bin yıllık suskunluğumuzla uzanmışız
gözlerimiz karşı karşıya
bakışlarımız iç içe
kemik kemiğe kollarımız
bir kazı tokmağıyla çalmışlar kapımızı
insanlar
eksilmeyen dostlarımız
dokunuyorum ellerine
bin yıllık sıcağında avuçların
saçların
ah! o, kalçalarına akan
öpüşlerimi tutup incelerinden
zirvelerine yollayan
gerdeğime dolan çağlayanların
soluğunun selvi serinliği bile
bıraktığın gibi
bir uçurumdan fırlatıp isteyen yerlerimi
ötekine nişanlıyor
uçurum dediğim de
bir çarşafın pupa yelkeni
çıkılamayan tünel
inilemeyen terki
bin yıllık uykumuz üstümüze devrilmiş
açığa çıkmış gülüşlerimiz
yatak odamız da tam kıvamında
bak işte düşümüz yeniden ınga!
elenmiş belenmiş ninnilenmiş
bir solukta ele avuca gelmiş
bir çapraz tutuşla meme
bir paytakla emekleme
sonra bıldırcın keklik
bir bakmışız ekin tarlaları göğermiş
düşümüz taze ayaklarıyla
buğdaya varmış
nohuta mercimeğe
tütüne pamuğa
madene makineye varmış
memleket sevdası bu
ekmeği herkese bölme güzelliği
vardıkça kol- kanat
vardıkça boy- pos
vardıkça uzamış
düşlerine döşenmiş
bin yıllık yol kazası dolup doluştuğumuz
ufkun yakamoz yüzü
ay bulutları
gün dorukları
durup durup okuduğumuz
yol türküleri
göç saatleri
düşüp kalkıp kurduğumuz
insanlar
eskimeyen dağınıklığımız
dağıtmışlar düşlerini durduğumuza
düş ipliğiyle çadırlar dokuyorlar
bilmiyorlar
gömütümüz el emeğidir
gün ışığı anlaşmalı
çağ sigortalı
madem ki soframıza oturdu bulut
bin parmakla daldı düşlerimize gün ışığı
demek bin yıl sonrasına aşılandı aşkımız
bin yıl sonra yeniden ece!
bin yıl sonra
yeniden ınga!
Ali Tekmil / 14.06.2007 – Konak.
* Bir kazıda ortaya çıkartılan ve kaç yıllık olduğu bilinemeyen bir mezarda, neredeyse kucak kucağa iki insan iskeleti görüldü. (Gazete haberi.)
Ali TekmilKayıt Tarihi : 14.6.2007 22:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Selamlar.
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
TÜM YORUMLAR (2)