Bir Aşk Hikâyesinin Sessiz Kahramanları
Bir aşk hikâyesinin sessiz kahramanlarıydık gönderilmemiş mektuplar içinde kaybolan ve sevgiyi anlatmaya korkan dillerin susun da kaldık…
Sen kızıl mavi gülüşlerinle hep çocuk kaldın, bir masal yazdın ve kendini de o masalın içine koydun. Hüzünlü kahraman rolü de bana kaldı. Koca bir boşluktan oluşan sığınağımda sadece seni saklamamı istedin. İki sevdalının aşk etmediğini göre göre…
Gözyaşı bezlerimle sildim anıların parmak izlerini yüreğimin duvarlarından. Hayatın tam ucunda kendimi boşluğa bırakacağım derken kement atıp beni kendine çektin. Ölüm düşlerinden kaldırdın. Konuşmanın tehlikeli, susmanın günah olduğu senli düşüncelerden uyandırdın.
Yüreğimi yüreğine yaslayıp avucumdaki dikenleri bilerek sıkıyorum. Akan kan damlalarının kurumuşluğunda, senden topladıklarımla, kendimden eksilttiklerimin muhakemesini yapıyorum.
Unutulmaya dahil ne varsa, çürümüş fikirleri, yalan sözleri bilinç altı çöplüğümden temizliyorum. Soğuk nefeslerin sıcağa dönüşüp umut tohumlarını ısıtıp beslemesine fırsat veriyorum. Yeni günün ışıklarında bekleyen umutların hepsini topluyorum, hasret masada yalnız kalıyor. Birde kızıl düş hali..
İç aynandaki gülüşlere takılıyorum. Umudu eşkıyanın ellerinden kurtarıp, kimsesizliğime yoldaş ederek unuttuğum benliğime alıyorum. Serseri bir rüzgârla sarsılan kara bulutların gölgesinde eskilerden kalma mutlulukla mehtabı arıyorum.
Ne uğursuz geceleri içip tükettim bir paket tütün fiyatına.
Aksak adımlarımın çığlıkları gecenin karanlığını yırtarken kaybolmuş çocuğun gözlerindeki korkuyu yaşıyorum. Çıkmazdaki hayallerimin ellerinden tutup umut tacirlerinin kervanlarına katılmadan kendi yolumda ağır aksak yürüyorum. Hedefim belirli olmasa da.
Yıldızlı gecelerde senle el ele yazdığım şiirlerimi topluyorum heybeme, birde umutlarımı. Yıldızların ışıltısında okuyorum yazılı nameleri gurbet akşamlarının bestelerinde. Özlemlerin nameleri yüreğime gelip oturuyor ve ben o namelerde akşamın kızıllığını içiyorum, hasretin kadehinden.
Silik sokak lambalarının altında umudumu sana gömüyorum. Benlik savaşının ortasında, bir sen kokusu, bir yalnızlık ve birde ben. Hayatı yakalamaya çalışıyorum senli nefeslerin sıcaklığında. Baş koyup ağlayabileceğim bir de omuz. Usulca seni yüreğime gömmek ve senli yaşamlarda korkusuzca yol almak istiyorum. Senli gecelerin sabahında güneşin doğuşunu geciktirirken.
Düştüğüm sokak kaldırımlarında hayatın ıslaklığı henüz kurumamışken damla damla yalnızlıkta ıslanıyorum. Gözüne mil çekilmiş âmâ duygular simsiyah gözlerini üzerime dikiyorlar, can verecek yumuşak kucak aramalarım nafile yalnızlık beni karanlığın ortasına çekiyor.
Ne sabahı görmek istiyorum artık nede gün ışığına görünmeyi. Güneşin bütün ışıklarını sana bırakıyorum. Yalnızlığın ıslak yorganına bürünüp geceyi üstüme örtüyorum. Sokaklardaki esrarlı uykuların düşlerine saklanıyorum. Yüreğimdeki ateşi tuzla dağlarken duyguların yanık kokusu genzimi yakıyor.
Baharın bütün kokularını sürünüyorum senden topladıklarımla kendimden eksilttiklerimi topluyorum. Ağlamıyorum aslında senin gidişlerine sadece gözüme kaçan sensizliği siliyorum. Yüreğimi yüreğine yaslayıp, her hecede beni aşka çağıran nefesine sarılıyorum. Buruşuk kelimelerde aşkı anlatanlara inat...
‘’İki gecem var ikisi de uykusuz; Ya sensizim uyuyamam, ya sen varsın uyku haram..
27.05.2012
Fatma Avcı 2Kayıt Tarihi : 27.5.2012 15:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yazıma ilham olan Ünal Beşkese'ye ait şiir... Gurbet Mektupları 5 Ne zaman baksam, bir deniz feneri çakar dururdu gözlerinde Ve ne zaman yaklaşsa dudaklarım, bir kelebek konardı dudaklarından; yumuşak Nasıl özledim, bilsen... Yolunu kaybetmiş bir çocuk gibi Amaçsız dolanıyorum gecenin karanlığını içime doldurarak, Yalnız kalmış adımlarımın çığlıkları mıdır kulağımda çınlayan, Sağ elimin çaresiz sensizliği mi üşütüyor yüreğimi, bilmem, Serseri bir rüzgârla sallanıyor kara kara bulutlar Ve kar taneleri gibi, yere düşüp düşüp eriyen beyhûde umutlar... Gençlik günlerimden kalma bir mutluluktu mehtap, -Çıkar mı hiç bu uğursuz gecede...- Gerçi, biz ne uğursuz geceler içip tüketmişiz bir paket sigara fiyatına; Sen sarıl bana iş ki, daya başını göğsüme, uzaklarda olsan da, Bilirim, buna da çâre var; Bir İstanbul türküsü gibisin dudaklarımda “Yemenimde hâre var, yüreğimde yâre var” Oysa, ben, yıldızlı gecelerde yazardım şiirlerimi hep, Samanyolu’nda elele gezerken seninle... Gerçi, bu gurbet şehrinde palmiyeler var, begonviller, zakkumlar var Ne çâre, sen yoksun çiçeğim, sen yoksun be gülüm, yoksun... Vazgeçemediğim ikiniz vardı; sigaram ve sen, Biri ciğerimi yakıyor, biri yüreğimi, şimdi... Ve kulaklarım isyanda bu meş’um çığlıklara, Haydi, maistrom, coştur gönlümde kemanları, istersen bir “lâ” sesi ver, Bir meltem ol, buram buram İstanbul kokan- hani bizim oralardan-, Üzerime esiver... Eski bir şarkı düştü içime, özledim sesini, katıl duyabilirsen; “Beklerim her gün bu sahillerde, mahzun, böyle ben...” (15/07/2008) Ünal Beşkese
![Fatma Avcı 2](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/05/27/bir-ask-hikayesinin-sessiz-kahramanlari.jpg)
Yazınız gibi işte Fatma(Deniz) Hanım... Tebrikler...
Sevgili dost,
Değerli üstadım.
Yüreğinize salık.
Beğeniyle okudum.
Başarının devamını diliyorum.
Dost kalemi kutlarım+10
nice güzel paylaşımlara.
Sevgi ve saygılarımla....
Kutluyorum kaleminizi...
TÜM YORUMLAR (9)