Bölüm 1
Bilinmeyen hışırtı mı korkutur, bilinen jaguar mı…
İnsan en çok bilinmeyenden korkarmış
Yalan!
İnsan en çok,
Bizzat yaşayıp öğrendiği şeylerden
Ya da
Güvenilir kaynakların
“Korkunç” sıfatıyla şereflendirdiklerinden
Korkar
Bilinmeyenden sadece ürkülür
Ve her bilinmeyen,
Korkutucu ihtimallerin yanı sıra
“Belki öyle değildir”
Umudunu da taşır
Adı üstüne;
Kimse bilmiyor ki…
İyi olduğunu iddia edenlerinki kadar
Yanılma payı,
Kötü olduğunu düşünenlerde de vardır
İşte bu olasılık,
Bilinmeyeni cazibeli bir muallâkta bırakır
Muallâklar rahatsız edicidir
Korkutucudan ziyade…
Gece
Bahçeden gelen bir hışırtıyla uyansan
Ve pencerenin hemen ardında gezenin
Aç bir jaguar olduğunu bilsen…
Korkmaz mısın?
Pencere kapalı bile olsa,
Kalbinin çarpıntısını buradan duyarım
Bilmek en korkunç şeydir çünkü
O hışırtının kaynağı meçhul olsa,
Yine korkarsın ama
Yüzde yüz jaguardaki gibi değil
Çünkü hışırdayan şey
Gözü dönmüş bir katil kadar,
Küçük bir sincap da olabilir
Adı üstüne;
Bilinmeyen…
Bilinmeyen hışırtıda pencereye gidebilirsin
O gidişin ardında
Bir oh çekme
Ve salaklığına gülme ihtimali vardır
O ihtimale daha yakın olmak istediğin için,
Gözü kara bir cesarete bürünürsün
İlla ki pencereye gidersin
Dura dura,
Bir saatte de olsa…
Hani insan bilinmeyenden korkardı?
Oysa hışırdayan,
Su götürmez bir aç jaguar olduğunda,
Elinden tutup çeksem bile
Pencereye gelmezsin
Onunla göz göze gelme ihtimaline,
Açlığını iyice hatırlayarak
Pencereye atacağı pençeye
Gözünü kırpmadan bakabilir misin?
Bilinen jaguarın hışırtısı,
Bilinmeyen bir “acaba nedir”in hışırtısından
Her zaman daha korkunçtur
Aç bir jaguarın neler yapabileceğini
Biliyor olmak,
Kalbinin buraya kadar gelen
Çarpıntısının sebebidir
Bilinmeyenin sincap olasılığı,
Jaguarda sadece mide filminde
Görülebilecek avdır
Bölüm 2
Bilen mutsuz, bilmeyen mutlu…
Bilmeyen tasasızdır
Bilmeyen mutludur
Buna rağmen “bilen” hiç kimse,
Bilmemeye geçmek istemez
Ki zaten beynine,
“Hepsini silmeye evet” adında bir işlem yapılmadıkça,
Hiçbir bilen
Bilmeyene dönüşemez
İşlem biraz başarısız olsa,
Karakter icabı bilme süreci yine başlar
Fazla silinirse de,
Bir bilmeyene dönüştüğünü bile anlamayacağı için,
Kazancı olmaz
Bilenin bilmeyene dönüşümü,
Doğaya aykırıdır
Ama her bilmeyen,
Aniden ya da yavaş yavaş
Bir bilene dönüşebilir
Düşünmek, endişelenmek,
Karşılaştırmak,
Acı çekmek, kararsız kalmak,
Bilmenin ilk ve son belirtileridir
Bilmek aspirinle geçmez
Belki ölünce bile geçmez
Riskleri bilince korkarsınız
Bilmek,
Olabilecek tehlikelere ihtimal vermektir
Hani bazen
“Tasasızlar” görürsünüz
Onlar, yüksek tepelerin ucundan
Kendilerini suya bırakır
Çünkü felç kalabileceklerine inanmazlar
Bu olasılığı ya bilmezler
Ya da
Kendilerine olacağına ihtimal vermeyecek kadar
Az düşünürler
Tepenin ucundayken onların aklından
“Suya atladı; boynu kırıldı” haberleri geçmez
Hiçbir şey geçmez
Yanaklarını yalayan rüzgar
Ve kulaklarını gıdıklayan
Dalgaların sesinden;
Suyla kucaklaşacakları anın hazzından başka…
İşte bu, gerçek mutluluktur
Her olasılığı tartıcı bir ‘bilen’,
Asla mutlu değildir
Tepenin ucunda felaket senaryoları yazarken
Arkadan itseniz bile,
Düşerken sadece paniği yaşar
Peki bilen,
Düşünen ama boş verebilenler var mıdır?
Onlar herhalde,
Zamane tabiriyle “aşmıştır”
Pencereyi açıp
Jaguara “merhaba” diyen;
Hem felç hem ölüm tehlikesini bilerek
Kendini rüzgarla beraber suya doğru bırakan…
Bilerek aldırmayan,
Bilmeyerek yaşayandan daha mutlu olabilir mi?
