Kırk gece kırk gündüz çilemden artakalan,
Kırk yara, kırk dua, kırk sır saklı hırkam.
Her yama bir ömür, her dikiş bir ah;
Yenimde Kerbelâ, kolumda Yezid'e lanet.
Bir yama: Bir kış gecesi, kapıya bırakılan ekmek,
Bir yama: Yolcuya verilen soğuk su.
Bir yama: Zalimin yüzüne atılan tokat,
En ortadaki yara: Aşkın kılıcıyla delindi
Hünkâr dedi: "Bu hırka, kırk kapılı şehir;
Her yama bir menzil, her yırtık bir iz."
Fabrika dumanına inat, eskimeyen bir ömür,
Tozunu silkeledim, giydim yine bugün.
Ey marka düşkünü, ey filtrelenmiş yüzler!
Siz kaç paraya satarsınız ruhunuzu?
Benim hırkam kırk pare, ama içi âlemler,
Altın işlemeli cübbeniz boş cebiniz kadar.
Kemter Abdal"ın vasiyetidir;
Bir gün ölürsem, hırkamı mezar taşıma asın,
Üstüne yazın: "Burada bir hiç yatar!"
Kırk yamalı hırkam, kırk kitaba bedel,
Çünkü her yaması Hakk’a giden bir yol.
Kayıt Tarihi : 8.5.2025 14:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!