Bir Akşamüstü Şiiri - Şuayip Odabaşı

Şuayip Odabaşı
106

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Bir Akşamüstü

Bir bebek doğdu,
Bir akşamüstü.
Güneş geri geldi,
Annesi gülümsedi.

Bir ihtiyar, dönüp geriye baktı,
Bir akşamüstü.
İçi burkuldu,
Güneş söndü.

Bir kadın eskiden,
Geçtiği yollara baktı.
Göremedi, tozlandı yüreği.
Genç kızlığını kovaladı gözleriyle.
Göremedi, hızlandı yüreği,
Bir akşamüstü.

Bir yalnız adam ağladı.
Ağladı yalnız.
Akşam da ağladı.
Gözyaşlarını karanlığa akıttı,
Bir akşamüstü.

Birisi, sessizce ayrıldı Dünyadan.
Güneşte öldü.
Bir akşamüstü.
Bir yaprak rüzgârsız düştü,
Bir akşamüstü.
Ağacın soluğu kesildi,
Çığlık attı sessizlik.
Geç kalan çoban, sessiz ağladı.
Aç kaldı gece.
Çobana geceye ağladı.
Bir akşamüstü.

Bir baykuş, güne başladı,
Eski bir evin bacasında.
Gözleriyle bir çizgi çizdi,
Çapraz bir iki çizgi,
Yani çarpı oldu serçe.
Bir akşamüstü.

Bir köpek yalnızlığına havladı,
Bir akşamüstü.
Öksüz sesi yankılandı gecenin içinde.
Köpekliğinden utandı, eli taşlı adam.

Bir kuzu, anasının sesine karşılık verdi,
Bir akşamüstü,
Bir destan okudu anası.
“Koyun gelir yata yata
Çamurlara bata bata.”
Gelin Ayşe çok oldu, sele kapılalı.
Nişanlısı evleniverdi,
Bir akşamüstü.
….
Bir akşamüstü.
Sis çöktü köyün üstüne.
Kahvenin önünde Ümmet’in Memet,
Sandalyesinde kıpırdadı.
Zoraki aralanan gözleriyle, baktı mezarlığın yoluna.
Kulağındaki kirli pamuğu,
Tepti iyice yerine.
Akşam ezanı duyulmadı.
İmama uyulmadı.
Bir akşamüstü.

Hakkıcık Hakkı, yollandı evine,
Bir akşamüstü,
Ekmeksiz, çorbasız, odunsuz…
Yamuk basarken,
Yamuk bacakları,
Yamuk dünyanın yükünü çekerken,
Yamuk yamuk düzledi hayatı.
Neden yamulduğunu bilmeden,
Bir akşamüstü.

Deli Mıstava, yem attı güvercinlere.
Kerkenez kuşuna, bir küfür salladı.
Bir akşamüstü.
Okuma yazması yoktu emme!
Bilebilmişti, Arabistan’ın yolunu.
Okuyamasa da cep telefonundaki numaraları!
Dönmüştü, leylekler gibi aynı köyüne.
Ebceti iyi biliyordu,
Elhamı da…
Okuyordu, anlamını bilmeden,
Cennet garantiydi, görmeden,
Bir akşamüstü.

Kılıç Dede hızlandı, yetişmek için namaza,
Bir akşamüstü.
Bastonu daha hızlıydı, Kılıç Dede’den.
Aksakalı arifti.
Kendisi gibi ağırbaşlıydı.
Ayağının altındaki yol,
Hiç bitmemişti.

Sütünü zor yetiştirdi Goca Bekir.
Bir akşamüstü.
El arabasını, bir çocuk sevinciyle
İtelerken!
Süt üretmişti, birkaç kilo.
Bir derenin suyunu bulandırmıştı,
Ağlatmıştı, balıkları ve de kurbağaları.
Arkasındaki pisliği, görmemezlikten gelerek,
Bile bile,
Bir akşamüstü.

Kambur Emin, çekip gitti,
Bir akşamüstü.
Sırtındaki kambura inat,
Düzgün adamdı.
Belki de tek cennetlik adamdı.
Bu Dünyada karınca gibi yaşadı.
Adam gibi öldü.
Güneş bile ağladı.
Kiremitlere, Güneş damladı.
Bir akşamüstü.

Kör Memedin evinde, yanmadı lamba,
Bir akşamüstü.
Çakmak çakan birisi bulunmadı,
Sessiz ve yalnızdı ölüm.
Yalnıza daha da yalnızdı gece.
İsli çıraların gökyüzündeki izi,
Kayıptı.
Körün, ışıkla ne işi olurdu?
Körün ışığı olurda…
Görenin olmazdı.
İstisna yaşamadı Allah’ın körü.
İstisnasız öldü.
Bir akşamüstü.

