Bilinmek İstedim
Bilinmek istedim; yoklukta yankı bulmak,
İlk nefeste toprakla ruhu harmanlamak adına…
Fakat her şeyin şahit olduğu o ânı hatırlıyorum;
Meleklerin titreyen kanatlarını ve
“Yeryüzünde fesat çıkaracak birini mi yaratacaksın?”
Diye yankılanan seslerini.
“Siz bilmezsiniz,” dedim.
O an yalnızdım, ilk kez.
Çünkü varlık bulmak isteyen ben,
O varlığın yükünü bilemiyordum.
Meleklerin çığlığı
Cebrail eğildi, ama sorusu titriyordu:
“Bu mu, bu elleri kana bulanacak olan mı?”
Azrail gölgesini uzattı toprağa:
“Her nefesi alacağım, ama bu kadar mı aciz olacak önünde secde ettiğim bu mahlukat?”
İsrafil sustu. Borusu, kıyametin ağırlığını tartıyordu.
İlk Elem
Ve sonra gördüm; elleriyle tırmaladı dünyayı,
Kendinden uzaklaşarak kazdı çukurlarını.
Ruhumun yansıması olacaktı, oysa
Kendi gölgesine yenik düştü.
Melekler döndü bana:
“Rabbim, bu yükü niye aldık omuzlarımıza?”
Ben sustum. Çünkü kelimelerim bile
Onun yalanlarına karışıyordu artık.
Elementlerin Ağıdı
Toprak ilk isyanını dile getirdi:
“Beni kudretine şahit kıldın,
Ama insanın ayak izleriyle kirlettin.
Mayamda yalan vardı, biliyorum artık;
Bu kadar ağır bir varlığı taşımaya layık mıydım?”
Su, bir pınarın gözünden konuştu:
“Ben ki, arındırmak için indim gökyüzünden,
Ama kana bulanmış nehirlerde tükettim kendimi.
Benim berraklığımı neden böyle buğulandırdılar?”
Ateş inledi, alevleri kıvranıyordu:
“Ben onların soğuk gecelerini ısıtacaktım,
Ama benliğimi cehenneme çevirdiler.
Hiddetim bile yetmedi insanı durdurmaya.”
Hava, bir fısıltıyla titredi:
“Ben onların ilk nefesiyim,
Ama şimdi onun arzusuyla kirlettiği gökyüzü ile doluyum,
Ruhlarına yaşam üflerken
Kendi varlığıma zehir oldum.”
Merhametin Yankısı
Bir sessizlik çöktü gök katına.
Melekler baktı, sorular cevapsız kaldı.
Ve o anda ben, kalbime dönüp bir kez daha düşündüm:
“Bilinmek istedim, evet. Ama sevgisiz mi?
Beni yarattıklarımla bağlayan şey,
Onların pişmanlığı mı olacak?”
Bir ışık gördüm, kırılgan ama sarsıcı.
Bir çocuğun ellerinde umut vardı,
Küçücük avuçlarında yıldızları taşıyordu.
Ve o anda anladım, insanın
Belki de kurtuluşu, kendi içindeki
Kaybolmuş ışığı bulmaktı.
Melekler yeniden fısıldadı:
“Rabbim, sen ki sonsuzsun,
Onlara da umut verdin.
İnsan çocuğu, kendi karanlığından
Işığı çıkarmayı öğrenebilir mi hâlâ?”
Tanrı'nın Kararı
Ve o an bir suskunluk, yüreğimi kuşattı.
Sonsuzluk, bir an için daraldı,
Bir damla gözyaşı gibi…
Bilinmeyenin içinden yankılandım,
Sorunun cevabını kendimden aradım.
Sonra baktım, yeryüzüne doğru.
Kaos içinde bir düzen vardı hâlâ,
Bir iyilik, bir güzellik belirdi…
Kendi ellerimle yarattığım o toprak,
Hâlâ çiçek açıyordu, kanla sulansa da.
Suyun akışı, mevsimlerin döngüsünde kaybolmuşken,
Denizler birbirine kavuşuyordu hâlâ.
Ve ateş, ilk nefesin sıcaklığını
Taşımaya devam ediyor
yaşamın başlangıcı için yanıyordu.
Bir karar vermeliydim;
Yaratılmışların içinde kaybolan o ışığı
Hala bulabilecekler miydi?
Gözlerimi kapadım,
Ve derin bir içsel huzura daldım.
Ben, her şeyin üstünde olan,
Merhametimi geri çekebilir miydim?
Kendi nefesimden verdiğim bir varlığa,
Kendi kendini bulması için yol açtım.
Bir kez daha seslendim meleklerime:
“Secde ettiğiniz toprak, hâlâ benimdir.
Ve o toprağın içinde umut yeşerene kadar,
Bekleyeceğiz.
Çünkü ben, hem yaratılışın hem de
Onların hatalarının sahibiyim.”
Son Fısıltı
Bir çocuk ağladı, yeryüzünde.
Ve o ağlayış bir duayla karıştı:
“Beni sev, Ey Yaratanım,
Çünkü ben yolumu kaybettim.”
Melekler eğildi bir kez daha,
Ama bu kez secde insan için değil,
Onların içindeki, hâlâ Tanrı’yı hatırlayan
O küçük ışık içindi.
Murat Tali
Kayıt Tarihi : 20.1.2025 23:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)