Güneş tanrısı Apollo,
Yorulmak bilmeyen atlarıyla güneşi yüklenmiş
Dörtnala ilerliyordu gökyüzünde.
Bir şafak vakti, uçsuz bucaksız başak tarlalarının üzerinden geçerken,
Bir dilber takıldı şahin bakışlarına.
Kızı gördüğü toprağı aklına kazıdı.
Hayranlıkla izliyordu bu güzelliği,
Her sabah geçerken semasından.
İşçi kız başak tarlasında açan bir gül kadar narindi.
Teslim olmuştu Apollo çaresizliğine.
Bir ölümlü vücudunda toprağa inmeye karar verdi.
Öğrenecekti güzel kızın ismini,“Gel benimle! ” diyecekti.
Şairane sözlerle yaklaştı dilberin yamacına;
Lanet ettim sonsuzluğuma,
Senin güzelliğinin şehvetinden.
Ben Güneş’in tanrısı Apollo,
Bırakıp tanrılar arasındaki tahtımı,
Razıyım aşkının kulu olmaya.
Genç kız ölesiye korkuyordu.
Karşısında ölümsüz bir tanrı,
El vermesini bekliyordu.
Ama dilber başkasına gönül vermişti bir kere ve söyledi sözlerini:
Bilirim, muhtacıyım taşıdığın güneşinin.
Soframa ekmek olacak başak tanesinin.
Ama gönlüm ölümlü bir ere aittir bu topraktan ırakta.
Sen ayağıma güneşi de sersen ne fayda…
Bu ret döndürdü Apollo’nun gözlerini.
Öfke kavuruyordu artık aşkla dolu yüreğini,
Demek ki benim yerime başka bir erkeği tercih ediyorsun ha?
Öyleyse lanetim sarsın senin bedenini.
Bir gül kadar güzelsin,
Olasın artık güllerin en çekilmezi.
Kimse sana dokunmak istemesin,
Yumuşak tenin kaskatı kesilsin!
O hışımla bir lanet saldı güzelin bedenine.
Ayakları tarlaya kök oldu, aktı.
Dilber hakikaten de bir çeşit güle dönüşmüştü.
Yeşil, dikenli, yüz tane yapraklı, sert ama ince saplı.
Apollo enginarı yaratmıştı güzel kızın bedeninden.
O yüzdendir ki, enginarın görünüşü bir o kadar katı
Ama Apollo’nun haksız laneti öldürememiştir bu kızın yüreğindeki tadı.
İşte o gün, her bir enginarın kalbine,
Bu kızın tatlı canından bir damla bal akmıştır.
Kayıt Tarihi : 11.3.2012 02:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!