masaya bırakılmış kağıttaydı vasiyet
yıldızların nöbet tuttuğu akşamın mızrağında
acısını yudumlamak istemeyen bir gençti
kervankıran yıldızı yağız kaftan kostümündeyken
bir önsöz işitti evin tavanından
hatif gibi bir çerçeveydi duvar ötesi
bu yüzden asamazdı endam çivisiyle
kulağı çekilmeyen bir koridorda yürüyordu
his cilası izmaritleri böyle kaldırmıştı
zühre hokkasından taşan bir ilham
yerden toplanamayacak nar tanesi büyüklüğündeydi
iskelet sancak taşıyamaz!
ruh dizginlerinde burak toynağı olmayınca..
bir kalem meşalesiydi sönmeyen
ketum muska sarmalında üçgen cidar varsa
bu alevde,rotası ısıtılmış yelkenler vardı.
bir pınar doyuramaz her akan canı
dizgini emanet edilmiş firuze ellerde
balçığı kurutan muştu insan olmalıydı
şeker kamışı bala hasret körfezinde
yanmışsa bir su alsa yeterdi
insan,hem alev hem okyanus
bin’i bir’e taşıyan şayeste mimar
ateşin taşıyamayacağı gerdanlığı
çözülen kördüğümde nakşetmişti o
mahzen tabletinde serum çöllerini yetiştiriyordu
şûh kuyular incelmiş dişleriyle köle beklerken
küpe fabrikaları kalplerde kuruluyordu
bir mürde genç sekerat kafiyesini yazarken
alnı açık bir ihtiyar usare redifini yapıştırıyordu
hayatın nakli,yeni bir hayat doğurmuştu
cariye salkımlar pazardan kaldırılmış
servi saniyeleri mevtin pırıltısı olmuştu
pırıltı ve mevt:
bir alev bin okyanusu emziriyordu.
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇopurKayıt Tarihi : 15.7.2010 16:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!