Big Bengde Var Olmak 6 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Big Bengde Var Olmak 6

Evrenin seyir edişi, insan bilincinin konusu olunca, bir anının, zaman içeriği reçetesini verebilmek de, insanın beceriklilik şevki olacaktı elbet. Zor olan, insanın azminin elinden kurtulamayıp, keyifli bir çözüm olabilme bahtsızlığından kurtulamayacaktı. Bir anın zaman içeriğini söylemek için; 1- O anın sıcaklığını, veri yapmalısınız. 2-Birim hacimdeki elektrik yükü belirtilmeli. 3-Baryon sayısı ve lepton sayısı belirtilmelidir. Bu tür akıl koyuşun gerekli çıkarımı da, yine bir ilkenizden hareketle olacaktı.

Bu akli çıkarım ise; evrenin genişleyen her hacimde, korunum yasasına göre, nicelikler, hep aynı kalır, yasası idi. Foton başına yük ve baryon ve lepton sayısı aynı kalırdı. Foton ve yük ve baryon ve lepton sayısı ancak evrenin küpünün ters boyutu ile değişirler. Yani, aslında burada değişen bunların sayısı değildi. Değişen ortamın ENTROPİ’ SİDİR.

Genelde evren boyunca elektrik yükünün ortalama yoğunluğu sıfırdır. Eğer evren pozitif Ya da negatif yükle baskın olsa idi, elektriksel itme kuvveti kütle çekim kuvvetinden fazla olurdu Ve elektrik kuvvet çizgileri evreni durmaksızın sarar ve bir elektrik kuvvet alanı oluştururdu. Kuşkusuz bu böyle dönemin olayları da, bambaşka olurdu. Şimdiki gibi olamazdı.

Bir bellek olma niteliği taşıyan arka alan ışınımına göre, her bir milyar fotona karşın, bir tek çekirdek parçacığı vardır. Baryon sayısı da, çekirdek parçacığı sayısına eşit olduğuna göre, bir milyar fotona karşın yaklaşık bir baryon vardır denir. Bu varsayımlarımız ve bazı kesinlikler örneğin evren elektrik yükünün sıfır olması için her bir yüklü proton için, tam eksi yüklü, elektronun var olduğunu söyler. Nötrinoların yüksüz oluşu, çekirdek kuvvetini ve elektriksel manyetik kuvveti hissetmemesidir, tepki vermez. Ama tüm her şey gibi nötrinolar da kütle çekim kuvvetine tutulurlar. Zayıf kuvvetle de girişmezlik edemez. Zayıf kuvvet; nötron gibi, uranyum gibi, maddenin radyo aktif ışıması olan yavaş bozunumundan sorumludur.

İnsanın öğrenme ve olayı açık etme işi, önü alınmaz bir keyif olunca, onun söylenmesi zevkini de, keyif edinecekti. Belli bir zihni alt yapı ve deneysel gözlemsel veriler, matematiksel teorisel ilişkilenmeler, bir birine giriştirilmeye başlayınca; “”artık”” diyor, Steven Weinberg: “”evrensel sürecin ilk üç dakikasının kozmik akışını, izlemeğe hazırız demektir””, demekte.

Değerli bilim adamımız, bu anların bitip tükenmek bilmez akış macerasını, adeta donmuş film kareleri olarak, aklınıza ve göz önüne getirilebilir olarak, oluşun anlık durumlarına, objektif zumlaşası yapmaktadır.

Buralarda unutulmaması gerekenler; 1- ilk zamanların olayları, sonradaki olaylara göre çok hızlı akmış olmalıdır. 2-Böyle olunca da olaylar; bir film karesindeki gibi eşit zaman aralıkları ile dizilememişlerdir. 3. olaraktan da filimin hızını, evrendeki sıcaklık düşmesine göre ayarlamak gerekecektir. Yani sıcaklık üç çarpanı kadar düştükçe, kameranızı durdurup bir resim çekeceksiniz. Birde filminizi, sıfır zaman ve sonsuz sıcaklıkta, başlatmayı düşünmemelisiniz. Bu gibi sınırlılıkları da unutmamanızı özellikle belirtmek gerekecek.

Çekirdek parçacıklarının ağırlığı pi mezonların ağırlığından hayli fazladır. Bir buçuk trilyon Kelvin derece sıcaklıkların üzeri, bu pi mezon parçacıklarını içeriyordu. Bu sayı değerlerinin önemi, pi mezonlar için eşik değer olmasıdır. Bu eşik değerler ancak aşağı doğru aşıldığında, bu atom altı parçacıklar serbest girişimleri başlatacaktı. Pi mezonların özellikleri ise, birbiri ile ve diğer proton ve nötron gibi parçacıklarla çok kuvvetli etkileşime girmeleridir.

Çekirdeği bir arada tutan, çekirdek kuvvetlerinin en azından bir kısmından da sorumlu olmalıydı; hem kendisi ile hem de proton ve nötronlarla değiş tokuş yapılmasından da, pi mezonlar sorumlu olmalıydı. Bu ilişkileyişler de, Cern deney kapsamında, hiç değilse dolaylı yoldan, gösterecek olmalıdır.

