BGG 076 Martı dergimize bulduğumuz sahip ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

BGG 076 Martı dergimize bulduğumuz sahipti Osman Mercimek (Benim Güzel Gazianteplilerim)

İstanbul Postasının gelmesi her gün büyük bir şenlik olurdu gezgin gazete satıcısı çocuklar için. Benim için de elbette...

Gazete paketleri gezin satıcı çocuklarca kucaklanıp babamın, Nakıp Ali'nin Asri Sineması bitişiğindeki 'Gazeteler Umum Bayii' dükkânına taşınırdı.

PTT’den elli metre kadar uzaktaydı dükkanımız. Kaldırımlara sığmazdı paketler. O yüzden dağıtım işini bitişiğimizdeki Sinemanın o yıllarda kullanılmayan boş salonunda yapardık.

Her gezgin satıcı bir paketi açar, her biri satacağı sayıda gazeteyi sayıp alırdı.

Kimin kaç gazete aldığını tam olarak denetlememiz olanaksızdı. Bu nedenle babam ancak kuşkulandığı, ya da hiç denemediği müvezzilerin gazetesini sayardı.

Son zamanlarda en çok da Osman Mercimek’in gazetelerini sayar olmuştu. Buna şaşıyordum. Osman abiyi, bizdeki en temiz gezgin satıcılardan biri olarak tanıyordum da onun için.

Köyden gelmişti köylü kalmıştı. Bozulmamıştı. Bozulacak gibi de görünmüyordu.

Meğer babam da benim gibi düşünürmüş. Bu nedenle de kendisine bir sürpriz hazırlamaktaymış.

Şahin Toprak amca bir devlet memuruydu. Bir ara işinden ayrılmıştı. Camlı Kahve’nin bitişiğindeki büfeyi çalıştırmaya başlamıştı. Yeniden göreve dönmesi söz konusuymuş. Bu nedenle de büfesini devretmek istiyormuş.

Babam onunla konuşmuş, anlaşmış, anahtarı almış bile. Osman Mercimek’i daha sıkı denetlemesi bundanmış.

Buradaki dükkânı da ortak olarak ona bırakacakmış. “Acaba güvenebilir miyim? ..” diye soruyormuş kendi kendine.

Sonunda güvenebileceğine karar vermiş olmalı ki, Osman Mercimek’i artık o büfede orayı çalıştıran biri olarak görmeye başladık.

Osman amca da çok severdi beni. Kendi oğlu gibi korur, kollardı. Bir dediğimi iki etmez, babamın yapmayacağı bir isteğim olsa hemen yerine getirmeye çalışırdı.

Yaşım ilerlemiş, (ilerlemiş dedimse on beş on altı filan olmuş çok çok...) edebiyatla daha yoğun ilgilenmeye başlamıştım. Bir dergi çıkartacaktım. Adını Martı Koymuştum.

Başlığını özenerek Ülkü Tamer arkadaşım çizmişti. Çizmekle kalmamış, klişesini bile yaptırmıştı. Ne güzel, ne akıcı bir “martı” yazısıydı o!

Öyküm var mıydı o tek sayılı Martı’da? Ya şiirim? .. Şairliğimden utandığım için olsa gerek, kendi imzamı bile atmamışımdır “Yeşil Mantolu Kız” şiirimin altına.

Demek ki ben de şiirler yazmıştım ilk gençlik yıllarımda, yakıştırma adlara saklanarak.

Ülkü Tamer Özel sayısıydı bu ilk sayısı dergimin. Ülkü için bir bölüm ayırmış, onun şiirlerine çokça yer vermiştim.

Şiirini seviyordum Ülkü’nün. İnanıyordum, güveniyordum şiirine... Onun şiirleriyle değer kazanabilirdi ancak bir dergi.

Yaşım yeterli olmadığını düşünmüş olmalıyım, bir dergi sahibi arayışına girdim. Bu iş için de Osman Mercimekten iyisi can sağlığıydı.

O yüzden, yalnızca bir sayı çıkabilen Martı Dergisini görme şansını elde edenler sahibi yerinde benim değil de Osman Mercimek’in adını görerek şaşıracaklardı.

Dergiyi Malamaç Kemal ustamın çıraklığında Güreş’lerin matbaasında kendim dizdim, kendim tertip ettim.

