Bir Başlık Olması Şart Mı?

Habibe Merih Atalay
496

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Bir Başlık Olması Şart Mı?

Baktığım zaman ufak bir su birikintisinden
bir fotoğraftan ya da küçük bir yol hikayesinden
bir jenerikten hatta doğrudan aynadan
kendi yansımasından
bir tuvale yansımış hayatımıza
nedense olduğundan daha sanal olmasına rağmen
gerektiğinden çok daha dokunaklı görünür gözüme
ve gücünün yontusu patlar yüreğimin ortasından

Hançeresinden vurgun yenilmiştir
elma ağacının müsveddesinden fışkıran sarı gibi

Fırtınalı bir Akdeniz gecesinden
güneşli bir Marmara sabahına bağlanıyordu yol
Uçuş
Tam yol
Devrim gibi

Yatakta, belden aşağısı sımsıcacık
üstü üşür bir vaziyette
çünkü altında elektrikli battaniye açık
duvara yaslamış sırtını, içinde oturuyor

Ailesinin evi bu ve iki gecedir onlarda...
Omzu üşümüş, yatağın içine gömülüyor iyice
elindeki oyuncağı oynamayı sürdürerek
Oyuncaklar...

Fırtınalı bir sabahtı
ne tuhaf oluyordu insan Hava alanında
beklenmedik bir tanıdık çıkınca karşısına

Ne düşüneceğini bilemez
öylesine başıboş bir şaşkınlık içindeyken hem de...

Şimdi bir karara daha imza atmalı
bir duruma daha son vermeli
bir düşünceyi daha eyleme geçirip
her ne yönde hareket edilecekse netleştirmeli
yeni yolu adımlamaya başlamalıydı...
Bir başlık olması şart mı?

Bir kez daha işte yine yeni bir ilk adım
bir fırtınalı sabahta..
evet..
bu Fırtına da...

Bu son görünüş, bu son hal
tam da art arda gelen iniş-çıkış grafiğinin içinden geçerken...
Kim bilir nasıl bir fotoğraf oluşturuyordu
bakanların gözünde, görenlerin nazarında...
sevenlerin gönlünde...
serencamında...

Sevgi dostu
Karşılık alamadığımız hiç bir ilişki yürümez
işte bu da yürümüyor gördüğün gibi
İlişkimiz kötürüm kaldı bu yüzden
Sanal bir tekerlekli sandalyeye bindirdim
arkasından itip duruyorum dostluğumuzu

Nereye kadar gidebilir ki bu böyle..
bu uçuşan iki gönülle?

Deniyor ya hep
insan yoktur insanın olmadığı yerde
denmemiştir boşuna her halde

İlk şiir dizelerini yazmaya başladığında da
böyle bir elektrik kesintisi yaşamıştı
sene bin üç yüz falan
İstanbul'da ilk yıllar...

Geldi gitti elektrik,
bir kaç dakikalık sevinç ışığı doldurdu içine..
Artık karanlıkla bir işi olamaz uygarlığımızın diyordu
"Elektriğin nimetlerine öyle çok alıştık ki..."
"Nerede benim Caanım Çıram? Ah! Ah! "
diyordu annesi, "Hükumet Osmanlı'ya dönmek istiyor"
diyen babasıyla karşılıklı
karanlık sohbeti yapıyorlar artık

Neler yapıyorsun diye soruyordun ya...
Ne yapayım be
işte gelmişiz gidiciyiz
oyuncaklarımızla kah oynaya,
gâh ağlıya gâh-ı güle
Bakalım bizden sonra nasıl bir hal alacak
dünya da dönecek nasıl bir devran? ...

'Yaşam giderek ağır gelmeye başladı Doktor' diyor
'Zorlanıyorum, hem de çok'
Gerçekte ne yaşıyorum biliyor musun?
Hiç
Evet hem de hiç
Koca bir HİÇ

Eskiden beri ilişki içinde olduğu bir kaç insan dışında
hayatına kimseyi sokamıyordu işte
çünkü sürdüremiyordu
Dolayısıyla ilişki, arkadaşlık
eskisinden de zor gelmeye başlamıştı
Vücudunun kondisyonu düşmüş
kilosu giderek artmıştı hareketsizliğinden
geri de veremiyordu o kiloları
:
'Canlılığımı yitiriyorum Doktor.'

