Batıldan dönebilseydin,
Nefsini yenebilseydin,
Dünyada sönebilseydin,
Nurdun Osman,biliyorsun!
Örümcektir ağı ören,
İbret alsın bunu gören,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şiir fena değil...Yalnız bazı yanlışları var ki kimse sesini çıkarmamış...Mesela:DÜNYADA SÖNEBİLSEYDİN,NURDUN OSMAN BİLİYORSUN ne demek...Herkes dünyada parlamayı,aydınlanmayı,ışıklanmayı ister...Sönmek bir nevi ışıksız kalmak demektir ki bu dizeler yanlış ve zıt...Şâir yoksa ÖLMEDEN EVVEL ÖLÜNÜZ sözünün sırrını mı kasdetmiş...Her neyse bu iki dize olmamış...Sonra şu iki dize var...MASKARA OLMUŞ İTLERE,KURDUN OSMAN BİLİYORSUN...Osman neyi kurmuş..?.Bu söz olsa olsa KURTTUN OSMAN şeklinde olmalıdır...
'HİKMET MÜ'MİNİN KAYBOLMUŞ MALIDIR,NEREDE BULURSA ALIR,HATTA ŞEYTANDA BİLE BULSA'(Hadis-i şerif meali'
'FENA VE FANİ BİR ADAMIN BAZEN ŞU BOŞ KUBBELERDE HOŞ SADALAR BIRAKACAK BAKİ SÖZLERİ OLABİLİR'
'BİR ŞEYİN TAMAMINI ELDE EDEMEZSENİZ TAMAMINIDA TERK ETMEYİN'(İki vecize)
Manalar lafızlara kurban edilmediği müdddetçe,ve anlatılan temalar kulağa hoş geldiği,ruha inşirah,kalbe gıda,akla istikamet,vicdana ziya,dimağa kut, olduğu,sair letaiflerimiz üzerinde değişik müsbet etkiler bıraktığı müddetçe,kelamlar dikkat nazarına alınır ve değerlendirilir.
manasız,maneviyatsız,edepsiz,boş,malayani,fuzuli,maslahatsız,zararlı sözler ne kadar süslenirse süslensin kabule şayan olamaz!
Dinden ,diyanetten çok gocunan arkadaşlar hangi ideolejiye,hangi felsefeyeihangi dine ve ya,hangi dinsizliğe sempati duyup,hizmet ediyorlar acaba?
bu ramazan mübarek günde bile üç tane dini içerikli şiire tahammül edemeyenler bunu çağdaşlıkmı sanıyorlar?ben yıllarca avrupada bulundum.avrupalı hırıstiyanlar kesinlikle sergerdan ve dine lakayt insanlardan hoşlanmıyorlar.herkesin kendi inancının gereklerini yaşamasının zorunluluğunu savunuyorlar.
Din deyince kinleri kabaranlar(sefih ve ateist olmamak şartıyla)hangi avrupalı insanla diyaloğa girmişlerde çağdaşlığın ve laikliğin onların anladığı manada olduğunu onaylatmışlar,hem fikir olmuşlar?
HANIMLAR BEYLER ;HERKES NORMAL İŞİNE BAKSIN LÜTFEN!SADECE YORUM YAZSINLAR,HAKARET VE SAYGISIZLIK İÇEREN İFADELERDEN KAÇINSINLAR!BURASI BİN SENEDEN BERİ İSLAM DİNİNİ HAK BELLEMİŞ VE ONU YAŞAMAYI KENDİNE HAYAT PRENSİBİ EDİNMİŞ MÜSLÜMANLARIN HAKİMİYETİNDE OLAN BİR ÜLKEDİR!KİMSE O SON HAK DİNDEN GOCUNMASIN!O YÜCE DİN HERKESE,AZINLIKLARA VE BAŞKA DİNLERİN SALİKLERİNE HAKK-I HAYAT TANIMIŞ VE EN GÜZEL ŞEKİLDE MÜSAMAHA GÖSTERMİŞTİR!
HERKES KENDİ DİNİ İNANÇLARINI DİLEDİĞİ GİBİ YAŞAMIŞ VE YAŞAMAKTADIR!KİMSE ONLARA MÜDAHELE ETMEMEKTEDİR.ŞU ANDA MEVCUT İDARE ŞEKLİ OLAN LAİKLİĞİN AVRUPADAKİ ORİJİNAL UYGULAMASIDA BU MANADADIR,
ŞU ANDA YÜZDE DOKSAN DOKUZU MÜSLÜMAN OLAN ÜLKEMİZDE AZINLIKLARIN DİN ADAMLARINA İFTAR ÇADIRLARINDA VE BAŞKA MEKANLARDA İFTAR YEMEĞİ VERİLMEKTEDİR.VE BU UYGULAMADAN ONLARDA EN AZ BİZİM KADAR MEMNUNLAR.DEMEKKİ,BU ANLAYIŞ VE TATBİKAT,AKLİ,VİCDANİ,MİLLİ, GÜZEL BİR UYGULAMADIR!
DAĞDAN GELENİN BAĞDAKİNİ ÇIKARMAYA ÇALIŞMASI BABINDAN ÇATIŞMALARA,TARTIŞMALARA GİRMEK ÇOK MANTIKSIZ,ÇOK KANUNSUZ VE ÇOK GAYR-İ İNSANİDİR!KİMSE BÖYLE GARABETLERE İMZA ATMASIN!
HERKESE HAYIRLI ÇALIŞMALAR.
ŞİİRDE MANALI VE AKICI,PUAN VERMEK PRENSİBİM OLMADIĞINDAN PUANLAMA YAPMIYORUM.
müsbet tesirler bıraktığı
'Yiğidi öldür hakkını yeme' demiş atalaımız. Ben de diyorum ki 'Şairi öldür hakkını yeme.' Gerçekten de hakkını yememişler günün şiiri seçmişler. Ben de tam puanımla kutluyor şaire başarılar diilyorum. Antolojimde
Hece şiiri için şairi kalıba sokuyor, kısıtlıyor, zaten bu şiir türünün modası geçti diyenlere ben de diyorum ki;
Böyle söyleyerek siz de hece yazmayı ve okumayı sevenleri kalıba sokmaya, kısıtlamaya, edebiyatta moda takip ettirmeye zorlamıyor musunuz?
Kalitesi olan, duyguları ve vicdanı yakalayan, mesaj veren, tefekküre salan şiir ne tarz olursa olsun beğenilir. Yeter ki ön yargısız bakabilelim.
Günün şiirlerine yorum yazan edebiyat sevdalılarının, hecedir, serbesttir ayrımcılığını yazmalarını artık bırakmalarını dilerim. Tarzı içerisinde başarılı mı,değil mi? Teknik ve duygu açısından yeterli mi, eksik mi? Ses ve akıcılık nasıl? Mana yönünden boş mu, yoksa okuyanda bir takım açılımlar yapabiliyor mu? Konu bütünlüğü var mı? Başlarken dikkati çekebiliyor, finalde çarpabiliyor mu? Fazlalıkları veya boşlukları var mı? Toplumun milli ve manevi değerlerine saygılı mı, yoksa hassas olduğumuz değerlerimizi rencide mi ediyor? vs...
Bunlara işaret etsek, şairin ve seçici kurulun abes eleştirilmesi yerine edebiyat adına hizmet etmiş oluruz.
Şiir de gelenek diye bir şey olmaz. Üslup ve tarz açısından çeşitlilik olabilir. Herkes serbest yazmalı bundan böyle diye baskıcı bir yöntem izlemek yerine, yeni yöntem sunabiliyorsak bunun çabası içerisinde olmak daha yapıcı ve makbul olmaz mıydı?
Bu görüşlerim bu köşeye büyük emek veren sevgili Emrah k. nin yorumu üzerine denk geldi belki ama asla kendisini hedef almadığımı, ben de günün şiirlerini takip ederek yorumlarını okuyan birisi olmam dolayısıyla bir çok arkadaşımızın böyle bir fikrinin bulunması hasebiyle genel manada fikrimi belirttiğimi özellikle belirtmek isterim.
Şiire gelince; kusursuz bir hece. Verdiği mesaj önemli. Dile ve göze takılan bir şey yok. Diğer yandan, şairin kaleminin kapasitesi daha ustaca ve çıtayı yüksek tutan dizeler yazabilir diye düşündürüyor. Saygılarımla...
şeklini bilmem ama söyleyiş tarzı açısından bu sayfada gördüğümüz ahkam kesen sair ramazan şiirlerinden çok daha samimi bulduğumu belirtmeden geçemeyeceğim.. en azından nefsiyle bir hesaplaşma yapmaya çalışmış şair,millete akıl ve din satmamış..
Allah razı olsun.
Sayısız Sayılarca Sen
Dermansın derde
Aman sın
El açılansın tek
Her zerrede her duada
Yetensin yetilensin
Sayısız sayılarca
Kurban olduğum
Yoluna baş koyduğum
Nurum nurundan can özüm özünden
Çağıran sen
Gelen sen sensin getiren
Gören gözeten
Konuşan konuşturan
Cansın cananda canım canda
Elsin verende
Şarkısın nağmede şairin şiirinde dizlerce sen
Sensin
Her daim her zerrede
Seven ve sevilen
Ya Vedud ya Vedud Ya Vedud...
Pınar Atay
Ölü-yorum
Bütün tabularını yıktım hayatın,
Bütün şifrelerini kırdım.
Herşeyi biliyorum;
Üç günlük dünya için, kıçını yırtanlara
Kıçımla gülüyorum!
Çıktım uçurumun tepesine,
Dünyaya sövüyorum,
Karıncalar gibi dolaşıyor insanlar
Ben ise uçuyorum...
Bütün tabularını yıktım hayatın,
Çıktım uçurumun tepesine
Dünyaya sövüyorum;
Ölüyorum...
Hafız Osman Saraç
Aynı şairin bu şiirini cesaret edebilenler günün şiiri köşesinde sergilerlerdi... Bu şairin bu şiirini bilmeyen, günün şiirine bakıp ne güzel dualar edeceklerdi... Kusura bakmayın ey din ve Allah üzerinden rant sağlamaya çalışanlar ve popülarite peşinde koşanlar, sizi üzdüm... Kusura bakmayın... Mehmet Yücedağ
'Tekerleme gibi bir şey... Günün şiirine ilk yorumu yapmak bu sefer bana düştü... Gene dini öğelerle bezenmiş sıradan bir şiir... Ancak kabul etmem gerekir ki, iki gün önce ki şiire oranla baya gelişme var... Sizleri alkışlıyorum sevgili kurul üyeleri ve antoloji yöneticileri... Bu hızla ilerlerseniz, eminim ben ölmeden önce Ömer Hayyam'ın bir dörtlüğünü buraya koyabilme cesaretine erişirsiniz... Saygıyla Mehmet Yücedağ'
Bu şiir ile ilgili 28 tane yorum bulunmakta