Gecenin sıcağında açık pencereden içeri süzülen rüzgar, yüzümü okşuyordu Bir türlü uyku tutmuyor anılarsa, gözümün önünden gitmiyordu. Sağa sola dönmekten başım ağrımaya başlamıştı. Yalnızlığı içime birtürlü sindirememiştim. Evlendiğimizde mutluluğumuz, geleceğe ait verilen sözler, bir kenara itilmişti şimdi. Araya giren bir kadın güzel mutluluğumuzu bozmuştu. Tek taraflı olamazdı hiçbirzaman suç.. Kabahat yanızca kadında mıydı. Hayır tabii.. En büyük suç eşimdeydi. Neden mutluluklar ve sevgi birzaman sonra bitiyordu? Kadın herzaman çok seven, eşine bağlı, ya erkek,
hep arayışlarda.
Uykum kaçmıştı bir kere, teselli sanki sigaradaydı. Anılar ise gözümün önünde dün gibi, biri bitiyor biri başlıyordu hayallerimde. En kötüsü ise yalnız kalmaktı. İnsanın bir nefese ihtiyacı vardı. Çocuklarım evlenmiş kendi hayatlarıyla mücadele ediyordu. Sık sık ararlardı. Ama ya geceleri..
Bomboş bir karanlık, içi dolmayan geceler, uyandığımda yalnızlığımı yüzüme vuran sabahlar. Ne yapmalıydım? İkinci bir evlilik mi? Ya yine eşim beni bırakıp giderse? Bu sorular bitmiyordu düşüncelerimde. Bazen yastığı ağzıma kapatıp saatlerce ağlıyordum. Kimse duymasın kimse bilmesin mutsuzluğumu diye.
Bunalımlı günlerle mücadele ederken, bir şirkette karşılaşmıştık onunla.. Göz göze geldiğimizde, yüreğimden birşeylerin aktığını hissettim. Gülümseyerek yanıma gelmişti.
Sıcacık kanım damlar.
Gir de bak bir ülkeme:
Başsız başsız adamlar...
Ağlayın, su yükselsin!