BGG 086 Her şiirinde bin çiçek açan şair ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

BGG 086 Her şiirinde bin çiçek açan şair Ali Çapan (Benim Güzel Gazianteplilerim)

Şiire çiçek açtıran şairdir Ali Çapan. Hem de bir tek şiire, bin bir renk yükleyerek, bin bir çiçek açtıran bir şair o… İşin güzel yanı, “Benim Güzel Gazianteplilerim”den, “Benim Gaziantepli 30 Şair Simurgum’dan biri de değildir yalnızca. Benim en özden dostlarımdan biridir aynı zamanda Sevgili Ali Çapan’dır o. Ne mutlu bana, böyle güzel bir dostum var! ..
Şiirini kendisinden önce tanıdım Ali Çapan’ın. 1967 yılında Ticari Bilimler Akademisini bitirip doğup büyüdüğü kente gelmişti. Gaziantep’e… Oğuzeli’ne...
1948’dir, doğduğu o yılın adı. Aradan 19 yıl geçecek… İlk gençlik yıllarını aşık olarak dolu dolu yaşayacak… Sonra sevdiğine yazdığı senanatları kağıda dökecek… Bir dosya oluşturacak… Doğa Yayınevi'nde buluşacağız…
Dosyaya önce şöyle bir göz ucuyla bakıyorum ilk karşılaşmada. “19 yaşında bir delikanlı yazsa yazsa ne yazar? ..” diye düşünüyor olmalıyım. Ama daha ilk şiiri sarıyor beni. İkincisine, üçüncüsüne geçiyorum.
Bir de bakıyorum ki işi gücü unutmuş, dalmışım dosyanın derinlerine. Kim bilir kaçıncı sayfadayken, belki de dosyanın sonuna doğru, gözlerimiz karşılaşıyor. İşte o zaman görüyorum Ali Çapan’ın hiçbir zaman değişmeyecek olan olgun gülümseyişini. Bu yaştaki kendine güvenini... Ne yaptığını, ne yapmak istediğini bilen bakışlarını…
Dost kılıyor şiir bizi. O maliyede çalışıyor. Maliye neresi ki? Benim matbaanın karşısı. Hemen hemen her gün beraberiz artık. Özellikle öğlen aralarında.
Eli kumpas tutmayı öğrendi Çapan’ın. Hurufat kasasının karşısına geçiyor, kendi şiirlerini diziyor. Ben de katılıyorum kimi zamanlar ona.
Böyle böyle oluşuyor şairimin ilk kitabı: Çiğdem Çiçeğim.
İyi bir kapak basma konusunda kendime güvenemiyordum sanırım. Çapan’ın bu ilk yapıtının albenili olmasını istiyorum. Bilmiyorum o yüzden mi, yoksa işi daha ivedileştirmek için mi, kapağı Cevdet Ustaya bastırıyoruz. Atalar Matbaasının sahibine...
Tatlı dili, güler yüzüyle insanların gönlünü kolayca çelen bir usta Cevdet Atalar. Öylesine güzel bir kapak hazırlıyor ki Çiğdem Çiçeğine… Kapaktaki çiçeği sahici sanıp eğilip koklayasınız geliyor.
Geçende karşılaştık Cevdet Atalar’la. İlk sorduğu Ali Çapan oldu. “Nerelerde, ne yapıyor? ..” Bildiğim kadarıyla aydılatıyorum kendisini Çapan konusunda. İyi haberler veriyorum. Seviniyor.
Kendisine gelince, artık çocukları tarafından çalıştırılan matbaasında sanki konuk. Çapan’ın 200 metre uzaktaki bir iş hanında mali danışmanlık yaptığını söylediğimde, gözleri bulutlanıyor.
“Hakikatsiz…” diye mırıldanıyor. “Bu kadar yakındayız da, bir arayıp sormuyor ha…”
Hakikatsizliği hep karşımızdakine yükleriz. Kendimizde hiç aramayız bunu. Oysa aynı koşulları yaşamaktayız. Ama böyle değil Cevdet Ustanınki. O bizden yaşlı. Bizim onu arayıp sormamız gerek. Buna da değer doğrusu o.
Neyse, biz yine dönelim Çapan’ın şiirine. Yazmaya susamış sanki Çapan. “Çiğdem Çiçeği”nin çıkması, yoğun ilgi görmesi onu yüreklendiriyor. Daha bir yoğun sarılıyor kaleme kağıda. Yeni şiirler geliyor ardı ardına. Hem de hemen bir yıl sonra “Martı Kanadında Bir Even” yapıtını oluşturabilecek kadar yoğun şiirler…
İkinci kitabını üçüncüsü izliyor. Dört yıl sonra da Aç Ekin” geliyor. Sevda Sürgünü 1987, Hüzünname 1993, Hüzün Faslı 1999 bildiğim kadarıyla son olarak da 1999’da Hüzün Ertesi açıyor dünyaya gözlerini. Kaç çocuğu olmuş oluyor böylece Ali Çapan’ın? Yedi… Öyle mi sanıyorsunuz? İki çocuğu daha var Ali Çapan’ın tek çocuklarının şiir kitapları mı olduğunu sanıyorsunuz? Peki Ahmet Oğuz ile Mustafa Sermet oğullar ne oluyor? Ya Nilüfer kız? .. On çocuk sahibi şu anda anlayacağınız Sevgili Ali Çapanımız.