Bir zamanlar capcanlıydı
şimdiyse adeta ölüydü
Neden böyleydi?
'...Böyleyiz! ? '
Oysa erkenden kalkıp
yürüyüş yapabilir
spor yapabilir
gezip toza bilirdi aklına estiği gibi
Neden yapamıyordu
neden bir türlü olmak istediği kişi olamıyordu insan
Bu insan

'Capcanlı
hareketli
yerinde duramayan
kıpır kıpır
cıvıl cıvıl olmak istiyordu ama
'Bir türlü olamıyoruz. Neden? '

'Kararsızlık sorunu mu bu yoksa yaşla mı ilgili?
Kararsızlık ise kolayı var belki
ama yaşla ilgiliyse
ki benden son derece daha yaşlı
ve son derece hayat dolu insanlar da var
olabiliyor yani
ben de öylelerinden olmak istiyorum
Ne yapmalıyım Doktor?
Ne düşünmeli, nasıl düşünmeliyim? '

Acaba düşüncede mi başlardı çözüm?
Çözüm düşünerek çözüm bulunup üretilebilir miydi?
Doktorundan bu soruların yanıtını bir an önce almak
alabilmek ne iyi olurdu, çünkü-
durum patlaması yaşıyordu şu an...

Akdeniz'den
on sekiz on beş
on üç aralık iki bin on dört

...yazılı gerçek... sanal gerçek... gerçek gerçek...

Kapıya vurdu..
Vurdu kapıyı.. Vurdu...
Düştü kapı...
Düş'tü... El izlerimiz
Kanıyordu boyasız satıhta
Elgizlerimiz...
Algılarımız...
Vurgun..

Seviştiklerimizle de
Vedalaşmadık
Vedalaşmayacağız da ama
Kucaklaşmadık da hiç
Vurduk kapıya.. sadece..
Kapıyı vurduk..
Durduk...

Yorgun

Sorgun
:
Bu ne cesaret?

Olay şu
:
Karakter, yıllar önce hayatlarını iki iyi yönde değiştireceğini umduğu son derece önemli, radikal kararlar almış ancak ne kendi ne çevresi onun bu karalarının etkilerinden olumlu ya da olumsuz faydalanmayı bir türlü başaramamıştır. Şimdiyse ilerlemiş yaşına rağmen, hiç değilse ebeveynleri ölmeden, bir zamanlar ne denli isabetli kararlar almış olduğunu onlara kanıtlamak arzusundadır hep ama diğer 'büyük düşünceleri' gibi bunu da nasıl yapacağını bilememektedir. Bu sorunu da daha başka daha derin ve önemli kararlara sürüklemektedir kendisini. Acaba... Acaba... bu kez başarabilecek, ailesine kendisiyle gurur duymalarını, dolayısıyla kendisinin kendisiyle gurur duymasını, sağlayabilecek midir? Peki bunun için şu önünde duran şans çemberini bir... son bir kez daha... çevirmeyi göze alabilecek midir? Üstelik ne pahasına olursa olsun!

Hep bir 'pahası' vardır, öyle ya...
O keskin yol ayrımları
hep bu önemli kararlarla birlikte gelmedi mi? .
Bakalım bu kez nereye ayrıştıracak karakterimizi bu çetrefil yol
ve yolculuğunun sonu nereye
nerede
noktalanacak? !

Biz yine de hayırlı olsun bütün yol ayrımları diyelim kendisine
dileyelim ve umalım ki
tüm ayrılan dönemeçler
sonunda mutluluğa doğru birleşsin

Mutluluk
geçici bir kavram bile olsa
onu hedef yapmaktan
asla vazgeçemiyor insan
Çünkü belli ki..
diyor cılız da olsa bir ses
eğer bu zayıf akıntının Pınar'a,
onun da Şelâle'ye bağlanma arzu suyu varsa
yine de bu eski
Saadet Köprüsü'nden geçerek
dökülecektir Akdeniz'e
Hey Anam hey!

Her hedef ne şaşmak
ne şaşırmak
ne de şaşırtmak için
olsa olsa
on ikiden
vurmak
ve varılmak için olmalı

Haydi!

Hedefi Akdeniz olanınsa
dünyayı dolaşmaması
sanki imkânsız gibi...

Ne dersiniz?

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 20.7.2015 11:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


13 Ocak 2015 Salı 16:43:27

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Habibe Merih Atalay