Nazım,
sana gelmek için
yüzyılın en yorgun vapuruna bindim ben
biletim yoktu,
zamanın kıyısından usulca sarkarak
mısralarına tutundum.
Adını her andığımda
bir deniz büyüdü içimde.
Ben yüzme bilmezdim,
ama seninle boğulmayı göze aldım.
Sen
göğsüne kırmızı bir dünya bastın da
ağrısına şiir dedin ya hani,
ben o ağrının kıyısında doğdum
sana geç kaldım, Nazım.
Sen hayattın,
ben henüz suskun bir ihtimal…
Şimdi
kitap aralarında seni ararken
parmaklarıma dizelerin bulaşıyor,
ve sen
bir barut kokusu gibi siniyorsun hücreme.
"En güzel günlerimiz
henüz yaşamadıklarımız"
demiştin,
ben seni o yaşanmamış günlerden sevdim.
Bir duvarın gölgesine
şairliğini astın sen,
biz
duvarsız kaldık.
Senin “karanlıkta uyanan yıldızlar” gibi
dilini özgür bıraktığın yerlerde,
biz
göğsümüze bastırdık kelimeleri,
çünkü konuşmak
bir sızı gibi geçiyordu içimizden.
Ben
senin sesini hiç duymadım,
ama biliyorum:
gülüşün sürgün bir ülkenin başkenti gibiydi.
Bir kadını sevdin mi mesela
bütün ülkeyi onun gözünden anlatırdın.
Ben sevdim.
Ama anlatamadım,
çünkü senin gibi inanamadım
aşkın da adaletin de
bir gül kadar mümkün olduğuna.
Nazım,
seninle aynı masada
bir kadeh kaldırmak isterdim
bir halkı anlatan bir mısra uğruna.
Olmadı.
Biz o masaya hiç oturamadık.
Biz, senin arka bahçende
gizlice büyüyen çocuklar gibi
hep eksik kaldık.
Ben seni
bir hasretin en ince yerinden tuttum
ne bir tokalaşmamız oldu
ne bir vedamız.
Ama ölümsüzlüğü senin gülüşünde gördüm.
Gülüşün
bir işçinin nasırına,
bir sürgünün omzuna,
bir kadının gamzesiyle karışıyordu.
Ve bu dünya
o gülüşü hâlâ duymadan
her sabah yeniden kirleniyor, Nazım.
Ben
seninle doğmadım,
seninle ölmedim,
ama seninle eksildim.
Şimdi şiirler yazıyorum sana
sana ulaşamayacağını bile bile
duvara yazı yazan çocuklar gibi,
hem korkarak
hem inanarak.
Sana yetişemedim, Nazım.
Sen bir mavilik oldun
ben gözlerimi hep griye astım.
Senin “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür” dediğin yerde
biz
toprağımızı bile tanıyamadık.
Ama
adını her söylediğimde
bir halk uyanıyor içimde.
Bir yoksul
bir kadın
bir çocuk
ve bir yarın…
Seninle aynı çağda doğamadım,
ama aynı yaraya denk düştüm.
Senin şiirin
bende hâlâ
bir isyan,
bir dua,
ve
bir hasret gibi yanıyor.
"Ve inan Nazım,
ben seni en çok
gelemediğim bir gelecekte sevdim."
Kayıt Tarihi : 21.7.2025 16:59:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!