Ne saçma duygulara sahibiz. Ne saçma çileleri, endişeleri kucaklıyoruz göğsümüzde. Dilimiz neden dönmez duyguların yönünde, neden dolanır durur. Aklımız neden duygulara kulak verir, dalıp gider… Duygularım sahici midir, gerçek midir, etle kanla bürünmüş müdür göğsümde? Dokunsam atışını hisseder miyim kalbimin, içindeki hisler yakar mı elimi? Parmaklarım mı kuvvetlidir gözyaşlarım mı? Kalbim, neden bu kadar miniksin? Neden bu denli savunmasızsın? Omuzlarım almaz artık bunca yükü… Bacaklarım titrer durur, bir iki gün götürür beni bir şeycikler olmazmışçasına… Peki ya sonra? Dizlerim boşalmaz mı, düşmez miyim yere, kanım bedenimi ıslatmaz, nefesim kopmaz mı boğazımdan? Söyle, söyle göğsümü fethetmiş hislerim, neden göstermezsiniz kendinizi dürüstçe dışarıya? Utanır mısınız, bir tek bana mı utanmazsınız? Tüm gücünüzle vurur, durursunuz… Nedir bu ataklarım? Nedir ince beyaz boğazıma yapışan kalın demir zincirler, beni boğup dururlar? Söyleyin, söyleyin… Söyleyin nerededir buranın çıkışı? Söyleyin nerededir huzurum, nerededir tebessümüm? Nedir bu kalbin içinde kıpraşan hislerin arzusu? Hepinize kulak veririm, her birinize… Her birinize kulak vereyim…
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta