Sen…
garip bir adamdın.
Herkesin ortasında ama kimsenin yanında değildin.
Gülüşlerin topluluğa karışırdı,
ama gözlerin hep başka yere bakardı.
Ne tam buradaydın,
ne de tam gidiyordun…
Kahvelerin en kalabalık köşesinde
tek başına içilen çay gibi —
sıcaksın,
ama kimse dokunmaz.
Hem herkesin hikâyesinde bir satırdın,
hem kendi kitabını kimseye okutmazdın.
Gariptin işte…
Bir duvar yazısı gibi;
okuyan çok, anlayan yok.
Bilirdin.
Bilirdin ama anlatmazdın.
Severdin.
Severdin ama belli etmezdin.
Yaraların görünmüyordu ama
bir cümleye sığmayan acıların vardı.
Geceleri düşünürken değil,
gündüzleri susarken yoruluyordun.
Herkesin içinde yürüyüp,
kimsenin kalbinde durmayan.
Bir ismi olmayan dua gibiydin;
herkesin bildiği ama
kimsenin tam söyleyemediği…
Ve garipliğin,
herkesin içine doğmuş bir yalnızlıktı.
Sen kimsesizlikle barışmış bir adamdın;
kırgın değil de…
sadece uzak.
Yüzün gülüyordu bazen,
ama gözlerinde
kimseye anlatılmayan bir kıyamet vardı.
Bir çocuk sessizliği,
bir ihtiyar yorgunluğu…
Biraz derviş,
biraz sokak çocuğu,
biraz filozof,
biraz yitik.
Sen o adamdın.
kalabalığın tam ortasında bile
dünyadan bir adım geri duran adam…
Ne tam içindeydin yaşamın,
ne de dışındaydın.
Ve kim bilir,
belki de bu dünyada en çok
kendine bile anlatamadığın bir hikâyeydin.
Kayıt Tarihi : 24.6.2025 05:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!