Ben sanmıştım ki… Böyle başlıyor hikâye. Her şey benimle başlıyor fakat ben demek için cömert davranmayı çocuklukta bıraktırıyor hayat. Beni alayım istiyorum aralarından. Kucaklayıp çocukluğumu. Terliksiz. Belki bir oyunun ortasında. Apar topar. Küçücüğüm zaten diyorum.
Ve bana diye devam ediyor. Edilgen bir tavır yapışıp kalıyor üstüme. Beni dinlemeden geçiyoruz buraları. Çocukluğumu atlıyoruz. Renksiz bir şey bu. Ama dolabım hınca hınç siyah. Gecede daha rahat kamufle oluyorum. Gündüzlere aykırı. Sonrası böyle gidiyor uzunca.
Bende diyorum. Bende buluşları, benden eksilttiklerine dönüşüyor ansızın. Bakın burası çok hızlı gerçekleşiyor. Ve hal eklerinden uzaklaşıyorum. Bir ben kalıyorum.
Bakıyorsun. Gözlemlenebilir düzenliyim. Ölmüyorum oradan bakınca. Ölemiyorum. Eve dönüyorum devamlı. Evde kimseyi bulamıyorum. Kuraksız bir göğüs sunuyorum. Arsız bir inat gibi sunuyorum. Rahmimi bıçaklıyorum bazı. İçimdeki çocuk korosunu ürkütüyorum. Yine… Zil çalıyor sabahları. Gün aymadan düşüyorum yollara, çelimli.
Beni beyazlar içinde sevebilseydin kalan otuz beşi geriye doğru sayardım diye mırıldanıyor iç sesim. Sus diyorum. Sonra son kelimesine kadar dinliyorum onu. Geçersiz bir vicdan hafifletme formülü bu. Erken kavrıyorum fakat terk edemiyorum. Koyamıyorum beni senden içeri.
Tesirini kaybetmiş ilk nisan bu.
Yeni yılda, yeni yaşta, kim bilir bir pazartesi ya da o duyguya tosladığında verilmiş sözler gibi başlıyorum yeniden. Hafifledim diyorum. O filize tutunuyorum. Ufacık yeşilde ormanları düşlüyorum. Kendimi aradığım yolculukta kendime varmış hissediyorum. Sarılıyoruz. Öylece kalıyoruz biraz. Omuzundaki tozu silkeliyorum. Saçlarını seviyorum. Uzuyor saçlarım birden. Dökülmeme garantili kullandığım tüm ürünleri çöpe atıyorum. Her teline fısıldıyorum. Geldim diyorum. Geçti…
Uzun uzadıya konuşmuyoruz bu defa. Anlaşılmak dünyanın en iyi mucizesi diyoruz. Bir yaz serinliğine karışmış gibi hafifim. Taşınıyoruz. İçeride kimseyi bulamadığımız evlerden, meyvesiz bahçelerden, cevapsız sorulardan, neşesiz evciliklerden, sonuçsuz yorgunluklardan… Çünkü biliyoruz. Savaşsız zaferleri. O yükü bırakıyorum. Beni benden çıkarıyorum. Oyununa geri bırakıyorum çocukluğumu.
Gülümsüyorum. Soğumuş çayımı tazeliyorum.
Esra Canpolat
Kayıt Tarihi : 11.9.2022 00:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)