Sıcacık bir yaz akşamı. Batan güneş öyle güzel ki...
Balkonun demirine dayanmış bir halde ne kadar durmuşum bilmem? Kim bilir neler düşünüyordum? İçerdeki bağrışmalar artık o kadar sık olmaya başlamıştı ki, çocukların sesleri evin bir parçası sanki...
İşte, evlerine dönen erkekler. Evlerin direkleri. Elleri, kolları dolu, servis arabasından lojmanın bahçesine dağılmaya başladılar. Koşarak babalarını karşılayan, paketlerini taşıyan çocukların çığlıkları yukarı kadar geldi. İçerdeki şamata durdu. Çocuklar balkona koşmuştu. Gözleri babalarını aradı.
Herkes evine girdi. Bahçe yavaş yavaş boşaldı. Akşamın karanlığı bir sis gibi etrafı sardı. Çocuklar balkondan içeri girdiler. Şimdi içerde bir sessizlik var, neden acaba?
Karşı bloklar ışıl ışıl, mutfaklar cıvıl cıvıl. Masalar dolu. Evin beyleri baş köşede. Sıcacık çorbalarının kokusunu içlerine çekip, kadınlarına sevgiyle bakıyorlar. Çocuklar neş'eli. Günün haberleri babaya anlatılıyor. Herhalde mutluluğun en yoğun olduğu zamanlar bunlar...
Nasıl da dalmışım? Kapalı perdelerin arkasını görmüş gibi... Balkonun demiri ne soğuk! Saat de ne çabuk geçmiş.
''Haydi çocuklar, yemeğe.''
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.