Bir Cankurtaranın Psikolojisine Giriş I ...

Baha Öztop
28

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Farkında olmadan Mozart’ a maruz kalmış bir cankurtaran görevlisi
Gibi sayılara takılıp matematikten soğuma riski ile
Amin.

Kırmızı cekete iliştirilmiş bir kravat tanıyorum; mavi
Rüzgara hükmen mağlup bir ağaca tam da öykünür gibi
Bir şans daha istemeden oysa ne hayvanlar vardı

Tamamını Oku
  • Hamit Körken
    Hamit Körken 18.04.2013 - 23:55

    Karanlık;perde üstüne perde
    Güneş se;hala ayni yerde
    İnsan düşmeye görsün müptezel derde
    Şarap çanağına çevirir kafatasını
    Kendi beynini yer de!

    Cevap Yaz
  • Kalemi Kursun
    Kalemi Kursun 18.04.2013 - 22:00

    gun bir gun sair olur çikarsam kazara suç bu suç yuregimin

    surukli olmasa da uzun sureli ogrenciligin
    biz ogretmenlere yarari degil zarari var
    hani kendini dusunmuyorsan bizi dusun
    bali iki soz iki islem bir açi çap ogren var
    bu arada

    Cevap Yaz
  • Kalemi Kursun
    Kalemi Kursun 18.04.2013 - 21:20

    dogru soyleyeni ilk koyden itibaren
    yalana alistiriyorlar artik
    suruldugumuzden sonra

    siir sair sohbetinizi bozmayin siz 'sair'ler bu arada
    bana inanacak tanri ariyorum hani var mi yerkure karada
    olasi olur ya gokkure havada
    nem var toprakta nem
    suda nem
    ahh ki ah olmeseydi ana dolu anadoluda
    soz bir sozu vardi ki derdi yeri geldiginde nenem
    arada sirada
    siir ne sair kim bu arada
    baska isiniz yok mu sizin
    geçinip giderken yalan dolanda
    edebiyat koreldi edebiyat sayenizde bu arada
    hu ustune hu çekelim daglar yikilsin yeri bilinmesin yolun izin
    varsa goster inanacak tanri ariyorum kendime yer gokkure dunyada

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu 18.04.2013 - 21:14

    Bir aşk yaşadım
    yaşayan belli
    yaşatan şüpheli

    gözleri sürmeli mi desem
    yoksa nurlu mu
    ama gene de ben bir aşk yaşadım
    bilemedim
    geleceği puslu
    hani derler ya
    aşkın gözü kör
    işte ben öyle bir aşk yaşadım
    bir aşk yaşadım ki
    tüylerim diken diken
    desem de yalan değil

    istersen adını sen koy
    Tanrı de
    v.s.ire de
    de
    ne dersen de
    istersen be adam
    boşa yaşdın de...
    ama ben gene de bir aşk yaşadım
    istersen sevgi de.


    Hasan Buldu

    Cevap Yaz
  • Atila Yalçınkaya
    Atila Yalçınkaya 18.04.2013 - 17:05

    şiiri okudum yorum yazacaktım OSMAN ŞENER HOCAMIN YORUMU yeterlidir diyerek vazgeçtim bizlerde serbest şiir yazıyoruz aha ÖRNEK


    Antik Laterna

    Dağılır ince ayaz ve dağılır sızılar,
    Buz kırağı yürekler neme vurur duygular,
    Alırda üzerinden gözü yaşlı tortuyu,
    Sen başını hep dik tut da,
    El kutlasın yortuyu.
    Kaf dağından ileri varmaz masal kitabı,
    Döner karlı virajı, ölümün solukları.
    Kar beyaz yalanların..
    Açılan kapısında,
    Çürümüş hayatların tutulur el yazması.

    Resme duran her güzel,
    Sonsuzu hayal eder,
    İffetsiz simalarda çirkinliğin esrarı.
    Yüze yüz astar diksen, gerilmez yine arı.
    Her metaa müşteri
    Her kata asma tavan,
    Her ihanet çalışır..
    Hayat dörtnala devam.
    Yedi kat sarmalanmış, gül bebek olmuş adam.
    İnsanlık emekliyor kurtuluş bekler avam.

    Adalet değirmeni su bekler kaynağından,
    Her mevsimin gömleği kendi kirini taşır.
    Serseri cevlakinin işine kim karışır.
    Magmasına taş taşır dünü bilmez bezirgân.
    Soyunur iffetini giyer şeytan tüyünü,
    Girift bulmacalardan, yol açılır gerçeğe,
    Her harfte bir sır gizli, anlam biner heceye.

    Asarı rahmetinin izi parmak ucunda,
    Düşkün nefsin hayali bir dünyalık tacında.
    Aşa su katan nehir..
    Bozsa da ağız tadı,
    Her isteyene dünya,
    İkram eder muradı.

    Nefessiz çalgıların aritmisi artarken,
    Antik Laterna’ların kalp atışı bozulur,
    İhtiyar bedenler de destek alır dolaptan,
    Mutmain beden ise hayat bekler Calab dan.
    Sarhoşluğu kaybolur bahar gelince atın,
    Her yer çeltik tarlası, kıymeti yok dimyatın.

    Yıkılır tuğla yapı,
    Kan emici takipte.
    İzale olur iman, zalim eller tetikte,
    Ölüm zalimi bekler,
    Bak duruyor eşikte,
    İnatlaşır bedevi inletir dağı taşı,
    Kâfire fahişedir, müminden alır başı.
    Fukara zembilinden zengine sunar aşı,


    Beşik sallar denizi, deniz sığmaz vadiye
    Yıkılır arzı cihan, âlem sığar Cudiye,
    Yine ezber bozulur helak olur kötülük,
    Yeşile döner sahra, yaşam başa sarılır.
    Uçurulur güvercin pençesinde kehribar,
    Kalp durur dil konuşur…
    Bildiği bir cümledir
    O da
    Havar ya havar !
    Ne olur ey Allah m
    bir haber bir haber..

    Altın yapraklı zeytin barışı yayar göle,
    Nur olur tüm cihanlar kara kalpte nafile.
    Mem’ler yine çobandır, el değmemiş merada.
    Kulun hayali büyük ermek güzel murada.
    Bu sevda türkü olur botan denen mezrada.
    Ak saçlı ihtiyarlar kartallarla konuşur,
    Zaman kovalar yılı,
    Tubası yeşillenir insan denen canlının,
    Rahmetine gark olur tüm insanlık Halik’ın.
    Dağ durur, deniz durulur.
    Ayak basar toprağa,
    Günü geldiği zaman
    Toprak basar bağrına.
    Al sana der
    Bu makber
    Aha burası mezar
    Senin deminde bitti..
    Sultan olsan ne yazar..

    Şiir Atila Yalçınkaya



    Amacımızı şiirin ritmi ile insanlara anlatabilmedir

    Günü geldiği zaman
    Toprak basar bağrına.
    Al sana der
    Bu makber
    Aha burası mezar
    Senin deminde bitti..
    Sultan olsan ne yazar.. ifadesini nazarlara sunmadır amaç
    amaçsızlık kötü

    Cevap Yaz
  • Sezayi Tuğla
    Sezayi Tuğla 18.04.2013 - 16:58

    Kaleminize kuvvet, tebrikler.

    Cevap Yaz
  • Sezayi Tuğla
    Sezayi Tuğla 18.04.2013 - 16:58

    Kaleminize kuvvet, tebrikler.

    Cevap Yaz
  • Hasan Tan
    Hasan Tan 18.04.2013 - 16:50

    ne hükümran kalır
    ne zulüm ne de kin
    öz değil dostlar
    öz değil bu biçim
    kulların kullara ettiğini
    etmiyor en zalim harı ateşin

    bugün dua ettim hepimiz için
    yüce tanrı bizleri affetsin

    ne para ne pul
    ne iktidar ne de güç
    bu değil gerçek
    bu değil gerçek
    bu kavga bir hayırsız düş
    uyanır neslim uyanır elbet

    anonim.... Baha:)

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi 18.04.2013 - 15:42

    ŞARTLANMA – ŞARTLANDIRMA – ŞARTLANDIRILMA…
    Pavlov’un en belirgin özelliklerinden biri aceleci olmasıdır.
    Yaşlı dönemlerinde bir gün, otobüsten inerken acele eder ve otobüs durmadan inmeye kalkınca düşer, ayağını kırar.
    Pavlov’un bu haline şahit olan bir kadın aynen şöyle der:
    “Vay canına! Burada çok zeki ama ayağını kırmadan tramvaydan nasıl ineceğini bilemeyen bir adam var.”
    O da kendini, hareket halindeki bir araçtan inebileceğine mi şartlandırmıştı?
    Yoksa pek çok deneyi kendi üzerinde yaptığı gibi, aceleciliğin ne tür sonuçlar doğurabileceğini görmek mi istemişti?
    Her ne hikmetse, en zeki insanlar zekâ ötesi olduklarından mıdır nedir, hep olağan dışı şeylerle karşılaşırlar, olağanüstü şeyler yaparlar.
    Tabii bu durum da normal insanlar için anormal sayılır.
    Öztop da, aynı duruma vurgu yapan bir girişle şiirini işlemiş. Kimisi Mozart sesiyle huzura erer, kimisi Osmanlılarda akıl hastalarına uygulandığı gibi ney sesiyle, klasik Türk musikisi ile veya tasavvuf musikisinin ahesteliği ile kendini huzur ortamında hisseder.

    Ya renklere ne demeli?
    Kimi de illa kırmızı olsun, beş para fazla olsun, derdine düşerler. Sarı yeşil de neyin nesi?
    Bu da bir klasik ŞARTLANMA – ŞARTLANDIRMA – ŞARTLANDIRILMA ile benimsenmiş veya benimsetilmiş renkler mi?
    Yol alacaksak trafik lambalarının ışıklarına uymak zorundayız. Bu da bir ön şartlanma. Önceden uyarma, uyarılma ve davranış haline getirme, getirilme olgusu…
    Tabiat yemyeşil. Hele ki şimdi… Tam baharın ilk aylarını yaşıyoruz ki, yeşilin her tonuna hayranlık duymamak elde değil.
    Sarı ne?
    Ağaçlar genellikle sarı açmazlar. Bazı ufak kır çiçeklerini rengidir, daha çok…
    Doğaldır, kendiliğinden vardır. Yaratanın gücünü, kudretini düşünmemek olmaz. Düşünmek istemeyenler de insan elinden çıkmış doğal olmayan nesnelere bakarlar.
    Baksınlar, mahsuru yok bizce…
    Ama kırmızıya bir hayranlık var. Temel renk kırmızı. Diğer bir ifadeyle kızıl…
    Gurup vakti diyeceğim ama grup yok ortada… Geriye kalan da malum…
    Kırmızı cekete mavi kravat…
    Sanatkârca bir tarz.
    Kırmızı ceket giyecek sanatkârın zevki kime uyar, bilmem…
    Bu da bir şartlanma şekli. Sanatçı illa ki abuk subuk olmak, farkını görsellikle fark ettirmek zorunda mı? Siyasetin de temelinde aynı şey yatıyor zaten. Önce dikkat çekmek, sonra gereğini yapmak. Tıpkı küçük canlıları renkleriyle veya kokularıyla kendine çeken o muhteşem avcı canlılar gibi. Bunlar kuşlar olabilir, balıklar olabilir, yılanlar olabilir… Işıltılı canlılar. Çoğu zehirli…
    Şartlandırmanın bir yolu da cazip görünmek, cezbedici olmak ve kendinden yapmak…

    “Hikmetinden sual olur mu?” Olmaz canım. Şüpheye düşersek ve böyle düşünerek sorup sorgulamaya kalkarsak, öyle düşünmeyenler yanında yüzümüz kızarır. Mahcubiyetin kızıl rengi çöker, yüzümüzün tenine…

    Şiir aslında oldukça farklı ve güzel işlenmiş bir şiir.
    Kim nasıl anlarsa öyle düşünsün.
    Düşünce serbestliği var efendim, ne de olsa…

    Fikir jimnastiği yapmazsak Pavlov’u hatırlamalıyız.
    Onun PSİKOFİZYOLOJİ ve DENEYSEL PSİKOLOJİ bilimselliğini hatırlayıp KLASİK ŞARTLANMA (KOŞULLANMA) deneylerinin sonuçlarını düşünerek kendimiz olmalıyız. Aksi takdirde şartlandırmaların etkisiyle hep aynı şeyleri döner döner tekrar eder dururuz…

    PAPAĞANLAŞMAK DA VAR.
    Tıpkı günümüzde insan beynine sahip olup da papağanlıktan kurtulamayanlar gibi…

    Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.

    Hikmet Çiftçi
    18 Nisan 2013

    “GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”

    Cevap Yaz
  • Mehmet Binboğa
    Mehmet Binboğa 18.04.2013 - 15:30

    Baha Öztop şiirde sözcüklere ters parende attırmayı

    seviyor.Bağlamda sözcüklerin değişik anlamlar içerdiği

    malum.Baha bey bunu çok ileri götürüyor. Zira

    kimi zaman öyle söylemler kullanır ki şairler, pöstekide

    kıl saymak, o sözcüğü sözlüklerde aramaktan kolaydır.

    Attila İlhan'ın bir şiirinde:

    ' telkâri bir teğmen yirmi yaşında' gibilerden bir dize

    var.

    'telkâri' gümüş işçiliği demektir malum. Şair ona öyle

    bir anlam yüklemiş ki, gözümüzün önüne fidan gibi

    uzun boylu,yakışıklı bir delikanlı geliyor.


    Şimdi şairin derdi ne de böylesine birbiriyle ilgisiz

    sözcükleri ipe dizer gibi dizmiş.

    Daha önce kimi arkadaşlar ve bendeniz tarafından

    zikredildi sanıyorum: Baha Öztop şiiri postmodern

    öğeler taşıyan en çok da sinematik bir dile dayanan

    şiir...Absürt imge bulmada mahir bir şair Baha Öztop.

    Geçen yıl yayımlanan bir şiirinde 'robotlara cenaze

    namazı kıldıran' şair, bu şiirinde de ilgili ilgisiz

    görüntülerle 'bir kaos ortamı' yaratıyor.

    Her bir sözcüğe bire bir karşı gelen gösterge var mıdır

    bilinmez, ama Baha Öztop, adamı rahatsız eden şiirler

    yazıyor: ya bizimle kafa buluyor, rast gele salladığı

    cümleleri önümüze sürüyor ve içinde mühim anlamlar

    arayacağız diye geberip gidiyoruz, ya da öyle güzel

    saklıyor ki meramını anlamak için tilki sancılarındayız :))

    Şu kesin ki adam farklı şeyler söylüyor...

    Kutluyoruz.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 26 tane yorum bulunmakta