Öyle, dalda çürüyen kiraz öyle
O çocuğun
Kalkan parmağı mosmor şimdi
Kalbinden diline akan nehre
Atıp kendini
Bir acıklı hikâye oldu
Bense
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Yanlış meslek seçimi, siyasetten ziyade
Cuntacı paşalara, olmalıydın piyade
Belki gerçek yüzünü, görüp anlardı millet
Sülük gibi bahtına, yapışmazdı bu illet
Cunta vesayetiyle,tasmalıysa boyunu
Cürm'ü meşhud davayı, sanır gölge oyunu
Göz gerçeğe kör ise, at gözlüğünü takar
Gözüne balyoz soksan, çöp kaçtı diye bakar
Sözde ahkam kesilir, gazla gider yangına
Darbeci zevatların, palet olur tankına
Utanmadan yakınır, cumhur tavrı takınır
Demokratik hukuktan, cuntacıyı sakınır
İslamla, müslümanla, nedir sizin derdiniz?
Bu kanlı senaryoda, şimdi sona geldiniz
Bundan böyle bu filmi, hak ve hukuk çekecek
Son bölümde kafes var, sizi bekleyen gerçek.
çürüyen, içi kurtlu kirazlar: Cumhuriyeti içten içten kemiren,abis kurtlar. kilise özlemiyle yanan, şeriatçı cahiller. Allah bu ülkeye bir daha savaş nasip etmesin. eğer bir savaş çıkarsa, bilin ki, bu ülke hıristinlaşır.
siire siyaset bulasmis ve yakismamis bolkepceden gidiliyor icraate gelince tik yok artik bu tur tartismalara böö diyesim geldi kabak tadi veriyor.birakin siirler bari özgur yasasin.ve bu siir gunun siirine layikmiydi?dam ustunde saksagan vur beline kazmayi .ordan burdan surdan yerine dimdik bir siir olmaliydi saygilar
Şimdi daha mi iyi sayın Çağlayan? İlköğretime sarıklı hocalar girdi... Ve meclisimizi türbanlı öğrenci işgal etti. Ve büyük bir alkış aldı. Anlaşılan o ki, ülke bir kaos içerisindedir. Seçmeli din dersi bile iki katagoriye endekslendi: Kuran ve hazreti peygamberin hayatı. başka seçenek yok.Evet sosyal adalet dedikleri bu olsa gerek.
Şimdi daha mi iyi sayın Çağlayan? İlköğretime sarıklı hocalar girdi... Ve meclisimizi türbanlı öğrenci işgal etti. Ve büyük bir alkış aldı. Anlaşılan o ki, ülke bir kaos içerisindedir. Seçmeli din dersi bile iki katagoriye endekslendi: Kuran ve hazreti peygamberin hayatı. başka seçenek yok.Evet sosyal adalet dedikleri bu olsa gerek.
Elbet öyle Asrak İlhan bey ihtilallere karşı olmak başka cumhuriyete karşı olmak başkadır pek tabii.
Darbe yaptıklarında sadece İzmir'de 3000 ailenin arazilerine el koyup lüx lojmanlar tesisler falan yapmışlar.Bir kuruşta istimlak parası ödememişler.Dahası bu mal sahipleri 30 yıl boyunca haklarını aramak için mahkemelere dilekçe bile verememişler.Bunun için mi Allah razı olsun Hasan bey.
Bu sadece bir örnek tüm Türkiye'yi düşününce yedikleri haltların hesabını ruzu mahşerde nasıl verecekler.
Neyse bu hamur çok su kaldırır da bari Allah razı olsun falan deme Hasan bey.Benim bildiğim Allah böylelerinden razı mazı olmaz ..öt korkusundan niye dua edelim heriflere.
Selam ve saygılar
İhtilallere,darbelere karşı olmak başka,cumhuriyete düşman olmak başka başka şeyler değil mi benim şeker Abdüllillah kardeşim
O, sakalı büyümüyen çocuklaın ellerinde, otomatik silahlar vardı ve yaşlarından umulmayan çeviklikle, cinayetler işliyorlardı sayın Çağlayan...Bizler de . ötümüzü ve çocuklarımızi bu militanlardan kurtarmak için, bin takla atıyorduk. Allah Evren'den ve kurulundan Allah razı olsun.
Aykırı seslerden korkmamak lazım Asrak İlhan Bey!
Korka korka korkak bir nesil oluşturduk farkında olmadan. Bu işler cumhuriyete ve kendimize güvenmeyişin sonucu. Cumhuriyet zaman zaman kirlenmiştir evet ve kirlenmektedir.Maalesef cumhuriyeti elinde bulunduranlar maçası yiyenlerin makatına coplar soktular.
Doğruyu sahiplenmek insan olmanın gereğidir.Kirli sakalları ile oturduğu yerden tuzu kuru cumhuriyetçilik yapanlar olduğu gibi sakalı bile gelmeden yaşı büyütülüp asılan çocuklar var.
Aşağıdaki şiir size hediyem olsun;
türkiye'de modadır oğlum;
kılıç kalemi keser.
haşa askere gidersin ya bir gün
öldürmeyi öğretirler.
onlara göre çünkü
ülkesini en çok öldürenler sever.
'ne mutlu türküm diyene' diye bağırırsan
minicik ağzınla bir arka sırada
seni de severler oğlum.
ermeni bir ırk değil,
ülkesini çok sevenlerin küfrüdür.
rum, ihanettir her daim.
laz 'bizdendir'
kürt kuyrukludur.
ölümler türkiye'de fail-i meçhuldür oğlum.
küçük çocuklar büyük adımlarıyla geçerler dünyamızdan
bir kez bile sakal traşı olamadan..
taze gençlerin yüzünde ışık
göğsünde ateş biter;
hepsi 17 yaşında
hepsi 13 kurşunla.
sen de bir gün büyüyeceksin oğlum
türkiye modası bu;
savaşı sağlar başlatır.
ve kahvehaneler hep sola doğru taranır. (n.t.)
Bazı hususlarda bu şair gibi düşünmüyorum onu belirtmeliyim.
Selam ve saygılar
Bu şiir ile ilgili 29 tane yorum bulunmakta