Bunun için başlangıçtaki zamanın saniyesinin, yüzde biri gibi bir anı geçtikten sonra, olayları belirtip izleyeceğiz; Steven Weinberg'in yöntemine göre. Çünkü artık sıcaklıklar, bu yöntemsel objektifinin baktığı alanların, geçiş süreçleri, biraz daha anlaşılıp konuşulabilirdir. Sıcaklık yüz milyar Kelvin derecesine düşmüş oluyordu.

Bu sıcaklıklar pi mezonların, müyon ve diğer ağır parçacıkların tekil davranış, eşik sınırının bir hayli altı olacaktır. Şimdi; Steven Weinberg yöntemi ile altı Film karelik görüntüyü: korunur nicelikler bağlamındaki bağıntı ve ilişkileyişini, esas alalım. Toplumsal insanlığın, ortak başarısı olan, bu var oluş maceramızı, biraz daha anlaşılır şekilde okuyalım.

Birinci Film karesinde: Evren; yüz milyar Kelvin sıcaklıkta ve olabilecek en sade ve en kolay durumların belirim alan süredurumudur. Evren; eser miktarda madde ve ışınımdan oluşmuştur. Çünkü bu sıcaklıklar; kuark yapıların, baryonik, mezonik yapılarıyla ve fermiyonel, güçlü çekirdek ilişkilerine girmeyen leptonların, özgürleşebildiği esneklik girişimlerini içermektedir.

Ayrışımsız bir kozmik çorbadır. Bu çorbada her bir parçacık diğeri ile çok hızlı çarpışıp, enerji takas transferi yapıyorlardı. Böylece evren, hızla genişler olmasına rağmen, ısısal dengeyi korumalı. Nicelik korunum yasası gereği, toplam enerji, aynı kalıyor olmalıdır. Bu sıcaklık üzerindeki koşulların etkileşim süreci, artık burada geçerli olmasa gerektir.

Yüz milyar Kelvin derece sıcaklıkta; korunan nicelik olan yük, baryon ve lepton sayıları, foton başına belli sayılar çevresinde dönen sabit sayılan sayı değerlerindedir. Kendileri ve karşıtları ile olan sayı oranları tam bir eşitlik olmayıp, biri diğerine göre biraz fazla olmalıdır. Örneğin elektron ve karşıtı olan pozitronun sayıları eşit olsa idi; eşik değer sıcaklığı altında iken bunlar tekrardan yaratılamayacakları için, karşıtı ile bire bir, çarpışarak yok olacaktı. Ve böylelikle de, şimdi elektronların bulunmaması gerekirdi.

Çarpışmalar parçacıkları, ısısal denge içinde tutar.

Bu sıcaklık, elektron ve protonun eşik sıcaklığının, çok çok üstündedir. Eşik sıcaklıklar üstünde, kara cisim ışımasında, her bir parçacığın bol miktarda yaratılmasını sağlayan, bir alan süredurumlarıdır. Bu yaratılışın, artık yeni yaratılışa dönüşemeyeceği, yeni değerin hemen önüdür. Zaman soğuma yönüne aktığından, o ışınım bu noktadan sonra, bir daha yaratılmayacaktır.

Eşik sıcaklık böylesi bir ikili durumun zihinsel algısıdır. Sıcaklığın, bir eşik değer üstü parçacığını, karşıtı ile birlikte sürekli yaratıp, dönüştürerek, yok edilme sürecini belirler. Bu değersel nokta; biraz altındaki bir sıcaklığa inip soğuduğunda, zıt yüklü; aynı tür parçacıklar, çarpışarak yok olacaklardı. Bu alt değerde tekrar yaratılamadıklarından, çarpışmalarda arta kalan fazlalık taraf artık özgür girişimlere açık, bir var oluşla, yok olmadan var kalacaktır.

Yani artık o parçacığın yaratılıp yok edilme süreci bitmiştir. Yani karşıtı ile dönüşerek yok olan, olay süreçler o ışınım parçacık için, durmuştur. Örneğin; eğer o eşik sıcaklık, elektronun ve pozitronun eşik sıcaklığı olacaksa, o anki yaratılış sayıları ne ise, yok oluşları olan çarpışma ile karşıtlar (elektron-pozitron çifti) yok olacaktır. Bir daha ışından yaratılma süredurumu başlamayacaktır. Ve yok oluş sonucunda karşıtından fazla olup da, bir daha yok olamayacak fazlalık elektronlar, yok olmadan hep var kalmaya devam edecektir.

Bundan sonraki akışta, elektronun sayısı sabitlenecektir. Artık pozitron karşıtı yoktur. Elektron özgürce girişimler yapacağı süredurum özelliği kazanmış olacaktır. Bu, o parçacık için, en düşük değer sıcaklıkla madde olmasıdır. Bu da kütle ile ışık hızı karesinin (durgun enerjisi) çarpımını, Boltzmann sabitine bölme ile bulunan sayıdır.

Sürecek

a href='http://www.ozgurlukicin.com' target='_blank'img border='0' alt='Pardus... Özgürlük İçin...' title='Pardus... Özgürlük İçin...' src='http://www.pardus.org.tr/banner/bts01.png'/a

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 12.3.2009 12:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya