Gelme...
Biraz kalabalık burası.
Dağınık biraz.
Hıçkırık sesleri var mesela.
Kederlerim maaile burada.
Dizlerini karnına çekmiş de,
En kuytusunda ağlıyor odanın,
Çocukluğum...
Hayati derin nefesler çekiyor sigarasından.
Ayakta duracak hali yok.
Çünkü ayakları yok.
Çünkü o bir portakal.
Kokun geldi demincek.
Vurmadan girdi kapıyı.
Yapar öyle ara sıra.
Müzeyyen de burada.
45 likte değil ama.
Kanlı canlı karşımda.
Rakı kadehini yerde kırışını görüyorum.
Gelme...
Bu hengamede,
Sesinin suretinle giriştiği valse,
Seyirci olmak istemezsin.
Savruldukça savruluyorlar.
Bir rüzgar oluyor savruluşları.
Nazım da burada.
Ama konuşmuyor.
İçimdeki hayvan da olmasa,
Biraz daha ferah olurdu belki odam.
Ve belki,
Sana da yer kalırdı.
Kanım da ortalıkta dolaşıyor.
Ve sanırım üşüyorum
Valsinin rüzgarından.
İşte orada!
Sunay oturuyor köşede.
Ama konuşmuyor.
Gözlerin de burada yeri gelmişken.
Çok yer kaplamıyorlar.
Küçükler...
Onları ısınmak için kullanıyorum.
Nietzche de geldi az önce.
Nasılsın dedim.
Konuşmadı.
Çukura düştüğünde,
Orhan da konuşamamıştı gerçi.
Osman abi de gelmiş.
Görmemişim.
Bir o konuştu şükür.
O da boş konuştu ya
Neyse...
Gelme...
Kalabalık burası.
Hava azalıyor.
Gelirsen solarsın belki.
Gelme...
Kuş cıvıltısı gelmişti sahi.
Fazla kalamadı ama.
İşi varmış.
Sana uğramalıymış.
Bir dokunuş sökün etti daha demin
Şakaklarımın üzerinde.
Sıcak mı,
Soğuk mu kestiremedim.
Kederli birşeyler de var ortalıkta.
Keder değil ama.
Kenarda duruyor.
Zaten ilk o gelmişti.
Git demek ayıp olur şimdi.
Oda da iyice doldu ya
Neyse...
Gelme.
Kalabalık burası.
Adım atacak yer yok.
Odadaki tek boşluk benim!
Kayıt Tarihi : 16.3.2012 19:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!