BİLMİYORUM!
(Yusuf'un kuyusundan sesleniyorum, hey!)
Kaç gökçe çiçeğin canını acıttı bu gözlerin?
Kenan'da,
İrem'de,
Yüce bir dağın eteğinden renk renk toplanıyorsun.
Ellerim nerde Züleyha?
Kaç boğum yolunu kestim Nil'in,
Bıçağıma ılık ılık akıyorsun...
Şu kapıyı arala dedimse...
Kapatıp ardında durma öyle!
Sanki,
Manastırda Meryem'in büyüsüne kapılıyorum.
Kafesin,
Kudüs'ün,
Mekke'nin anahtarlarını verdimse.
Bütün kilitleri bir anahtar açıyor sandım,...sanma...
Adanmışlığım zümrüt gözlerine benim.
Hala,
İsa'nın,
Musa'nın,
Mustafa'nın ırağına bırakıyorsun beni Züleyha.
Kaç elif miktarı çekeceksin boynumdan böyle daha,
Söyle kaç kez?
Ey kökçe Yemenli Belkıs,
Kalsam derince kör bir kuyunun ortasında,
yine nefesinle nefesleniyorum.
Süleyman'ın mektubuna adını bir Elif yazdırıyorsun, bi Züleyha
Tek harfle ne kadar kusursuz çiziliyorsun!
İnce
Narince
Sevdikçe sana benziyorum.
Sararmış yüzüm gibi,
saçlarımı da tutsak yatırıyorsun koynuna.
Buradan kaçış yok sevgili! ...biliyorum.
Aldanmışlığım varsa;
Rengin, gülün, dilin tadına;
Yusufça
Sen aşkın büyüsünü firavunda ara.
Bir gökçe çiçeğin uçuşan kanadında,
ben
sana binbir gecede dönüyorum.
Ey teslim olan yanım Belkıs.
Ey teslim alan Kudus.
Bıraktığın gibi değilim, ah Tur ‘dan dönen Musa!
Ve son gelen umut Mustafa...
-vesselam-
Söyle,niçin benim diğer yarım hala Züleyha?
... bilmiyorum! ...
Kayıt Tarihi : 29.8.2010 00:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!