Duygularınız sizindir, saklıdır, kimsenin müdahale edemeyeceği bir biçimde size aittir, oradaki her değişiklik yalnızca sizinle ilgili bir keder ya da sevinç yaratacaktır ama hayatınız başkalarının da içinde dolaştığı, başkalarının da kendine bir yer bulduğu, açıkça görülen, izlenen, müdahale edilebilen, oradaki her değişiklikle başkalarının da yaralanabildiği bir duraktır.
Vitrinlerindeki mankenleri çırılçıplak soyulmuş, demir parmaklıkları indirilmiş ışıksız dükkanların iki yanına dizildiği, apartman kapılarının sıkısıkıya kapatılmış olduğu, köşebaşlarında çöplerin biriktiği Şişli'nin arka sokaklarından bir gece vakti, korkmayı bile unutarak, aşk acıları içinde ağlayarak geçtiğim o gece on yaşlarındaydım herhalde.
Erken gelen bir özgürlük merakıyla tek başıma gittiğim, gazoz ve toz kokulu Tan Sineması'nda seyrettiğim filmdeki siyah gözlü kıza aşık olmuştum.
Ama aşktan ağlamıyordum.
Kızın adını öğrenemediğim için ağlıyordum, onun kim olduğunu anlayamamıştım.
Adını bilmediğim için onu hayallerimin arasına alamıyordum.
Hayallerime alamadığım için hayatıma da alamamıştım.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim