Bıkkanın Halil
harman önü düvenciler gelirdi,
eksik çakmak taşlarını tamamlayarak,
düvenleri tamir ederlerdi
semerci havut otunu
uzun çuvaldızlarla
sıkı sıkı dikerdi,
boyacılar her kazana ayrı renk koyup
renk renk boyarlardı
yünleri-yün ipleri
gelin tacı olacak tavuk tüylerini
kazanda kaynatıldıktan sonra
çelenlere sererlerdi
çalılıklar, çelenler, taşlar yerler
mavi, kırmızı yeşil
renk, renkti
'-Sücülü'lü Bıkkanın Halil
artık hacı,
ha! Hecaza getmiş garısıynan
hac'ıda arkadaş olmuşlar
Yalavaşlı bi basmacıynan
Devrisi yıl bizim kökboyacı Hacıağa
oğlan everecekmiş,
hacı arkadaşını zeyaret etmiş
dünürüynen, geliniynen oğluynan
Yalavaşlı bunnarı görmeden daha
“-vayyy aleyküm! ! es-selam
ehlen ve sehlen
koşun çocuklar çay söyleyin hacı amcanıza
dünüürbubanıza
davşan ganı ossuuun”
Halil Ağa
'hacı şu kaça' dese
hacı'-yau sana ne oluyo
kes oğlum ondan beş metiro”
Halil Ağa okuluk deycek olsa
“-oğlum ayır ordan ikkiyüs parça”
iççamaşırı, dış çamaşırı
örtüsü, çarşafı, dastarı
peşkiri, tülbendi, şarpısı
papbası, çorabı, gelinliği, fanilası
hamam havlısı, şampiyonu , kınası
takunyası, sabını, meşrupası
cukcuğu, bardağı
altılı pasda dakımı
bizim Hacı Halil Ağğa susmuş
hacı basmacı coşmuş;
gelinkıza sormuş
damada, hacı hanıma,
dünüre, dünür hanıma
keşmiş, biçmiş, yığmış tezgaha
bazılarını da sarıp sarmalayıp
“teşhir edip-etmediği,
sadaca mühim doslara
tafsiyye” ettiklerini de yan tarafa
göz alıcı ne varsa
desteleyip, sarmalayıp,
paketleyip koymuş
gözleri felfecir,
dili ha-şa
sümmaşa okumuş
“-gaynanaya fistan, gaynataya gömlek
Hacıhanım Apla’ya çar, fistan, önecek
hacım sana da takım elbise gerek”
lazım olan olmayan aklına ne gelirse
bebelere, gayınnara,
görümcelere, baldızlara
yakınnara, büyükannelere,
evlerdeki dedelere
el içine çıkılacak,
lazıma baha ermez
“-ehemmimi, mühimime
tercih etmek ilazım Hacım
işimize gelse de, gelmese de”
……….
“-hacılık bir humayın gibidir
ahiret gardaşım
gün çalsa ilekelenir”
……..
“-eyisi mi sen beni diğne”
yükte hafif, pahada ağır
Hali Ağğa susmuş ister-istemez
Hacı Arkadaşının bir bildiği vardır
“-iyi ki” demiştir, değilse
bunlar akıla gelmez,
lazıma baha ermez
hacı basmacı;
Halil Ağanın düğün
tedariğini tamamlamış
kendinde bulunmayanı
sağdan-soldan getirterek
bu zamanda böyle dostluk mu varmış
herkese bir hecaz arkadaşı gerek
Yalavaşlı;
kendince bir sürü hesap etmiş
Halil Ağa
'gelinliği bari kiralık alsak'
diyecek olsa
'-ne! sen napıyon yau'
! ……………
'-töbossun olmaz Hacı
ben gelinime elin gullandığını
gulladırır mıyın heş' dermiş
Halil Ağa
'-şu varıdı hacım' demeye kalksa
ben gözel gelinime
eski şey mi gullandıracan
sonura hacının gulağına eğilir,
'-destur ver hacım,
orda bi dur
senin bildiğin gadak
benim unutduğum mar
bişiy biliyoz ki!
senin eyinliğine
emme ve-lakin illa! ! !
dediğin gibi bi tedarik görceğsen
ged başga yerden al
benim malıma
garezim mi var arkideş
düğün dediğin ömürde bi tefa
sen beni diğne
ele bakma
hacım üş gün sonura ilaf-söz olur,
daş yerinde ağırdır,
ağırıkan yeyniceklik etme
vesveseye gark olup da,
kör şeytana uyma
sen, gel ben hacı arkideşini,
ahret gonşunu diğne
hincikinner asri, zamane
zaman sana uymaycak,
sen zamana uyacan
zaman bizim de(ğ) el gari
onnarın zamanı,
iki gün sonura baş kakıncı olur neme lazım
Allah m(uh) afaza
sen bana gulak ver
sakalını yerine goy
güccük hesabı boş ver
he hacım! '
Halil Ağa;
'-hacım şu gerekmez' derse
'-amma yaptın
sen benim ahretliğimsin
sen benim ahiret gonşum
orada görüşecez inşa-Allah
ne-u zü billah,
hekmetinden söval olunmaz..
ne dediykdii sen benim dünna-ahret gardaşımsın
damat da benim oğlum-evladım sayılı
canımdan sayılı(r)
kırkbin kerre maşşallah
tühh! tüh! maşşallah suphanallah
hu çapıt uçun mu düşünüyossun
eh! madem ö(y) le o da bizden oluve(r) siin,
lafı mı olur hacım
evlat bunnaaa evlat
gözümüzün nuru
maşallah suphanAllah'
………
“-sen ki Cenab-ı Rabb-il Aleminin
mübarek topraklarına yüz sürmüş
Cenab-ı Hakk Teala celle celalüh Haziretlerinin
mübarek sevgili bi gulu olalak
bu haneyi zeyaret ederek,
helal rızık kapımıza şeref verdin
Allah-ı Azimüş-şan senden razı olsun
cennetlik mü’min kulların
evliyaların, velilerin, veliyullahların
yüzü suyu hormetine
lutfet elinden öpeyin mübarek insan
şükür sana gözel Irapbım teal-Allah”
'-hacım şu hesabı!
'-ne! sen bana
paramı teklif ediyon len
çık şurdan,
get başımdan
get başka işini gör
münafık fasık gullar gibi
o ne yauu
sana da mı hesap dutacaz
get şurdan.'
velev kii Hacı Ağğa
üç gün sonra gittiyse, hecaz arkadaşına
bi çalım, bi azamet
'-ne! çık len şurdan
senden para isteyen mi va(r) ,
düğünde basmalar,
parça bezler yağmış adeta
hecaz arkadaşından geline, damada
sağdıca, çalgıcılara
ağır misafir hacı basmacı, maaile
Hacı Halil Ağğa! düğünden sonra
çıkmışsa haşa huzura
selamı almadan daha
hesap muhabbete,
muhabbet boğulmuş “davşan ganı çay”a
bi soluklanma arasında
hacı “-hacım şu bizim he…” demeye kalksa
“-yau arkideş ne eviyossun”
sonra hiddetle bir illallah
'-fe! suphan-Allah
töbeler töbossun
Ya-Rabbim, Ya! Resul-Allah
Allahım! , sen bana sabır ver
Ya-Rabbim, cık.. cık.. cık!
get len şurdan, münafık
bir ay sonra tekrar varmışsa;
“-bre ğidi çay yetişdirin Hacı Amcanıza”
'-hacım hu sepedi boşaldivirin”
“-Allah senden razi olsun
………..”
“-bi de şu bizim hesap'
basmacı ağzına dıkmış lafı
'-çık! ! çık! Şurdan derhal
bi daha da gelme!
yüzümü göremezsin vallahi! billahi
üçden-dokuza şert osun
hakkımı heylal etmen
ya hu! el bana ne demez len
bizim dostluğumuz paraynan mı
sen beni, bu fukara kul
hecaz arkadaşını taniyememişsin herhal
bizim dosluğumuz bazara gadar deel
mezara gadardır evel-Allah! ! ! ..
biz seninen bu fani dünyada arkedeş
gerçek dünyada gonşu olcez inşallah
onun uçu a(ğ) zından çıkanı kula(ğı) n duysun
kulanı eyi aş, sen ne demeğisteyon vetandaş
üş guruşa tenezzül eden
münezzehtir
ha-şaaa, sümmaaaşşşaaa!
hu senin bana yaptığın cayiz midir
ürüsva mı edecen beni elaleme
Allah indinde hesabını sorarın vallah
senin yapdığın maazallah
garacahillig değil de nedir
işallahu Teala günah sayılmaz
yövmül gıyamete gadak ezap duyarın ma’az Allah”
her gittiğindeki gibi
altı ay sonra gene elinde sepedine
köyde ne yetişiyosa o günün behrinde
basmacının huzuruna vardığında
gene aynı teraneler
gelsin çaylar, gitsin kahveler
Halil Ağa “-bismillah” deyip çayını
bile karıştırmadan daha
bu defa işi halletmeye kararlı
“-Hacım”
ters ters bakmış
hitdetle gaşlarını çatmış gene Hacı Basmacı
“-ulen ne lafdan anlamaz ahretliksin sen yahu
de bakalım ne! ”
'-Hacım ölüm olur, zulüm olur
hesabı görüp helallaşalım'
dediğinde
'-gapımızı çaldın, eyvallah,
bereket yağdırdın
Rabbil Alemin’de senin ömrüne bereket yağdırsın
İnşa-Allah
İnşaalla-u Teala her iki dünyan da nura gark olasınn
len sanada mı hesap dutacaz,
göynünden ne goparsa
hunu müynasip gördüm,
göynümden bu gopdu de
eyvallah
Allah cezanı galdırsın
get! .... benden yannı
gatın gatın helal-hoş ossun.'
Halil Ağa geldiğine pişman,
o(ğ) lanı everdiğine de(ğ) el emme
urba uçu Yalavaca geldiğine bin pişman
neytse nafile
Sücüllü’nün yolunu dutmuş her seferinde
bir üç beş
n(ih) ayet iki sene sonura
Halil Ağa kapıyı çalıp,
'hacım hesabı görmeden töbossun getmen
mahçup oluyon valla yauv
uykularım gaçıyo'
der demez,
bizim basmacının canına tak etmiş
'-ne!
sen hesap mı deyon
gel görelim hacım
gel otur
gel bakalım hacım şöyle annacıma
bakalım-bakalım bizim kara kaplıya'
açmış -eski yazılı -
kara kaplı defterin sayfalarını
'-Bismillahirrahmanirrahiym! '
'-ahret gardaşım hacım'
böğün dünya yarın ahret
böğün mübarek gün cüm! a
gelelim senin urba hesabına
gara gaplının ak sayfasına
eveeet,
evvet
Sücüğüllülü gadim dosd
Haci Halil Ağ! ğa! '
cem'an
'-binüçyus liyra! '
benyinden ataş fışkırmış senin Halil Ağanın
'-ne! ' demiş
'-hacım neyttin sen Allah-lillah aşkına
ben üç yüz bile yoktur deyodum'
'-aldığımız bi düğünlük urba'
Yalavaşlı, Hacı Basmacı
hiddetle çatmış gaşlarını
eğmiş çehresini
bir müddet beklemiş
ne nefes alınmış,
ne renk verilmiş
'-Haci Efendiiiii' demiş
beklemiş,
beklemiş
tekrar
'-Hac(i) Efendi' demiş,
'-biz seninen peygamber bazarlığı etdik.'
'-düğün ediyon,
durumun sıkışıktır dedik
dile goley iki sene de bekledik,
onuna-bununa selam göndermedik
bi günden bi ğüne
gapını de(v) şirmedik
yolunu çevirmedik
'Hacı bizim hesap' demedik.'
'-o ğün deviz şu fiyetti
böğün bu fiyet
habarın var mı senin ektisattan
bu çark nassı dönüyo zannediyon
e(n) flasyon va(r) , memlikette eflasyon.'
'-eh! artık bizim de canımıza yetti
sen de birez mer(ha) emetli ol, idaret et gari
zaten işle(r) kesat, sana göre işler ayna
çal-çal oyna
senin umurunda mı basmacı hacı ağa
boninin mühleti geşmiş, ona keza
başga ödemelerimiz de vaa
canım burnuma ğeldi vallaha
yete(r) gari yau Allan aşgına'
“…………….”
“-bu ğadar da olmaz gayri ya”
………
'-bak arkıdeş
burası bi tecarethana
öde!
öde, değilse icra galdırıyın valla
heciz endiriyin hem valla hem billa
me(v) zu tecaret oldumuydu
plensipimden şaşman
benim annayışım bu
feriştahımış annaman
bobamı bile diğnemen Hacı Ağğa'
Halil Ağa, düşünmüş,
'-senet yok, sepet yok desem
Allah mafaza, harcandı geyildi,
aldıklarımı iade etsem
aradan bunca zaman geçti eskidi
hacı arkadaşı gene bunu
bağrından itmemiş
fayız gomuş emme borcunu
heş değilse taksitlendirivimiş'
de de(ye) cen senin Bıkkanın Halil
namı diğer Hacı Halil Ağa
tö(v) be gadim dost Hacı Halil Ağğa
böyle düğün edivimiş
hacı arkadaşı basmacının sayasında!
“-gari hinci
Allah!
duşmanıma dahi böyle basmacı
üsdelikde Yalavaşlı,
hemi de hacı arkadaşı
böylesi dost hele hele gadim dost
vermesin”
deye dova ederimiş
Terziler Ovasından yedi dönüm yer satmış
taksitden filan vazgeçmiş,
hesabı gapatmış.
“-vahtıyla bi dönüm yer satsam
oynaya galgıya düğün ederdim” derimiş
ne bi da(h) a hacı arkadaşının yanına ğetmiş
ne de bi daha o sokakdan, geşmiş
ne de hacı da olsa basmacılara etibar etmiş
Kayıt Tarihi : 1.8.2008 15:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bıkkanın Halil kendisi bizzat Macar Odasında anlatmış Kardeşim Hasan Çelikli'ye teşekkürler
Boşuna dememişler 'Dost,alışverişte belli olur.' diye.
Emeğinize sağlık, saygılar İbrahim bey...
Kutlarım Sizi...
10+ant.
Bitimsiz Sevgilerimle...
TÜM YORUMLAR (9)