Ölüler nasıl sökün ederse sabaha karşı,
nefesimde öyle karışıyordu ilk saatlerin ayazına.
Göz alabildiğince patika yol…
Nasıl çıkarım hayatın damarlarına?
Üstümde kuru bir gök,
içinde sayısız savaş, sayısız ihanet.
Kırılırken başaklar rüzgârda,
gökte kurşuni bir duman sinerdi.
Elleri olmalı bu göğün, bu yaşamın.
İnsansı tepelerde koşuyordu birkaç çocuk.
Öyle ya, nereye gidiyordu
ellerindeki uçurtmalarda gençliğim?
Fakat ben, genç olmadan yaşlananlardandım;
satır başları başlamadan satır sonlarıydım.
Havanın kızılında uğultu vardı,
içimi gıcırdatan.
Yaşıyor muydum?
Rüzgâr tenimi es geçiyordu,
sanki bir şeyleri bildiriyordu bana.
Güneş saçlarımı okşamıyordu.
Ölüler ülkesinden mi düştüm toprağa?
Öyle ya, canım toprak…
Utanıyor muydu yoksa benden dünya?
Bilemezdim;
eksik saatlerimden çalınmıştı bu bilgiler.
Kayıt Tarihi : 22.9.2025 06:46:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!