Hasretle ağlayan gecelerin
Yıldızları üşüyor
Her biri gözlerime düşüyor
Ilık sularda yıkanmak için...
Hicranla yanıyor kalbim,
Geçiyorum ıssız sokaklardan
İçimdeki kedere boyun eğerek...
Ayın soluk ışığında
Aynı kutuyu bölüşüyor...
Bir şeyler arıyor...
Alaca gölgemin sesiyle
Ürken kediler...
...
İki kez dönüyor anahtar
Demir demirle çekişiyor...
Direnen kapıların dışında
Orta oyununda gülmecelerin
Ağlatısı kahkahalarla dövüşüyor...
...
Yeri olmayan bir göktü
Arkada gördüğüm;
Yankılardan belliydi
Derindi uçurum;
Alabildiğine çaresizdi boşlukta
Toprak arayan ayaklarım;
Kördüğümdü gecelerin göğsünde
Çözülesi ellerim...
Ötüşlerin olmadığı sırada,
Şırıl şırıl derelerin
Islak seslerinde
Çiseliyordu yağmur
Hışır hışır yapraklar
Oynaşıyordu dallarda...
Kışkırtıyordu ıslığı
Düşen taneleri
Önceden biriktiği sularda...
Oralarda
Bilmediğim zamanların
Sessiz şarkılarını dinliyor
Sevdiklerimin çoğu.
Otlar onların kalp atışlarıyla titrek...
Yağmurlar yağıyor üstlerine...
Nilüferlerle yarışıyor su perileri
Çıkıyor çamurlu yataklarından tek tek
Çıplak bedenleriyle
Lotus gibi arınık yükselerek...
Hasretle ağlayan gecelerin içinden
Çekilmiş tozlu çekmecelerin
Hırpalanmış çizik fotoğrafları
Birbirini görmeden gülüşüyor;
Kimi dişleri seyrek,
Kimi iç çekerek
Bakıyor suratıma...
Camlarda kabar kabar
İrileşiyor sızan buhar
Dört yanıma üşüşüyor anılar,
Yılların hasretiyle
Kadife tüylü sahipsiz kediler gibi
Kanıma giriyor bir bir tenime değerek...
O. Aktaş/ Erzurum/31.05.2014
Osman Aktaş 2Kayıt Tarihi : 13.11.2015 02:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bedbahtlık…
Yaşanılan ana, karamsarlık girdabında kederlere tutunmuş biçare yüreğin boyun eğişi.
Gecenin karanlığında, ayın soluk şulelerinde ışığı arayış.
Nereye gitmeli, neye tutunmalı ve nereye sığınmalının arayışı…
“Demir demirle dövülür” sözünün anahtar ve kilide uyarlanışı.
Gülerken ağlamanın tazadındaki çekişme…
Bütün bunlar iradeli bir halin vukuu mu, yoksa kendiyle hesaplaşmanın, geçmişi özleyişin gecikmişliği mi?
Kirlenen dünyamızda kirlettiklerimiz, çöplüğe, küllüğe, bataklığa dönüştürdüğümüz dünümüzün, mazimizin bir köşesinden yine de Lotus çiçeği gibi tertemiz çıkan duygularımızın, ideallerimizin ve içtenlikli düşüncelerimizin kaybolmadığının emaresi mi?
Yürek sıcaklığıyla camlara yansıyan hatıraların yumuşaklığı mı tek teselli kaynağı?
Her ne sebeple olursa olsun, geçmişin derinliklerine gömülmüş bütün güzellikler, belki de hasretine duçar olduğumuz bütün sevdiklerimiz, idealleştirdiğimiz düşüncelerimizin tezyife uğraması, uğratılmış olması kedere boyun eğdiriyor, dizeler boyu şairini…
Farklı bir anlatım, farklı bir çalışma.
Biraz parçalı bulutlu, biraz güne yönelik, kederlerinden kurtulmaya çalışan yalnızlığın sessiz isyanı, feryadı gibi…
Tebrik ve takdirlerimle.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.
beğeniyle okudum
dilinize saglık
Kutlarım güzel şiiri.
TÜM YORUMLAR (18)