Bilgi geçmişten gelen en kutsal mirasımız,geleceğe bırakacağımız en mukaddes emanetimiz.Bilgi:Dünyanın varoluş serüveninden itibaren hep bizimle olan ve hep de olacak olan temel dayanağımız.İnsanın tarih sahnesine çıkışı ile paraleldir bilgiye olan ihtiyacı.Ne zaman yeryüzünde varolmuşsa insan o andan itibaren kara sevdalısı olmuştur bilginin,bilme özleminin...
İnsan olmak sorgulamak demektir.İnsan “neden, nasıl,ne zaman, nerede,vs sorularını kendine sorar.Kainatı,maddeyi,,olayları,varoluş amacını anlamaya,öğrenmeye çalışır.İnsanı insan eden,onu diğer varlıklardan farklı kılan da onun bu niteliğidir.İnsan düşünür,sorar,araştırır,bulur.Bulamazsa bu Uğurda günler, geceler hatta yıllar harcar.Dener; belki binlerce kez Edison misali; ama yılmaz sonunda ulaşır hedefe. İnsanlığa hediye eder geceleri gündüze çeviren ışığı.Kutlu,ilahi bir bayrak yarışıdır, bu.Elden ele, gönülden gönüle dolaşır,menzile ulaşmak için.Her bir bilgi sevdalısı bir diğerine basamak olur,Onu omuzunda yükseltir,hedefe taşır.
İnsanın bilgiye olan ihtiyacı önceleri hayati ihtiyaçlardan kaynaklanmıştır.Uygarlığın ilk beşiği, bilginin ilk parıldadığı yerdir,Mezopotamyada yaşamış,Sümer ve Babil medeniyetleri. Fırat ve Dicle’nin suladığı bu münbit topraklar bilgi içinde yeşerecek boy verecek bir ortam hazırlamıştır.
İlk köylerin ardından şehirlerin ortaya çıktığı bu halk tarımcılığın da ilkleridir.Tarım için sulamaya,sulama içinse nehirlerin taşma ve çekilme zamanlarını bilmeye ihtiyacları vardır.Vakitleri doğru tahmin edebilmek için güneşin ayın hareketlerini incelemek,taşma ve çekilmelerin yönünü hesaplayabilmek için olan gereksinim Astronomiyi, matematiği onların hayatının bir ayrılmaz bir parçası yapmıştır..Dünya bilgi birikiminin öncüleri haline getirmiştir onları.
Nasıl kiMezopotamya uygarlığı bilgiyi dünya hayatının ayrılmazı olarak görmüş ve kullanmışsa; Anadolulu bir medeniyet oln Hititler de bilgiyi hem dünya hem de dini hayatlarını düzene sokmak için toplamışlardır..Hükümdarın ve milletin bir yıl içinde yaptığı her şeyin hesabını Allah’a vermek zorunda olduklarına olan inaçlarıydı onlara o koca koca “Anal”ları(taş yazıtlar) diktirten.Bu taş yıllıklarda abideleşti Hitit tarhi, dostları, düşmanları,sosyal hayatları, inançları.Tanrıya hesap vermenin huşusu ile tüm dürüstlükleri ile kazıdılar taşlara alınan vergileri, yaşanılan mağlubiyet ve galibiyetleri.Bilmeden “Tarih Yazıcılığını” başlattılar. Dünya kültür mirasına nasıl bir hazine bıraktıklarını hiç bilemeyecekler ama günümüze o dönemle ilgili pekçok bilgi bırakarak tarih sahnesinden bir yel misali geldi ve gittiler.
Ve Orta Asyada bu günkü Moğolistan topraklarında anayurdumuzda geçmişin hayat bigi ve birikimini bize bugünkü Türk insanına taşısın diye dikilen üç anıt,üç şaheser:Bilge Kağan,Küttigin ve Tonyukuk Abideleri...
Türk, Oğuz beyleri, kavmi, işitin yukarıda gök basmasa, asağıda yer
delinmese Türk milleti ülkeni, töreni kim bozar? ' ('Turk Oguz begleri budun esidin uzetenri basmasar asra yir telinmeser Turk
budun ilinin torunun kimartati)
Göktürk kağanı Bilge Kağanın emriyle Yolluğ Tigin’e Köktürk harfleri ile taşta ölümsüzleşen bu bu abideler bizim için pekçok hayati bilgiyi bize ulaştırdı bizi geçmişimizle buluşturmak milli kimliğimizi unutturmamak için sıcağa, soğuğa,yüzyıllara meydan okudu.
Bilgi saymadı yerinde. Sümerden,Hitite,oradan İyona,Yunana ulaştı.”Ben kimim? Nerden geldim? Nereye gidiyorum? ”sorusuna cevap arayan Yunanlı filozoflar,hastalıklara çare arayan tıpçılar,hala ihtişamla göz dolduran saraylar, şehirler inşa eden mimarlar,Sümer medeniyetinden aldıkları mirası daha da zenginleştirerk kullandılar.
İlk emri”Oku” olan “İlim Çinde de olsa alınız! ” diyen bir medeniyetin sahipleri bu birikimi kat be kat arttırarak dünya medniyetine hediye ettilr.Mikrobu ilk kez tanımlayan Gazali de onların bir ferdiydi,ilk robotları,mekanik araçları yapan da.Yazdığı tıp kitabı EL Kanun Fit Tıp (Tıp Kanunu) adlı eseri yıllarca Avrupa tıp okullarında ana ders kitabı olarak okundu.Ancak adı hafızalardan sildirilmeye çalışılan ve tesbitleri Batılı meslektaşlarına yamanmaya çalışılan da ne yazık ki O ve onun gibilerdi..
Ne yazık ki bu ilahi kaynaklı bayrak yarışında biz epeyce gerideyiz artık.Batılı bir adım değil bayağı öne geçti.Biz yaya kaldık,
“Nedeni, niçini”sosyologların, toplum mühendislernin araştırmasını bekilyor özlemle.Ama gerçek şu ki O’nun tabiri ile biz bizler yitiğimizi arıyoruz uzun zamandır.Bilgi acı kaybımız. Onu arayıp bulmak ve layık olduğu yere koymak asıl görevimiz.Ne yazık ki geçmişte biz öğretirken bu gün öğrenciliğe razı olduk. Daha acısı bizlerin dünyaya kazandırdığımız onca değerli bilgi, buluş bizim talebelerce sahiplenilerek dünyaya tanıtıldı. Onların adı ile litaratüre girdi.Ne Hazerfen Ahmet Çelebi”uçan ilk insan “olarak tanınıyor dünyada, ne Piri Reisin muhteşem haritasında ilk kez Amerikanın gösterildiği biliniyor.İlk denizaltı modellerinin,ilk roketlerin bu topraklarda keşfedilmiş olduğunu söylemekse pekçok”mankut”un alay konusu olacaktır ne yazıkki.
Bilgi bu dönemin en etkili silahı. Güç için,büyümek ve gelişmek için bilim şart.Çok lafa hacet yok. Sözü sözlerin en güzeli ile bitirelim:”HİÇ BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?
(Zümer Suresi 9. Ayet”
29 Ekim 2008
Derya Akgün 2Kayıt Tarihi : 25.4.2017 19:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!