Bilmeyeceksin beni,
Sesimi duymayacaksın,
Bir münzevî sabrıyla unutulmuş
Esvet bir gecede, fersiz bir kandil gibi
Süzüleceğim sessizce.
Gamhâne-i ömrümde saklı bir âhım var,
Figan-ı perişan, nam-ı mestûr…
Kimseler işitmez,
Rüzgâr bile dönüp de sormaz hâlimi.
Serâp gibi kaybolmuş gölgemde
Âvâre bir çerağ titrer,
Tenhâlık yudum yudum işler
Ruhumun derin hanesine.
Şeb-i yeldâlar uzar da uzar,
Lâkin bir seher vârid olmaz,
Gönül bir harâbede kalmış
Aşiyân-ı virânedir şimdi.
Ey mâzînin suskun hikâyesi,
Ey hüzn ü ıstırap ile yoğrulmuş kader,
Bilmeyeceksin beni,
Sesimi duymayacaksın,
Ve ben unutuluşun mahzeninde
Bir hatıra gibi solup gideceğim.
Ve ben unutuluşun mahzeninde
Bir hatıra gibi solup gideceğim.
Geceler şahittir gamıma,
Kırık bir ney gibi iç çeker yalnızlığım.
Serin bir zehr gibi işler içime
Zamanın remilsiz akışı.
Mehtabın solgun ışığına
Hasretle uzanan bir el gibi,
Bîkes ruhum sâhil arar,
Lakin her dalga, bir hicran olup vurur gönlüme.
Sükût, bir hançer gibi saplanır dilime,
Kelimeler, mahzun bir mazîde hapsolur.
Kalbimin harâbelerinde
Bir divâne gibi dolaşır hatıralar.
Ey fânilik, ey geçip giden seyyâl hayâl!
Hangi rüzgâr alır götürür beni?
Hangi hicret vuslata varır?
Hangi dua döner de bulur sahibini?
Bilmeyeceksin beni,
Sesimi duymayacaksın,
Ve ben unutuluşun girdabında
Son kelimemi de yutacağım.
Mustafa Kalender Orjinal KalenderKayıt Tarihi : 22.3.2025 22:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!