Bin Ikinci Gece Şiiri - Orhan Uravelli

…Sindbad otelinde haziran, salı mı ne…
Şehrazat gibi masal anlatıyor Mine,
Cezayir aksanıyla Mark diye birine:

‘Biliyorsun annem Fransız’dı ama esmerim,
odacı Cemal’a kalsa gavur dilberim;
beş günde beş bin Frank fena değil şekerim.

Hayrını gördüm Arapça’mın, Fransızca’mın
ben şimdi basın mensubuyum, tercümanım
Paris’e dönünce hava atarız canım,

Anılarında benden bahseder misin Mark? ..
Akşamdan beri acayip sessizdir bu park,
bu gerilla Bağdatlılar bence çok matrak,

önce açtılar kapıları direnmeden,
şimdi sokaklar geçilmiyor cesetlerden,
bakarsın bu oteli de vururlar birden.

Aslında filmciler bayağı sahtekarmış,
asker dediğin korkak, salak ve bekarmış,
savaşta meğer sinekler de varmış.

Ben kitap hastasıyım, çok okurum tatlım,
haberleri kaçırmam, izlerim hayatım…
...sanata hayranım… Evet seninle yattım…

film gibi oldu; ben Arap kırma, sen Yanki
...bak mazot akmış, tank altına yapmış sanki,
demir fil gibi, hortumu da var inan ki.

Bağdat gibi diyar olmazmış derler ayol.
Şimdi Roma değil Bağdat’a varır her yol,
sokak köpeği gibi ölüm, cenaze bol...’

Kervan geçerken kum üstünde kalan izler,
dönüşte yoktur artık, rüzgarlar temizler.
Dervişler, sofular, aşıklar ve kerizler

cennette huriyi, çölde vahayı anlatırlar.
Kum saati işte: develer ve katırlar,
evliyalardan kalan türbeler, yatırlar...

Mademki her avuç toprak bir Adem’dir
ve mademki toprak olmak, tek erdemdir,
o halde haberler sahte bir gündemdir.

2004