Çocuklarından ayrı tutulmaması gereken bir de sevgilisi var şairin. İlk şiirinden son şiirine kadar, bütün yapıtlarında karşımıza çıkan bir sevgili bu. Şair Ali Çapan şiirinin izleğine dönüşen bu sevgili kimdir biliyor musunuz? Çapan’ın eşi öğretmen Gönül. Küçük ablamız…
Ne sevgidir bu Tanrım! İnsana 18 yaşından başlayıp 56 yaşına kadar seranat yazdırabilmiş! Dilerim güzellikleri bozulmaz, katlanarak sürüp gider de bu aşk bize doyumsuz yeni Ali Çapan Şiirleri kazandırır!
Çapan çokça yer verir şiirlerinde hüzüne. Oysa hüzün dolu bir yaşamı yoktur. Aksine mutluluk doludur onun yaşamı. Kendisiyle, eşiyle, çocuklarıyla barışık bir şairdir o. Ben onun yaşadığı yaşamı yaşasaydım. Ben onun yapıtlarının şairi olsaydım, sanırım Mutluyuk Sürgünü kordum Sevda Sürgünü’nün adını. Mutlulukname derdim Hüzünname’me. Hüzün Faslı’nın adı Mutluluk Faslı, Hüzün Ertesi’ninki de Mutluluk ertesi olurdu. Yok bu sonuncusu yakışmadı. Ertesi olmaz mutluluğun. O hep sürüp gitlmeli…
Çapan daha ilk yapıtı okurla buluştuğunda yankı gördü. Son yapıtına dek sürdü bu okur ilgisi, eleştirmen ilgisi. Onun şiirlerini konu alarak doktora yapanlar bile oluştu.
1999’da Nüzhet Erman Şiir ödülünü kazanması ne ki? O her yarışmaya katılsaydı, kuşkusuz evi, bürosu ödül plaketinden geçilmez olurdu.
Bana göre Gaziantep’te şiir yaşamını sürdüren dört önemli şairin en başında gelenlerden biridir Ali Çapan. “Bir şairin şiirlerine ulaşmak pek kolay olmuyor” diye yakınabilirsiniz. O eskidendi. Şimdi isteyen, istediği anda ulaşabiliyor istediği şaire, istediği şiire.
İnternette bir çok arama motoru var. Bunlardan, örneğin www.google.com.tr”ye girseniz,
arama çubuğuna aradığınız şairin adını yazsanız, o şairle ilgili hem bir çok bilgi hem de şiirleri gelir önünüze.
Eğer, “bunlar bana yetmez, daha fazlasını istiyorum” densiz, girersiniz www.alicapan.com sitesine bulursunuz onunla ilgili ayrıntıları da, tüm şiirlerini de.
Cevdet Ustanın “hakikatsiz” demesine bakmayın. Hakikatli insandır aslında Ali Çapan. Örneğin ben İstanbul’da yaşarken bile bana ulaştırabildi şiir kitaplarını kentteşim, güzel şairim.
Biz de ona ulaştık bir seferinde, bir rastlantı sonucu. Şair Leylâ Şahin’le Eskişehir’e bir şiir şölenine katılmıştık konuk olarak. Orada imza günümüz vardı. “Benim Güzel Gazianteplilerim”den olup sonradan en eski Eskişehirli sanını kazanan yarım yüzyıllık dostum Cevat Özer karşıladı en başta bizi. Her zamanki gibi gözlerinin içi gülüyordu Cevat’ın.
“Sana sevineceğin bir haber vereceğim, “ dedi. “Çok sevdiğin bir dostun yaşıyor burada, Eskişehir’de…” Yürek atışlarım hızlandı doğal olarak. “Kim? ” diye sordum. “Ali Çapan” dedi. Döndürdü beni geriye. Üç beş adım ötemde gülümseyerek bana bakıyordu Sevgili Çapan’ım…
Sarıldık, öpüştük, koklaştık doğal. Eskişehir’de Defterdar Yardımcılığı yapıyormuş meğer o yıllarda. Ben parasal işlerle şiiri bir türlü bağdaştıramamışımdır hiçbir zaman. Oysa ikinci yeni şiirin baş şairi Cemal Süreya paranın kaynağında, Darphanede çalışmıştı yıllar yılı. Oradan emekli olmuştu.
Demek ki çıkıyor para işiyle uğraşanlar arasından da şairler. Hem de iyi şairler... Kim bilir belki de çevrelerini saran para duvarı, iyi şiir yazmaları için kışkırtıyordur onları. İşte Ali Çapan da Maliyeden bir örnek… Şöyle bir şiiri kaç şair yazabilir, söyler misiniz?
'AÇ EKİN
“Sıcak gün ortasında
DoğudaBir kadının elinde orakMavi gözlerinin önünde
Bir tutam saçVe aç
Güneşe sövüp sayarak
Ekin biçiyordu.

