler hayatın yasası haline getiriliyor belki de…
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız