Quickpost this image to Myspace, Digg, Facebook, and others!
Maden ocağından yeni döndüm evime… Telefonum çaldı.Ahizeyi kaldırdığımda karşımda Kırcaali, “Yeni Hayat” gazetesinin editörü, hocamız, dostum Niyazi Hüseyinov(Bahtiyar) vardı..
“Rahim burada Paris’ten gelmiş bir Profesör seni görmeye sabırsızlanıyor”
diyor. Ben baştan benimle dalga geçiyor diye düşünsem de karşımdaki öyle dalga geçecek kişilerden değildi.
“ Hemen atla arabana buraya gel. Geldiğinde meselenin ciddiyetini öğrenirsin.”
Gittim. Doğruydu Niyazi dostumun söyledikleri. Karşıma yetmiş iki yaşında beli biraz bükülmüş, saçları seyrekleşmiş, Menderes zamanı Türkiye’den Paris’e göçmüş Profesör Pertev Naili Boratav vardı. Elini öptüm desem yalan olur. Sarıldım dersem daha büyük yalan olur. Sadece elimi uzattım ve hoş geldiniz diyebildim.
Aslında o zaman Kırcaali aydınları içinde bu adamı adam gibi ağırlayacak kişiler yoktu. hemen hemen hepsinin maaşları çok düşük ve evleri kiraydı. hepsi de maddi sıkıntılar içindeydiler. Madenci nasıl olsa paralıydı gelir gerekeni yapar düşüncesiyle apar topar çağrıldığımın farkına vardım. Gerekeni de yaptım.
Pertev Boratav neden benim kasabama gelmek istemiş. Beni uzaklardan tanıdığına değil. Kendisi benim yaşadığım kasabada dünyaya geldiğinden dolayı doğduğu kasabayı görmek amacıyla gelmek istemiş ve Sofya gazetelerinden benim adımı vermişler ve onu karşılayıp yardımcı olabileceğimi söylemişler. Bu nedenden dolayı beni aratmış. Uzatmayayım profesör arkadşımızı ve yanında rehberlik yapan Bulgarla beraber onları iki gün sonra Kırcaaliden aldım, oradan Ardino (Eğridere) ye götürdüm. Orada gezdirdim akabinde Madan kasabasından geçerken emniyete başvurdum ve yanımızdaki rehber Bulgar ziyaret amacını orada anlattı. fakat vilayete gitmeden sorun çözümlenmedi. Tekrar geri dönerek Paşmaklıya(Smolen) gittik. Benim kasabamı ziyaret edebilmeleri için izin belgesi alıp en son kasabama ulaştık.
Pertev Boratav üç gün kaldı Darıdere kasabasında. Onu evimde çok iyi ağırladığım. İstediği yerlere götürüp köylülerle, Türklerle karşılaştırdım. Tabii üç gün çok kısa bir süre, artık gidecek zaman gelmişti. O zaman bilgisayarı bırak daktilom bile yoktu. Masamın üzerinde bir dosyam vardı ve onun en üstünde bulunan bitmemiş, işlenmemiş bir şiirimin kenarına Paris adresini yazdı. Geçen sene eski eşim misafir geldi. Ve gelirken orada kalan kağıtları toplayıp bana getirmişti. Bugün onları karıştırdım ve bu şiir taslağını ve Profesörün Paris adresini gördüm ve sizlerle paylaşayım dedim.
Profesör daha sonra bir çok kitabını bana gönderdi ve benim şiirlerimi de oralarda yayınlamak için istedi ve aldı.
Rahmetlinin yattığı yerler nur olsun.
Saygıdeğer bir kişiliği vardı.
Her sözümüz bir balta oldu
Hep taşa çarptı bizim baltalarımız
Hep güneş dedik, güneşi övdük
Düşüncelerimizle güneşsizlikten çürüdük
İnanmak istedik ama değişiverdi renkler
En umutlu anlarımızdan doğdu karabulutlar
Bir ev kurduğuma sevinmeden hemen bir fırtına
Umuttan yana, sevgiden yana silip süpürüp geçti
Bizim gündüzlerimiz gün batımından sonra başlardı
Köpeklerin havlamasını bir uyarı kulağı ile dinlerdik
Yine de bir dost görünen bulunurdu bizi ele veren
Duvarların ikiyüzlülüğü ürkütmüştü bizi çoğu kez
Ama kapattılar bizi, dövdüler, aç bıraktılar
İstedikleri kalıplarda dondurmak için
Bizim duygularımız kalıplarını eritti
Yıktı onların demir duvarlarını
Not:
Bu bir şiir taslağıdır.. Bitirmeden kalmış veya bitirip dosyama koymaya zamanım kalmamış olmalı.
Kayıt Tarihi : 7.9.2008 12:36:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Rahim Recep Akdora](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/09/07/bir-ani-14.jpg)
ÇOK DOĞRU ÇOK...
tebrikler
sevgi ve saygıyla
TÜM YORUMLAR (15)