Bölüm 3
Çocuk
Çocuk,
Bilmediği için çok mutludur
Vapurun güvertesinden
Özgürce sarkar
Düşeceğini, ölebileceğini bilmez ki…
Sen sıkı sıkı tutunup,
Bir adım geriden seyrederken,
O beline kadar sarkıp
Bir denizanasının içindeki
Pembe rengi görebilir
Sık sıkı tutunup kendini güvenceye alarak da
Bir denizanasının pembesini görebilirsin
Ama o çocuğun kahkahasını
Atamazsın, değil mi?
Düşeceğini düşünmeden koşmak;
Kafa üstü çakılma ihtimali
Aklına bile gelmeden
Bir şeye tırmanıp baş aşağı sarkmak;
Sırf oyun için,
Parmaklarını duvardaki iki küçük deliğe sokmak…
Evet,
Bilmemek insanı ölüme de götürebilir
Hiçbir ‘bilen’,
Parmağını prize sokmaz
‘Bilmeyen’in mutluluğuna karşılık,
Sahip olduğu tek şey budur çünkü:
Kendini bilgisiyle koruyabilir
Ve her ‘bilmeyen’i,
Kendi korunmalı cehennemine çağırır
Bilginin cehennem olduğunu söylemiyorum
Bilen insan,
Bilmeyenden daha mutsuzdur
Bunu diyorum
Ama hiçbir ‘bilen’in,
“Keşke bilmeseydim” dediğini duyamazsınız
Bununla beraber ‘bilmeyen’,
“Keşke bilsem” diyebilir
Ama bu,
Hayatında hiç ananas yememiş birinin
“Keşke yesem” demesinden farksızdır
Bazen
Vapurdan sarkmak tehlikelidir diye
Denizanasının pembesini kaçırmak,
Hayatı kaçırmakla aynı şey olabilir
İnsan,
Düşeceğini bilmemeyi özleyebilir
Ama bilginin geri dönüşü yoktur
Bu yüzden hiçbir büyük,
Bir çocuktan daha mutlu olamaz
Çocuk düşeceğini bilmez
O yüzden her tırmanışı,
Her sarkması, her koşması zevktir
Düşeceğini, yaralanacağını,
Acı çekebileceğini öğrendikçe büyür
Büyüdükçe oyunlar zevk vermemeye başlar
Sonra,
O da vapurdan sarkmaz
Denizanasının pembesi başka çocuklara kalır
Onlar da büyüyene kadar…
Bölüm 4
Ölüm
“Ölümden,
Bilinmediği için korkmaz mıyız? ” dersiniz şimdi
Beni haksız çıkarmaya çalışarak…
Ben de derim ki;
Hayır
Siz ölümün,
Bildiğiniz kısmından korkarsınız
Bilmedikleriniz,
Hâlâ “belki güzeldir” umudunu taşır çünkü
Sizin korktuğunuz,
Ölümün somut kısmıdır
Yani “buradaki” kısmı
Vücudunuza dair olan…
Ruhunuzun yaşayacakları değil
Bir beze sarılmak,
Tabutun içine kapatılmak,
Sonra gömülmek…
Bundan korkmanızın sebebi,
Hayal ederken her şeyi
Kafanızın içinde canlı canlı yaşamanızdır
Kimse ölümü gerçekten hayal edemez çünkü
Öldüğünüzü düşünmek,
Yaşayan halinizi tabuta koymaktır
Biri sizi diri diri gömse ne hissederdiniz?
İşte bir canlının ölümü hayal etmesi budur
O yüzden ölümden korkulur
Bir tüy gibi hafifleyip
Gökyüzüne uçacağınızı düşünmezsiniz
Ölümün somut anlamı,
Kefene sarılıp gömülmektir
Ama büyük ihtimalle,
O esnada siz orada olmayacaksınız
Çünkü siz,
Bedeniniz değilsiniz
Ruhsunuz
Aynı,
Güzel ya da çirkin bir paketin içindeki,
Güzel ya da çirkin bir bilezik gibi…
“Acaba ruhum ne olacak” diye korkmaz insan
Asıl konu hep,
Toprağın altındadır
Gömüleceğiniz için ölümden korkarsınız
O an orada olma ihtimaliniz yüzünden…
Ölümü,
Elleriniz, ayaklarınız, ağzınız bağlı bir şekilde,
“Ben buradayım” diye atacağınız
Sessiz çığlıklarla
Diri diri gömülmek sandığınız için…
Oysa asıl kısım,
Hâlâ bilinmeyendir
Ve onun sonsuz huzur olma olasılığı,
Herkesin temennisidir
Ölümün bilinmeyeninden yine korkulmaz
Bilinen prosedürden korkulur
Bölüm 5
Mutsuzluğa rağmen bilmeyi seçmek…
Bilen mutsuzdur
Çünkü,
Bir şeyleri değiştirmesi gerektiğinin farkındadır
‘Bilen’,
Bildikleri uğruna savaşmak,
Doğruları savunmak,
Ve gerçeği yaymak için uğraşmak zorundadır
Ama bilin…
Çünkü her ‘bilen’ aynı zamanda,
Tarihin sayfalarında
Adının geçme ihtimali olan kişidir
Kayıt Tarihi : 4.1.2008 14:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hanzade Servi](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/01/04/bilen-ve-bilmeyen.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!