Çocukluğumuzun,
başkasının yarasıyla yaralanan,
acısıyla ağlayan
ve
dustluğu ziyan etmeyen,
bütün asi ve asaletiyle,
insandan geldiğimizi hatırlayarak,
günün şafağıyla başlayan ilk ilişkimiz,
zamanın akışına binerek,
bir dere kenarında buluşurduk…
Hiç birimize ait olmayan ama,
hepimizin olan,
düvarı en iyi taşlardan örer,
damı toprak kokan,
şirin mi şirin evler inşa ederdik…
Sonra,
bir-birimizin acı ve kederlerinde buluşup,
büyüklerimizi taklit ederek,
kırmızı toprağa saman karıştırıp,
kendimize göre,
belki de zamanın en iyi tandırlarını yapardık..?
Lakin,
ekmeğimizi kim pişirecek sorusu?
hiç bir zaman cevap bulamadı.! !
Çocuk aklımızla,
sonradan görmüşlerin gözüyle,
düşünemedik şöyle,
Ahalinin,
dibi delik zulasından çalıp,
bir şekilde asaletli görünmeyi,
Sima tanıdık,
suret meçhul bir halde,
Bin Oda’lı bir saray yaptırmayı.! !
Hadi yaptık diyelim,
bin oda ya,
kapı-pencereyi nereden bulacaktık..?
Maazallah!
köyün bütün ağaçlarını kessek,
yine yetmezdi…
Hele,
Bin oda ya yetecek İtalyan Granıd’ni
getirecek,
bir Gemiciğimiz,
ne de bir denizimiz yokken..?
Hadi onu da yaptık farzı mahal..?
Bin oda ya! !
bin Cariye’yi nereden bulacaktık..?
BİN CARİYE..!
Bütün milletlerin,
yüzde kaçından kaçı eder,
bu bin tutsak insan..?
Ve
sadece egosunu tatmin etmek için,
Bin Bakire,
bin Huri ile Bin CEHENNEM yaratmak..?
İyi ki aklımıza gelmedi.! !
Düşündükçe;
dehşete düşüyor insan,değil mi..?
Bin Oda lı bir kaçak Saray.! !
Kapı ve Pencereleri Olan,
SON MODEL,BİN MEZAR! !
Emin Ali
7 Ocak/2016/Wan
Kayıt Tarihi : 4.9.2016 16:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!