bir çocuk kaybolur
sevgi bulaşmamış bir ormanda
gözleri alevdir çocuğun
dostluktan yana
ama ağaçlar iteler onu
“yakarsın” der bu koca ormanı
yürekten bakma insana
…ve itelerler
…bir o yana bir bu yana
bir çocuk kaybolur
çığlıklarının yankısında
…annee …annee
…kimse aldırmaz niye
sonunda fırlatırlar ruhunu gök kubbeye
vaciptir çocuğa gayri bakmak ırak
kovulduğu küreye
suskun ve ifadesiz bir nazar ile
işte bir çocuğun sessizliğinde
başlar hikayemiz
ve akar insanlığın gözyaşları
Havva’nın Adem’e aşkı ihanetimiz
özgürlükten uzaklaşır dişi cinsimiz
toprak sokaklara düşer cemre
boyun eğmek öğretilmeden ona
iyi hal esareti prangalarla bağlanır,
doğar çocuk ağlayarak zır zır.,
ve yürür kızıl topraklara bulana bulana
dinozorlar atar gevrek kahkahalar
erirken an an masum yaşamlar
ve her kahkahada çırpınırken cılız bedenler
dudaklar iki duvardır
iki duvar dudaklar bu şehirde
fırtınalar estikçe yüreklere vurur darbe
her darbede kan sızar..gökte..yerde..serde
çıldırmıştır deniz çıldırmıştır gök
bulaşır ahraz bir hastalık her ferde
oysa fışkırır müebbet mahkumu cümleler
birer birer gizil sohbetlerde
bir çocuk kaybolur cemrenin düştüğü o yerde
bir şey söylemez erenler kadercidirler.
derler ki varsa kaderde
“boğulur insan çorba içtiği kasede”
dinozor heybetine mağlup olunca barış
ananın çığlığında yükselir kana susamışlık
bir de babanın idamında.
al cemre yeşil cemre
gelme sende bu şehre
kan kusturan niyetle
ve ermiş kılan hidayetle
yaşarız biz otla çöple
kaybolmaz bu çocukta kim bilir
ah şu dinozorlar
kendini güç sembolü seçer
psikoz nöbetine girer alicenaplar
Tefekkür ya meczuptur diğer insanlar
bir çocuk kaybolur kulunç ile asabiyette
… alev saçar diller, ucundadır yaşananlar
sanki toprak neme susamış çatlak şehirde
…çocuklar ana kucağına,
sancırken kasıkları doğuma an kala
kurumuş işte kızıl toprak ana
oysa doğsun beklenir şems i ziya.
benzi soluk al fistanlı kızlarla
tuvalde boya bırakmaz bu kızlar
ve …bir çocuk kaybolur verdikleri pozlarla
saçaklar da bekler serseriler
günlük buluşmalara alışık gibi
her latifede bir çocuk saflığı yiter
her caize özgürlük yer
gün bitimini görmeden sevdalar biter
kadehler kalkar şuh kadına
şerefine der…
latifeler edilir mahşeri edepte
sanki gönlü kadeh tutandaymış gibi,
çıplak gerdanlarında güneş balkısın denir
histeri sevdalar duysun erkeğe istenir
kahve kokulu gözleriyle konuşur ahu
göğüs kafesinden duyulur gibi.
dilberler uçamayan kuş
Mayası cevher prangalı mahpus
muadil sevdalı şatolarında suspus
bir çocuk daha kaybolur
seciyesiz teklif ile Tarik
yamaçtan düşmek kadar şerik
…bir çocuk kaybolur gün gibi…
…Adı anılmaz olur dün gibi…
Kayıt Tarihi : 1.10.2016 06:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!