Bir çocuk, peşine düştü ekmeğin,
Bir akşamüstü.
Anasının tembelliğini tamire düştü.
Köy yerinde, köy ekmeği…
Ne gezer…
Çocuğun anası, mahallede gezer.
Yoğurdu dedesi ezer.
Ağlar ekmek
Bir akşamüstü.

Doldurdu suyunu, Âşık Memet.
Cazladı gitti, külüstür motoruyla.
Bir akşamüstü.

Başladığı yere döndü, Berberin Hasan.
Süt sağmayı da öğrendi, Allahın tosbası.
İneği yeniden keşfetti.
Öküzlük hâlâ pirim yapıyordu.
İstanbul’un, taşını toprağını yaladı yıllarca.
Aşınmış dilinin, tadını arar şimdi.
Çocukluğunu yitirdiği yollarda,
İneğin ardına yapışık gözleri,
Bir akşamüstü

Efe Memet yaktı cigarasını…
Onun bildiği yok başka,
Bu Dünya’da,
Ufuk çizgisi kadar, dünyası.
Elinde yetkisi var,
Başbakanı seçecek kadar.
Torunu, ağlar işsizlikten.
O, gider burnunun ucunda.
Bir akşamüstü.

Yusuf Ziyaların Memet,
Durmuş Dayı’sına söyledi çayını.
İkiz kuzulayan koyununu, değişmez hiçbir şeye.
Hiçbir şeyi çoktur Memetin.
Hiçbir adım gitmese de hayatı,
Kuzularını sever.
Koyunlarını,
Çocuğundan bir gram fazla sever.
Sever gibi döver,
Bir akşamüstü

Çingen Amet, zor topladı
Çocuklarını.
Bir akşamüstü.
Gününü, yine yemişti.
Yavan ekmek.
İçmişti,
Köpek öldüren şarabını beleşe.
Bilek gücünü unutmuştu,
Midesinde.
Eli boştu yine.
Bir akşamüstü.

Tavukları, çoktan tünedi köyün.
Köyün insanları,
Tavuk gibi erken girdi yataklarına.
Örnek tavuk, uyumaya.
Uyumaya örnek, tavuk.
Karışık iş!
Karışık hayat!
Yaşamak gibi, hayvan.
Hayvan gibi, yaşamak.
Bir akşamüstü

Bir akşamüstü
Pinirci Yusuf, bir köpeği ekmekledi.
Köpek kuyruk salladı.
Kıçını kıvırarak,
Belli etti yavşaklığını.
Ekmek, yavşak doğurdu.
Bir akşamüstü.

Tükendi gün.
Gece, topladı insanları,
Sabah yeniden dağıtmak için.
Dağınık hayatın, dağınık insanlarını,
Dağıttı yataklara,
Bir akşamüstü.
Yarın yine bitecek.
Gelecek,
Bir akşamüstü.
Akşamüstü,
Yeniden yaşanacak.
Akşamüstü,
Yeniden çizilecek.
Bir gün bittiğinde
Bir akşamüstü.
Ölüme yaklaştığınızı düşünmeden…

Hep aynı şeyleri yaşadığımızı anlamadan...
Yaşamak, anlamadan…
Anladığımızda,
Geç olacak.
Bakıp göremediğimiz aynalarda,
Tükettiğimiz hayatımız,
Hangi mutluluğu yansıtacak, yüzümüze.
Yüzünüze.
Niye yaşadığımızı…
Niye yediğimizi…
Niye içtiğimizi…
Anladığımızda,
Geç olacak.
Bir akşamüstü.

Ot gibi yaşayanlar,
Ot gibi ölürler.
Köyün ortasındaki meydan,
Ot gibi yaşayanlara,
Ağlayacak,
Bir akşamüstü.

Sabah olunca da…
Gülecek.
Zaman, değirmeninde öğüttüğü,
İnsanlara gülecek.
Boş yaşayanlara,
Daha da çok gülecek.
Bir akşamüstü.

Zaman, öğüttüğü bir kişiye üzülecek.
Kimse fark etmeyecek.
O kişiye,
O kişi, daha çok üzülecek.
Bir akşamüstü.

Akşamüstü,
Yine gelecek.

Gelecek.
Sabahı müjdelemek için.

Bir akşamüstü.
Bir Güneş ölecek.
Sabah, yeniden gülecek.

7.01.2011/KEPEZ/ÇANAKKAE

Şuayip Odabaşı
Kayıt Tarihi : 2.1.2014 19:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Şuayip Odabaşı