Eskiden mahallenin namusu, o mahallenin delikanlılardan sorulurdu. Sanki kızlarımız kendi namuslarını koruyamazlarmış gibi, o namusu korumayı biz gençler üstlenirdik. Sanki genç kızlar namuslarını sadece anneleri, babaları, mahallelileri için korumak zorundaymış gibi düşünürdük. O yüzden de kelle koltukta efelik yapardık.
Bizim mahallede oturan Cemile de namusu korunması gerekenlerden biriydi. Tanrı sanki işinin gücünün olmadığı zamanda oturmuş, özenle yaratmıştı bu genç kızı. Güzeldi. Güzellerden güzeldi. Dünya güzeliydi. Eğer dünyadan başka dünyalar da varsa kainatta, oralarda yaşayan başka güzeller de varsa, sanmam ki hiç birisi Cemile kadar alımlı olabileydi.
Cemile, bizim mahallenin kızıydı. Onun namusu bizim namusumuzdu. Bu yüzden yan gözle dönüp bakmazdık bile biz Akyolular ona. Cemil’e Gaziantep doğumluydu ama İstanbul’da büyümüştü. O nedenle de dünyanın bu en güzel kentinin inceliği de nakışlanmıştı üstüne. Ona bakanın içi titrerdi. Sanırım ki hiç kimsenin içi de Maliki Dünya’nın içi kadar titrememiştir bu kainat güzeline.
Cemile’yi ilk kez Gaziler Caddesi’nde görmüş Maliki Dünya… Görür görmez de çarpılmış. Annesiyle mağaza mağaza dolaşıyormuş genç kız. Giysilik kumaş alacaklarmış sanırım ki… Onlar hangi mağazaya girse, bizim Maliki de peşlerinden o mağazaya damlıyor. Cemile’ye bir metre kadar yakında olmak bile yetiyor onu mutlu etmeye.
Mağazacı soruyor bizimkine: “Bir şey mi alacaktınız beyefendi? ” Başını sallıyor Maliki, olumsuzca. “Bayanlarla beraber misiniz? ” Kaçamak bir baş sallama, onaylama. Yakasından düşüyor tezgahtar onun. Buna karşın Cemile de annesi de ayırımında değil bu kör aşığın. Belki ayarımındalar da, önem bile vermiyorlar.
Herkes Maliki Dünya diye çağırırdı onu. Adının Turan Aybey olduğunu, en yakın arkadaşları bile unutmuşlardı. Çapkın mı çapkın bir delikanlıydı. Bir ayağı işte, bir ayağı evde, üçüncü ayağı düğünlerdeydi. Liseyi bitirir bitirmez bir ilaç deposuna kapağı atmıştı.
Nerede bir düğün varsa, bu oradaydı. Davetli olup olmaması önemli değildi. Nasıl olsa kız evi görse “Herhalde oğlan evinin davetlisi” derdi. Oğlan evi de “Kız evinden olmalı” diye düşünürdü. Düğünlerin neşesini yerine getiren, belediye bandosuyla birlikte oydu dense yeridir. Belediye bandosu geceleri orkestra niyetine düğünlere de giderdi.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Hemşehrim bir solukta bitti.Accık daha yok mu ? Çok lezzetli olmuş...Eline sağlık ağam.
Saygılarımla.
Gurbetteki Antepli,debebaşından,akyola komşu...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta