“Sensiz yaşayamam” dediğim günde yalnız kalmıştım, o günden hatırımda kalan,uçurummuş gibi kendini omuzlardan aşağı bırakan uzun sarı saçlar, ya da yay gibi kaşlarının altında dört etrafı karayla çevrilmiş bir çift mavi göz de değil;
Işıltısını kaybetmiş pasaklı güneşin,ürkmüş bir kedi yavrusu gibi siyaha çalan gri bulutlara sığınması, öfkesinden çılgına dönen denizin kabarıp öfkesini sahile kusması,isyanları anne şefkatiyle kucaklayan ıslak kaldırımlar ve havadaki geniz yakan keskin kan kokusu.
Sahibi meçhul kartallara yem oldu o gün dudaklarımdan uçan güvercinler,ilk defa yapa yalnızdım zihnimin mahşer yerinde,yalın ayak yürüdüm kalp kırıklarımın üzerinde eski bir şarkının son dizelerinde çırpınarak sıla bildiğim yerde gurbete gark olup jilet kesiği acılarda boğulurken çilingir sofrasında özlemleri yudumladım, daha parçalarıma hakim olamıyorken
küçücük yüreğimin ardından sürüklendim oradan oraya,kalmak gelmedi içimden bu yüzden
tek bir sigarayı yaşamaya tercih ettiğim,ama bir türlü kopamadığım bu yerde.
Gitgide büyüyen karanlıklarla
Ne zaman sevdiysem kavruldu tenim
Bir ateşin açtığı yanıklarla
Sabahı olmazdı çok gecelerin