Bugün on beş eylül, okulun başı idi.
Döndüm baktım yüzüne, en güzeli o idi.
Geçtim oturdum sınıfa, sıranın arkasına.
Öylece izledim, ismini ana ana.
Adını yoklamada öğrendim.
Ders bitene kadar ismini hep söylendim.
Dönüp baksaydın fark edecektin beni.
Gözleri masmavi, buğday rengiydi teni.
En arkada otururdum, sen ise bir önde.
Ben dosdoğru bir yolda, sen ise hep ters yönde…
‘’Yeni gelen çocuk’’ diye bahsederdiniz benden.
Bense ‘’Maviş gözlü kız ‘’ diye bahsederdim senden.
Okul çıkışında birileri olurdu yanında.
Bense hep gerilerde, her zaman tek başıma…
Bazen durgun olurdun, bazen de çok hareketli.
Sen benim gönlümde her zaman çok kıymetli.
Simsiyahtı saçların, her zaman düz tarardın.
Bazen de açık bırakıp omzuna salardın.
Bir arka sıranda otururdum, görmezdin beni.
Hep uğraştığın, konuştuğun, bir üst sınıf züppeleri.
Hani el üstünde tutup pek değer verirlerdi sana.
Sen ise kuyruk olup takılırdın arkalarına.
Sessiz kalırdım birkaç ay, etrafı izlerdim.
Kim ne imiş öğrenir, ona göre hareket ederdim.
Ben hala alışamamıştım yeni okuluma.
Ama az kalmıştı, varacaktın farkıma.
Bir gün eski okuldan arkadaşlar gelmişti.
Senin şu yeni mekânlarda takılalım, demişti.
Bilmezdik biz öyle kafeleri, barları.
Bizim uğrak yerimiz park ve cadde sokakları.
Okulda geçen birkaç hafta… Ve bir ay dolmuştu.
‘’Yeni gelen çocuk’’ yerine ismim Atilla olmuştu.
Biliyorlardı artık ismimin ne olduğunu.
Ve ben de biliyordum onların benden konuştuğunu.
Artık ben de adımdan söz ettirir olmuştum.
Güzel kızların kalbinde iyi bir yer bulmuştum.
Sen de konuşacaktın elbet, söz edecektin benden.
Çünkü ben her gün anlatıp söz ediyordum senden.
Kantinde bir masam olurdu hep oraya otururdum.
Sen ise aynı arkadaşlarınla tam karşımda dururdun.
Yavaş yavaş fark etmeye başlamıştın beni.
Ben ise daima gerilerden izlerdim seni.
Çok hareketliydin, hiç yerinde durmazdın.
Erkeklere bile el şakası yapardın.
En yakın arkadaşların bir gün yanıma gelmişti.
Hafif bir tebessümle masalarına davet etmişti.
Konu konuyu açtı, her şeyden söz ettiler.
Bir ara duraksayıp, sen hiç konuşmaz mısın, dediler.
Tam bir şeyler söyleyecekken masaya sen yaklaştın.
Sandalyeyi çekerek sağ tarafa yanaştın.
Daha oturur oturmaz bir mekândan bahsettin.
Arkadaşlarına dönerek, akşam takılalım mı, dedin.
Kalktım o an hiç bir şey düşünmeden.
Uzaklaştım öylece masadan ve sizlerden.
Koridorun sonunda omzumda bir el hissettim.
Hafif bir cilve ile, sende gelsene, dedin.
Önce baktım yüzüne sonra da kabul ettim.
Akşam saat sekizde orda olurum, dedim
Ve akşam olmuştu, ben mekâna gelmiştim.
Birkaç dakika sonra sende kapıda belirdin.
Yine etrafında samimi arkadaşların...
Bense her zamanki gibi yine yalnızlardayım.
Neyse uzun süre hep beraber oturduk.
O uzun sürede birçok şeyden konuştuk.
Bir ara arkadaşların gitti, biz ise yalnız kaldık.
Göz göze gelerek uzun süre bakıştık.
Bir şeyler vardı sende, eskisi gibi değildin.
Artık sen de benim farkıma varmış gibiydin
Tam o sırada birkaç kız geldi yanıma.
Bir selam vererek hal hatır sordular bana.
İçlerinden biri, yeni kız arkadaşın mı, dedi önce.
Sen ise sessiz sessiz duruyordun öylece.
Derken diğeri lafa atladı aniden.
Beni göstererek anlatmaya başladı hafiften.
‘’Sen tanımazsın bunu çok delikanlı adamdır.
Bizim kızlar çok çekti bir o kadar da yamandır.’’
Sen yüzüme bakarak hafif gülümsüyordun
Acaba kendince neler düşünüyordun.
Devam etti bizim kız: ‘’Konuşmayı pek sevmez.
Birçok şey bilir ama hiç birini de söylemez.’’
Sen sessiz kalıp uzun süre dinledin.
Sohbet bittikten sonra, ‘’Sen neymişsin be! ’’ dedin.
Zaman iyice geçmişti, ayrılmıştık mekândan.
Evlerimize dağıldık hepimiz ayrı yoldan.
Lakin ben seni evine kadar bıraktım.
Neden susuyordun inan ki anlamadım.
Diğer gün sabah okuldaydık hepimiz.
Hiç kimse konuşmuyordu, çıkmıyordu sesimiz.
Önümde otururdun; ama bugün sıranı değiştirmişsin.
Arkadaşlarına sordum, beni görmek istememişsin.
Dün olanı biteni anlatmışsın onlara.
Onlar da dedi ki: ‘’O kız âşıktı sana.’’
Tuhaflaşıp irkildim, ama nasıl olur, dedim.
Böyle bir şeyi hiç aklımdan geçirmemiştim.
Dedim: ‘’Hep başkalarıyla uğraşıp, onlarla gezerdi.‘’
Hepsi birden dedi ki: ’’Seni kıskandırmak isterdi.
Biraz bana yaklaşarak tam önümde durdular.
‘’Sende onu seviyorsun değil mi? ‘’ diye sordular.
Cevap bile vermeden yanlarından uzaklaştım.
Biraz yürüyerek sana doğru yaklaştım.
Koridorun sonunda masum masum duruyordun.
Bir yandan da sinirli, burnundan soluyordun.
‘’Seninle beş dakika konuşabilir miyiz? ‘’ dedim.
Sen ise bir şey demeden ağlayarak gittin.
Haklıydın belki de kendimi sana anlatamadım.
Geçip de karşına adam akıllı konuşamadım.
Yok olmuştun, görünmüyordun artık ortalıkta.
Sanki ben de kaybolmuştum karanlık bir boşlukta.
Birkaç haftam senden uzakta geçti.
Aslında bu günler bana işkence gibi geldi.
Sinirliydim o günlerde, sen yoktun yanımda.
Ceset gibiydim, takatim yoktu canımda.
O gün arkadaşlarla bir mekâna takıldık.
Hır gür derken bir gurupla atıştık.
Kiminin kolu kırık, kiminin bir yeri kesik…
Benim gömlek kan içinde, birkaç ta düğme eksik.
Öylece kaptırmış yürüyordum cadde boyunca.
Üzerinde kırmızı bir mont ile oturuyordun kenarda.
Beni o halde görünce koşa koşa yanıma geldin.
Önce bir afallayıp gözlerinden indirdin.
Boncuk boncuk ağlıyordun, ellerin yüzümde.
Kaşımın kenarını siliyordun, gözün benim gözümde.
İnsan kaşının yarılmasına bu kadar sevinir mi?
Bir insan kendini kaybeder de bu kadar delirir mi?
Keşke diyordum, öbür kaşımı da yarsalar.
Hatta onunla kalmayıp kolumu da kırsalar.
Sen ıslak mendilinle patlamış dudağıma dokunuyordun.
Korkmuştun belli ki, tir tir titriyordun.
Ellerinden tutara, gözlerime bak, dedim.
Gözlerime bakarak, seni seviyorum, dedin.
Sarıldık bir birimize, işte bizde mutluyduk.
Birlikteliğimizi bütün herkese duyurduk.
Ey maviş gözlü güzel, ey hırçın sevgili!
Yüreğimin derinliklerinden sevdim seni.
Bırakmam kimseye; canımsın,kanımsın.
Artık bundan sonra benim alın yazımsın.
Kayıt Tarihi : 7.5.2015 12:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!