Dizdim deyince şimdi aklınıza daktiloda ya da bilgisayarda klavyenin tuşlarına basarak yazdığımı sanacaksınız.

Değil işte...

O zamanlar kurşun harflerin bir araya getirilmesiyle oluşturulurdu yazılar... Her küçük harf için ayrı, her kapital harf için ayrı gözleri olan kasalar vardı. Elimize kumpas dediğimiz sütun ölçüsü sağlayan gereci alır, kurşun harfleri tek tek seçerek onun içine yerleştirir, satırları oluştururduk.

Epeyce zahmetli bir işti. Ama edebiyat dergisi çıkartacağım ya, zahmetin lafı mı olurdu! Tam on beş gün, seve seve çalıştım.

Kemal usta dergimin sayfalarını bastı bastı bana verdi. Ben bu kez onları büküp büküp formaladım. Tel zımbayı da vuruğumuzda artık görücüye çıkmaya hazırdı “martı”mız...

“Martı”yı bizim dükkânın ve Osman Mercimek’in dükkanının duvarlarında diğer dergilerin arasında asılı görmekten daha keyifli ne olabilirdi ki...
Derginin çıktığının ertesi gününden itibaren her gün gelip sorar oldum Mercimek ağabeye.

“Martı satıldı mı hiç Osman abi? ”
“Satıldı satıldı! Bugün tam üç tane satıldı! ”

Gerçekten satılır mıydı, yoksa beni sevindirmek için mi böyle söylerdi, anlayamazdım. Her gün satılan dergilerin parasını avcuma sayarken duyduğu gizli sevinçten kuşkulanır olmuştum.

'Ya bugün Osman abi? Bugün satıldı mı hiç Martımız? '
“Bugün de iki tane sattım Fevzi...”

Her gün Martının iki üç sattığını söyledi bir ay boyunca Osman Mercimek ağabey bana.

Bunu hep kuşkuyla karşıladım. Beni sevindirmek için söyledi sandım. Meğer doğruymuş!

Gerçekten ilgisini çekmiş birilerinin dergim. Hem de sadece birilerinin değil bir çoklarının...

Martı ile ilgili yazım, Suburcu Anılarımda yayımlandıktan sonra, kaç kişi arayıp Martı’yı o zamanlar satın alıp büyük keyifler duyarak okuduklarını anlattılar. Sonraki aylarda hep yeni sayılarını arayıp sorduklarını ama bulamadıklarını söylediler.

Yalan bile olsa bu duyumlar ne denli sevindirdi beni, bilemezsiniz.
Niçin sürdürmemiştim ki bu güzel dergiyi çıkartmayı? .. Oysa yaptığım masrafı fazlasıyla çıkartmıştım...

Martı devam etmedi ama Osman ağabey, Camlı Kahvenin böğründeki o küçük gazete büfesini çok uzun yıllar boyunca çalıştırdı.

Acaba şimdi nerede, ne yapıyor Osman Mercimek? Köyüne mi döndü yeniden? Yaşıyor mu? ..

Neden insanlar sevdikleri kimselerin bir süre sonra izlerini yitirirler ki?

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 1.7.2009 02:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ali Rıza Ünal
    Ali Rıza Ünal

    Can feryad eder

    Taşa söylesem aşkı,taş feryad eder,
    Göze neylesem nakşı,göz seylab eder,
    Bi vefa olma bu aşka,devrana gel güzel,
    Başa söylesem bu aşkı can feryad eder,

    Cevap Yaz
  • Metin Demirkaya
    Metin Demirkaya

    Insanlik

    insanlik yakiliyor...!
    insanlik
    bugun 2 temmuz
    madimakta yakiliyor
    alevler içinde yaniyor
    insanlik
    Dersim,çorum,sivas
    Mara$'tir yaniyor,
    bugun 24 aralik.
    az degil malatya'da yapilan hayvanlik
    yeter... yeter... yeter artik
    biraksinlar yaptiklarini beyhudeler
    yaptiklari'dir...
    ihanet,inkàr,salak
    lik
    aci,
    zulum,
    izdirap çekmek için mi yaratildi..
    insanlik.?
    .
    .
    .
    *

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Fevzi Günenç