Okunmuş toprak
Çocukluğumun resmi
Sargıdan görülmüyor
Boynumda köstebek izleri.
Lise son sınıf
Gençliğimin resimleri
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu resimler;
Mazinin tezahürleri Üstad,
Nur içinde yat.
Sevgili Behçet Necatigil öğretmenim; hayat albümünüzdeki ilk
resim iiçin,"okunmuş toprak" diyorsunuz..0 zamanlar yetersiz
barajlar nedeniyle kurak kalan ,öküz arabalarının çektği kara-
sabanlarla ciğerlerine inilmeye çalışılan ve yalnızca bulutlardan
düşecek yağmurlarla tava gelmesi beklenen ,bu nedenle köylü-
nün-kasabalının sık sık yağmur dualarına baş vurduğu o günleri
mi kastettiniz acaba?..
Ee bu artamda tarlada çalışna bir insanın yüzü-gözü sinek- böcek
ısırjkralarıyla , bulaşıcı hastalık lekeleri,yara-bere içinde kalmaz mı?
Kalır elbette, ,bu fotoğraftan da bunu anladı bu kardeşiniz sevgili
Necatil hocam!..
Gelelim lise çağınızdakli fotoğrafa ..0 zamanlar şimdiki gibi inter-
net yok ki,size ,sizde olmayan fotoğrafları gönderip belleğinize
anılarınız tazeleme imkanı sağlasınlar...Elbetunutacaksınız..Bu
da güzel bir şey..Unutacaksınız elbet..Bu çok doğal bi durum...
tıpkı bizlerin de unuttuğu gibi..
Yüksek okul yıllarınıza gelince ; sizin gibi başarılı bir insan,
ilerde başarılı meyveler vermek için elbet kitapların içinde
kayboılacak..Bunu da ne güzel dile getirmişsiniz.
Gelelim 1970li seksenli yıllara...Aman Allah! ,Allah o günleri
bir daha göstermesin!..
Yolum ormana düştü demişsiniz.. Ne ormanı sevgili Behçet
Necatigil Öğretmenim!b..Bzim o yıllarda yolumuz kendi mem-
leketimizde ,doğduğumuz köyde-kasabada-kentte , sokakta,
okuduğumuz okullarda Vietnam'a, Suriye'ye, Irak'a Lübnan'a
düştü!!
Kimimiz sağlığımızı , kimimiz sevdiğimizi, kimimiz, okulumuzu,
kimimiz, sizin gibi kitaplar arasında kaybolarak elde ettiğimiz
işimiizi, kimimiz canımızı kaybettik..ya da kaybetmek zorunda
kaldık.....Dedim ya ,Alah bir daha öyle günleri yaşatmasın..
Ama geçmiş bilinmezse yaşatırlar da insana, öyle değil mi?
Gelelim son resminize sevgili Behçet Necatigil Öğretmenim!...
"Biraz dinleneyim dedim/Kovuldum" demişsiniz..
Kovulmadınız sevgili hocam..Burada kullandığınız çuvaldızı
anlıyorum..Ne yapalım yaşamın cilvesi bu..İnsanlar öldükten
sonra anasını-babasını unutuyorlar.. siz-biz unutulmuşuk çok
mu?
Ama bıraktığınız ürünler , biraz olsun unutulmamak için, hiç
olmazsa arada sırada hatırlanmak için değil mi? Başarmış-
sınız!
Nur içinde yatınız!..makamınız cennet olsun!..13.12.2020
Üstad, sen kovulmadın ki, kalbimize yerleştin!
Çiçekler içinde uyu..!
Albüm sararan yapraklarımızın hatırası
Doğa yaz pozları
Köstebek izleri yüzümde sivilceler
Kovulduğumun resmi
“Biz de gittik, önemli mi? Bizim de şiirlerimiz – Çevrildi. Batı dillerine. Bir batılı geçtiğim çizgilerden – Geçmedikçe – Ne kadar anlar beni – Sirklerde zebra. Eğlencelik arar gibi – Okuyacaksa beni – Kalsın istemem ondan gelecek – Hayır. Ben kendi yurttaşlarıma - Anlatamıyorsam derdimi – Kalsın - Kalsın daha iyi!'
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta