Tüm yaşadıklarımızı son gün anlatmıştım,
Her şeyin bende bıraktığı izleri göstermiştim
Ve ayrılık acımı yazıp bir kağıda bırakmıştım ellerine
Sana hoşça kal derken…
İşte böyleydi iki gencin ayrılık arifesi
Tarihlere anlam yüklemeyi seven genç çocuk
Bir ekim gününde kalbini unutmuştu
İlk kez gördüğü bu güzelde.
Hemen o gece başlamıştı yıkılacak hayaller kurmaya
O günün tarihini ilk olarak yazmıştı başucundaki tahtaya…
Yine bir gece yarısı masum bir muhabbet başlamıştı aralarında
Kalbinin heyecanını durdurmaya çalışan bir genç
Ve yeni bitmiş bir ilişkinin acısını
Onunla dindirmeye çalışan bir güzelin hikayesiydi bu.
Kasım’da aşk başkadır sözünü doğrularcasına
Başlamıştı aşkları.
Çocuk ilk seni seviyorum dediği günü
Yeri ve saati yazmıştı telefonuna,
Kızın ona bu iki kelimeyi bahşettiği günü ise
Mıh gibi kazımıştı aklına.
Sevdiğini kutsal gören bir gençti bu…
‘’Seni karşıma çıkaran gün kadar güzel olsun günlerim’’
Diye başlıyor ve
‘’En son günümüze kadar sana baksın gözlerim’’
Diye bitiriyordu tüm şiirleri…
Artık duygularını biraz daha dizginlemiş bir çocuk
Ve eskiden kalan acısını biraz olsun unutan güzelin hikayesiydi bu…
Öyle bir hikaye ki aldatılmayı dahi kabullenmiş bir gencin:
Bunlar masalda dahi yaşanmaz dedirtecek tavırlarıyla doluydu…
Yeni yılın neler getireceği bilinmiyordu bu ilişkiye
Yılbaşının ardından yeni hayallerle yoğrulan genç
Yıllar sonrasını bile hazırlamıştı şimdiden sevgilisine
Adım attıkları her yerin tarihini not ediyor
O notları bir gün çocuklarına okutacaklar diye
Özenle saklıyordu…
Akrabalarıyla da tanıştırmaya başlamıştı artık sevdiğini.
İçi kıpırdıyordu her geçen gün…
Kızın eski sevgilisini unutamadığı söyleniyor
Fakat genç çocuk kulaklarını tıkıyordu;
Kaldıramazdı ki bu ayrılığı…
İlk gittikleri sinema filmini,
En uzun günlerini, ilk beraber içtikleri kahveyi
Ve daha fazlasını yazıyordu çocuk.
Gün gelecekti oğluna verecekti bu romanı
İşte ben anneni yazdım sen de gelinimi yazarsın diyecekti…
Ama biliyordu dünyanın hızına yetişemeyen insan
Hayallerine nasıl yetişebilirdi ki?
Elinin terini dahi özleyen bir aşığın masalıydı bu…
Ama ne zaman konu aşka gelse,
Bağlanmayacaksın diyen kıza,
Aşk bağlanmaktır diyen genç
Artık anlıyordu ki ayrılığın bayram vakti yaklaştı
Ve daha sık söylüyordu sevdiğini
Bayrama tören hazırlar gibi…
Ve kız söyledi sonunda ardına bakmadan gideceğini
Bitkisel hayattaki fişi çekilecek bu aşkı
Hayata döndürmek için son çabaları yerine getirmişti çocuk…
Ve gitmeden almıştı kızı karşısına,
Yazdığı o hikayeyi de okumuştu ona…
İşte ayrılık arifesinde son çabalardı bunlar.
Gidişlere el sallamaya alışmış genç bu ayrılığa alışamayacaktı,
Gözleri dolacaktı, her uyanışında
Sözler tıkanacaktı boğazına…
Ama sonunda o bile anlamıştı
Bu romanı çocukları okumayacaktı.
Ve kıza teslim ederken her şeyi:
Al bir ayrılığın romanıdır bu,
Bende yok artık bir benzeri
Al istediğin gibi yaz istediğin gibi süsle
Ve bir gün kızına okut bu kahpeliğini
Demek istiyordu fakat
Daha şimdiden başlamıştı kelimeler düğümlenmeye
Gözler yaş dolmaya…
Çıkıp sokağa son kez yürüdüler yan yana
Ve durdular git diyemediler birbirlerine bir süre
Sonra git diyen ses kıza aitti
Sen de git derken çocuk
Aslında dur ellerimi öksüz bırakma
Omzumu mahrum etme başından
Ellerinin terine hasret bırakma beni
Romanım kahramansız kalmasın diyordu
Ama sesi çıkmıyordu ki…
Cüzdanında kalan iki resmin tesellisiyle arkasına döndü
Ve başını eğerek gitti
İşte bu roman bir ayrılık arifesinde bitti…
(12 MAYIS 2011 – 03:50)
Fatih AktaşKayıt Tarihi : 16.11.2011 23:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiirin tüm hikayesi kendisinde ayrıntısıyla verilmiş...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!