Adem’den önce, O’nun mübarek nuru vardı.
Doğuşu alemlere, rahmet oldu, nur sardı.
Kainat Muhammed’in, adı ve hürmetine.
Oluştu, akıl ermez, Allah’ın hikmetine.
Adlarınız yan yana, gök kubbede okunur.
Kah petekte, ağaçta, kah balıkta bulunur.
Uçan, yüzen, yürüyen, yaratığın sahibi.
İnandım, iman ettim, bir tek sensin Yarabbi.
O’nun adına indi, kutsal Kur-an’ı Kerim.
Okudu elif bilmez, oku diyince Rabbim.
Oysa Yüce Rabbimi, görüyor, duyuyordu.
Cenneti, cehennemi, dünyada biliyordu.
Kainat beklediği, Nur’una kavuşmuştu.
Canlı, cansız, her şeyin, peygamberi olmuştu.
Mevlam takdir eyledi, çocukken yetim kaldı.
Amcası Ebu Talip, O’nu yanına aldı.
Konuşması, gülmesi, her hal ve hareketi.
Bir başka olduğunu, cümle alem fark etti.
Allah korurdu O’nu, güneşte bulutlarla.
Öyle çok oynamazdı, akranı çocuklarla.
Rabbim O’nu her türlü, kötülükten korurdu.
Yapmaya kalkanlarsa, bin kez pişman olurdu.
Kaç defalar ölümle, burun buruna geldi.
Kimi uyudu, kimi kör oldu göremedi.
O’nun için ne yemek, ne de su sorun idi.
Yerdi yemek bitmezdi, dilerdi su gelirdi.
Her mahluğun dilini, adı gibi bilirdi.
Okşadığı an körü, görür hale gelirdi.
Dünyaya ışık tuttu, batılı kaldırarak.
İslamiyeti yaydı, putları kırdırarak.
Ve Allah birdir dedi, yalnız O’na tapınız.
Zor değil, sade benim, yaptığımı yapınız.
Namazla müjdeledi, beş vakit kılın dedi.
Kötü nefislerini, oruç ile körledi.
Zekatla muhtaçlara, yardımı öneriyor.
Ömrünüzde bir kere, hacca gidiniz diyor.
Gece gündüz, Allah’ı zikreylesin diliniz.
Kur-an’a uymak farzdır, bunu böyle biliniz.
Milyarlarca insanın, kardeşçe yaşaması.
İçin inmiştir Kur-an, düşüncenin aynısı.
Ya Muhammed Mustafa, sevgili peygamberim.
Seni anlamak için, ömür yetmez bilirim.
Allah’tan sonra gelen, bir insan ve bir kulsun.
Aklımızla tarifi, mümkün olmayan Nur’sun.
Seni sevip saymamak, en büyük cehalettir.
Sana hürmet edenin, yeri ise cennettir.
Ah keşke bende asr-ı saadeti, görseydim.
Doğduğu gün doğsaydım, öldüğü gün ölseydim.
Allah’ı duyan, gören, ey Yüce Peygamberim.
Duam sana ulaşmak, komşu olmak, emelim.
Rabbim nasip eylesin, bana evliyalığı.
Günahkar olacaksam, istemem dünyalığı.
Şefaat diliyoruz, senden ya RESULULLAH
Cennet kapılarını açsın, CENABI ALLAH
Günahımız affola, YA MUHAMMED MUSTAFA
Senin vasıtan ile, yalvarırız ALLAH’A
Kayıt Tarihi : 15.4.2007 13:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Diyanet şiir yarışmasına 03/04/1991 gönderilmiştir.
'Oysa yüce Rabbimi görüyor duyuyordu,'
'Cenneti, cehennemi dünyada biliyordu'
Bu ifadelerinizi ,'SURE-İ DUHA' daki beyanlar tekzip ediyor!
'VE VECEDEKE DALLEN FEHEDA, 'VE VECEDEKE AİLEN FE EĞNA!'
'BİZ SENİ HAKKI, BATILI BİLMEZ BİR HALDE BULUP HİDAYETE ERDİRMEDİK Mİ?'
'VE BİZ SENİ FAKİR BULUP ZENGİN KILMADIK MI?'
Bu ayetlerin tefsirini detaylı tedkik ettiğinizde meseleyi daha iyi anlarsınız!
Allah resulünün dünyada iken Allah(cc)ı görüp onunla vahyin dışında, Musa kelimullah tarzında konuşması mevzubahis değildir.
Mİraçta Rabbini gördü iddiasına, Hz. Aişe validemiz şiddetle karşı çıkmış ve ;'ona böyle bir şey isnat etmek en büyük iftiradır, onun gördüğü ve ayette bahsi geçen konu, Cebrail(as)i aslı suretiyle iki defa görmesi olayıdır' buyurmuştur.
Şefaat konusunda Kur'an-ı kerim de; 'O dilemedikçe ve izin vermedikçe hiç kimse şefaat edemez'' buyrulmaktadır.
Demek ki, Resul-ü kibriya(sav)nın şefaatine nailiyet için önce Rabbimizin izni gerekiyor! Yani önce şefaat-ı resulullah değil, İzn-i ilahi sıralalaması gerekiyor!
Şiiriniz bazı teknik ve bazı dini kıstasların eksikliğine rağmen, mana cihetinden ve selaset bakmından vasat bir hüviyet arz etmektedir.
Bu fakir manayı lafza kurban, safiyeyi, kafiyeye feda edenlere asla müspet yorum getirmez. Ama sizin şiiriniz sevabı günahını geçen gategoridendir denebilir.
Hayırlı şalışmalar, Hikmetli manalar sayın adaşım ve Muhterem ağabeyim.
bu kadar MÜKEMMEL bir şiir. . .
ve tam da benim yazmak istediğim tarzda. . .
ne diyim ki ? :
Helâl Olsun !! :))
güzel insanlarından
güzel bir naatı şerif
Rabbim O'nun güzellikleri ile dünyamızı donatsın
şiirinizden dolayı sizi kutluyorum
TÜM YORUMLAR (4)