Bir Aşk Hikayesi Şiiri - Ertuğrul Bolten

Ertuğrul Bolten
38

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Bir Aşk Hikayesi

Mevlana derki ;
Vedalar gözüyle sevenler içindir,
Gönülden sevenler ayrılmaz...

On üç haziran 1983; Mahalleyi kasıp kavuran,
insanları derin acılara boğan
bir aşk hikayesinin ölüm günüydü.
Selim diye bir çocuk vardı, sessiz, sakin, yakışıklı.
Mahallenin en güzel kızına sevdalıydı garibim...
Velhasıl kelam:
Öldü o çocuk... Neden? Biliyor musunuz?
Aşk yüzünden, bizim yüzümüzden.
Çok sevdi garibim;
hem de delirme pahasına iyi mi?
Hiç konuşmazdı bu konu hakkında.
Son zamanlarda hepten susmuştu.
Biz de hiç sormadık...
Nasıl konuşsun ki garibim, hep dalga geçtik.
Yerden yere vurduk.
Zaten, yüreğini taşımakta zorlanıyordu.
Bizler de tuzu biberi olduk.

İyi çocuktu Selim.
Garibimin tek suçu aşık olmaktı.
Aslan gibi çocuğu bitirdik onun katili hepimiziz!
Öldürdük ulan, öldürdük be!
Son zamanlar da yüzüne bakamaz olmuştuk.
Gözlerindeki hüzün boğuyordu bizi.
Onun kapısından, öyle bir geçiyordu ki;
sanırsın omuzların da dünyayı taşıyor.
Aşk deyip geçmeyin be kardeşim!
Sevene dünyadan ağır geliyor.
Sevmeyeni al koy terazinin kefesine,
bir grama bile denk gelmiyor.

Ah be Selim ah... Garibim.
Cesedini bulduğumuzda anladık.
Nasıl da ağırmış yükü.
Vallahi taşımakta zorlandık.
Salacası omuzlarımızı parçaladı.
Sanki sırtımızda tonlarca yük taşıdık.
Onun kapısına gelince hafifledi yükümüz.
O kim? Merak ettiniz değil mi?
O : Sevdiği kız, Mihriban...
Uğruna içten içe eriyip bittiği...
Sonunda; üç kuruşluk bir urganla,
kendini asıp terk ettiği Mihriban.
Önyargılarımızın kurbanı,
bizim taş kalpli bildiğimiz kız.
Aslına bakarsan, Kabahati de yokmuş ki kızcağızın...
Versene bir sigara be.

Tek kusuru; Allah vergisi güzelliği,
sevgi dolu yüreğiymiş.
Sokağa çıkınca; kadını, erkeği
gözümüzü alamadığımız melek kız.
Ah Mihriban ah! Mahallemizin güzel kızı.
Asıl bizim kalbimiz taşmış be...
Nefretle bakıp, yerden yere vurduk kızcağızı.
Nasıl insanlarız biz ! Yazıklar olsun bize be!
Ulan o yürürdü yollar titrerdi.
Mahalleli camlara çıkar, kahvedekiler dışarı dökülürdü.
Kimi dedikodusunu yapar, kimi laf sokar,
kimi de eşsiz güzelliğine bakmak için çıkardı.
Çok güzeldi be ;
hanım hanımcık da bir kızdı he...

Biz insan değiliz arkadaş!
Kötüyüz olum, çok kötüyüz.
Bizim yakışıklıyı üzüyor,
onu gözümüzün önün de, eritip bitiriyor diye;
yerden yere vururduk kızı.
Ulan meğer kız da çok severmiş ya.
Çok severmiş te ; hiç belli etmezmiş bize.
Anası anlattı Şükriye teyze.
Kızcağız hepimizin ne düşündüğünü,
neler konuştuğunu biliyormuş zaten.
Biliyormuş da; bizlere o melek gibi yüzü,
güneşi kıskandıran gülümsemesi ile,
hala sevgi saçıyormuş.
Bir gün olsun dikilmedi ya karşımıza be.
Kötüyüz olum biz. Çok kötüyüz lan !
Koy be abi, bir kadeh daha koy...

Neyse .. Nerde kalmıştık?
He tamam, Mihriban'ın kapısının önü.
Onu görünce Selim'in ağırlığı
hafif geldi be olum bize.
Taş kalpli dediğimiz kız; feryat, figan
attı kendini tabutun üstüne.
Meğer hiç bir şey, göründüğü gibi değilmiş.
Kızcağız da çok severmiş.
Severmiş de garibim, babasın dan korkarmış.
Hal böyle olunca, aşklarını kimselere,
belli etmeden yaşamışlar .
Babasının, Selim'i bu kadar severken;
birden düşman olmasına, anlam verememiş.

Bizim Selim ikna edememiş ya
Mihriban'ın babasını.
Ne dese, ne söylese boşa...
Bir gün Mihriban'ın babası,
çekmiş selimi kuytu bir köşeye.
Epey bir konuşmuşlar.
Artık neler dediyse Bey Baba?
Selim delirmiş sinirden.
Bağırmış çağırmış, mahalleyi ayağa kaldırmış.
Koşarak uzaklaşmış garibim.
Çok değişti bizim çocuk o günden sonra,
kapandıkça kapandı içine.
Artık şakalarımıza karşılık vermiyor,
bizi dikkate almıyordu.
Tevekkeli, boşuna değilmiş. Dedim ya;
çok sürmedi zaten, On üç haziran 1983.
Bir ağaçta asılı bulmuşlar cansız bedenini.
Vay selimim benim be... Vay ki ne vay.
İyice dağladı yüreğimizi.

Meğer Bey Baba, Selim'in de babasıymış ya lan!
Gençliğinde Selim'in annesi Mihriban Teyze ile,
büyük aşk yaşamışlar.
Sonra teyzemizin babası; ikisini ayırmak için,
taşınıp gitmiş bu mahalleden.
Mihriban Teyze, sekiz on yıl sonra
geri dönmüş buraya.
Ama Selim Amca da evlenmiş,
çoluk çocuğa karışmış çoktan.
Mihriban Teyze ile konuşmuşlar.
O söylemiş Bey Baba'ya: Selim senin oğlun diye.
Ya, şaşırdınız değil mi? Ulan ne acı be;
biri kızına Mihriban demiş,
biri oğluna Selim ismini vermiş.
Çocuklar bilse kardeş olduklarını,
bunlar hiç yaşanır mıydı ?.
Uzun lafın kısası: Bizim yakışıklı,
bıraktı yüreğindeki yükü kızın omuzlarına.
Kızcağız perişan oldu.
Biçare, yaşadıklarını anlamaya çalışıyor.
Ama nere de....

Selim'in gidişinden sonra,
koca mahalle yasa büründü.
Kimsenin ağzını bıçak açmadı.
Herkesin aklında tek bir soru... Mihriban.
Cevapta gecikmedi zaten;
Üç gün dayanabildi garibim bu ağır yüke.
Kızın ölümü de çok acı oldu ha.
Selim'in mezarı başında asmış kendini.
Selim'le Mihriban 'a bu yalan dünya da
kavuşmak nasip olmadı.
Onlar gitti ama, sevdaları bitti mi bilmem.
Sevdalılar dan biri ölür de, diğeri yaşarsa;
yalan olurmuş be kardeşim.
Ama ikisi birden ölürse; destan olurmuş...
Neyse be.. Efkarlandık iyice iyi mi?...
Hadi koy; bir kadeh daha koy kardeşim...
Selim'le Mihriban'ın şerefine...

Ertuğrul Bolten
Kayıt Tarihi : 21.2.2023 20:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ertuğrul Bolten