Kadın ölmekten korkmuyordu.
"Ben zaten ölüyüm." diye söylendi,
loş odasında duvara akseden
gölgesine.
Saatin mekanik sesi çınlıyordu
kulaklarında,
zaman geçiyordu öylesine.
Bir fedakârlık kisvesiydi üzerindeki
ağırlık.
Mutluluk maskesinin ardındaydı,
pençesinden kurtulamadığı
sayrılık.
Uzun bol elbisesi dahi gizleyemiyordu
duruş bozukluklarını.
Artık kanıksamıştı belki de,
osteoporoza bağlı ağrılarını.
"Ah sen olmasan ne yaparım?" dedi,
komodinin üzerinde inci taneleri
gibi duran Hüsnüyusuf çiçeğine.
"Bir tek sen anlıyorsun beni
ve sen dinliyorsun hiç şikâyet etmeden.
Fakat arada bir yaprak döküyorsun,
tıpkı kalbim gibi,
yeis rüzgârlarında sürüklenen."
"Boşunaymış." diye söylendi.
Her günkü anlamsız koşuşturmalar,
gündelik telaşlar.
İpek bir tül gibi boşlukta savrulup,
bir yudum mutluluk uğruna verdiği
savaşlar.
yamalı bohçaya dönen kalbinde
yer etmiş kahırlar,
sinik arzular
ve bu enkazın döküntüleri altında
can çekişen umutlar.
İşte yine bir gün başlıyordu.
Kim bilir kaçıncı kez masanın fistolu
örtüsünü özenle kaldırıp katlayacaktı.
Sızlayan dizleriyle dönüp yönelecekti
mutfağa.
Tabak, çatal, kaşık,
ekmek, su, yiyecek taşıyacaktı
masaya.
Adam gerinerek kalkacaktı koltuğundan,
kurulacaktı başköşeye.
Karnını doyurup kalkacaktı hemen,
gönlünden aktaramadığı
tümcelerle.
Sonra yine o toplayacaktı kalanları,
sessizce silip süpürecekti
masayı,
yıkayacaktı bulaşıkları.
Kadın ölmekten korkmuyordu.
"Ben zaten ölüyüm." diye söylendi,
loş odasında duvara akseden
gölgesine.
Saatin mekanik sesi çınlıyordu
kulaklarında,
zaman geçiyordu öylesine.
Adam her zamanki gibi uyuyordu,
akşamdan fişi çekilmemiş TV
başında.
Hüsnüyusuf çiçeği döküyordu
yapraklarını.
Kadın azar azar ölüyordu,
yalnızlık kokuyordu çarşafları.
Zeki Doğan
Kayıt Tarihi : 3.8.2025 22:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!