Eğildi kadın toprağa
Beş parmağı birden
Tutamladı ekini
Kadının yüzünde bir acı
Orak keskinliğinde bir sancı
Ekin çok
Kadın tek
Gölgesiz kır açtı…
Kadın sallamaya kalmadan orağı
Bir can yürürdü
Belinden aşağı
Kadının oturduğu toprak
Kuru ve sıcaktı
Oğlunun göbeğini
Elindeki orakla kesti
Ve oğlunun kulağına
Usulca
‘’Mehmet’’ dedi.”
(Aç Ekin/1972)
Bence bir şiri tanımlamaya bir tek şiiri bile yeter. İşte bu şiir iyi şair olduğunun tanığıdır Ali Çapa’ın, referansıdrır. Çoğaltalım mı onun referanslarını?
”FOTOĞRAFÇI
Odun pazarına varmadan solda/Kırık çeşme sokağının başında/Kurmuş ayaklı fotoğraf makinesini/Salih amca./Kırmızı ve beyaz karanfillerinTam ortasında/Öpüşen iki kuş süslüyor siyah bezi/İki ucundan duvara tutuşturulmuş
Ve bir yazı/Eskişehir Hatırası/Ayağı kırık sandalyede oturan/Senin yanında/Ayakta durmuşum/Sağ elim senin omzunda/Sevecen/Ve mutlu gülümseyişin izleri dudaklarımda
-Kıpırdamayın çekiyorum-dedi fotoğrafçı/Sanki nefes bile almıyoruz/Sanki dönmedi durdu dünya…”
Her gurbet dönüşümde, sevdiklerimi ararım. Bunların başında gelenlerdendir Ali Çapan. Toprağı bol olası Vahittin Bozgeyik yönlendirirdi beni hep. Ali Şentürk şurada, Mehmet Kara burada, Ali Çapan orada…” diye.
Ali Çapan’ın da uzun süren gurbetinin sona erip doğduğu topraklara döndüğünü öğrenince yüreğim kuş oldu, uçtu. Koşarak gittim Sayın İşhanına. Koşarak çıktım merdivenleri. Sabredemedim asansörün gelmesini. Tırmandım merdivenleri, basamakları sayarak.
İşte 18’inci merdiven, işte 36’ncı merdiven, işte, 54’üncü… Şurası da 304 numaralı büro. Merdivenler boyu dudaklarımda sevdiğim dizeleri Çapan’ın. Şaşıyorum bir yandan da. Kendi şiirlerimi ezberleyemem, nasıl ezberlemişim Ali’min şiirlerini” diye.
“Şu ilk kitabından:
İkinci kitabından
Onu her zamanki gülün yüzü, gülen gözleri, gülen sesiyle buluyorum. Sesimi tanıyor, odasından çıkıp salonda karşılıyor. Sevinçle kucaklaşıyoruz.
Bu kısa buluşma sırasınca şiirlerini çekip alıyorum dudaklarından zorla. Seviyorum onun kendi şiirini okumalarını. Oysa kolay bir şiir dinleyicisi değilim.
Şiirin tükenmesin Ali Çapan.

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 1.7.2009 01:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ertuğrul Delibalta
    Ertuğrul Delibalta

    İlk "çiğdem çiçeğim "de tanıştım şairlik yanı ile Çapan in. Söylenecek her şeyi söylemiş zaten FEVZİ bey
    Bana bir şey kalmamış.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Fevzi Günenç