BGG 056 Yüreğiyle görürdü Prof. Mitat En ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

BGG 056 Yüreğiyle görürdü Prof. Mitat Enç (Benim Güzel Gazianteplilerim)

23 Yüreğiyle görürdü Prof. Mitat Enç

Sevgili, değerli Mitat Enç’in adını her anışımda kendisiyle birlikte, aklıma “Uzun Çarşı’nın Uluları” da gelir. 'Uzun Çarşının Uluları' onun bir öyküler dizisinin adı. Okumayı öğrendiğim günden bu yana böylesine büyük keyifle başka öyküler okuduğumu anımsayamıyorum.
Bu kitabın ilk baskısını İstanbul İnkılap Yayınevi yapmış. Kısa sürede tükenmiş kitap. Yeni bir kaç baskısı daha yapılmış başka yayınevlerince. Ama yine de aramayla bulunmuyor. Demek ki her baskısı kısa zamanda tükeniyor.
Ah, keşke belediyelerimizden biri himmet etse de onu yeniden bastırsa...
Gaziantep’te Uzunçarşı çevresinde yaşayan ailelerin başından geçen bu keyif verici öyküleri 'Gaziantepliyim diyen, hatta edebiyata, öyküye ilgi duyuyorum' diyen herkes mutlak okumalı. Bu öyküler Gaziantepli'nin gerçek babacan kimliğini yansıtıyor da onun için. Okumadıysanız hemen okumalısınız.
Mihat Enç, gözleri görmeyen bir hemşehrimizdir. Gözlerini 1930 yılında, “İstanbul Erkek Lisesi”ni bitirdiği sıralarda yitirmiştir.
Gözlerinin görmemesine karşın yüksek öğrenim ve master da yapmıştır. 1933-35 yllarında “Viyana Pedogoji Enstitüsü”nde “Özürü Çocukların Eğitimi” dalında öğrenim gördü. Üst Öğrenimini 1939-40 yıllarında Amerika’da yaptı.
Türkiye’ye dönünce Gazi Eğitim Enstitüsü’ne öğretim görevlisi olarak atandı. 1953 yılında da Enstitünün “Özel Eğitim” bölümü başkanlığına getirildi.
1955 yılında yine Amerika’ya giderek “İllinois Üniversitesi”nde “doktora” yaptı. Amerika dönüşünde Milli Eğitim Bakanlığımızda görev aldı. Bir süre sonra “Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bölümü”ne öğretim üyesi olarak atandı. Buradayken “Doçent” oldu.
Türkiye’de “Körler Okulları”nın kurulmasını, bu okulların sayısının artırılmasını sağlayan da odur.
Şimdiki “Sanayi Odası” bir zamanlar Sevgili Ömer Köylüoğlu’nun “Burç Sarayı”ydı. Alt katı sinema, zemin katı pasaj ve üst katları işhanı olan bu saray, kentimizdeki gerçek anlamda ilk İşhanıdır.
Yer belirlemek için açıklıyorum: Burç Sarayı Eski “Valilik” karşısında Suburcu’nun köşesinde, İstasyon Caddesi’nin başındaydı. Burç Sarayı’nın hemen yanıbaşında Dayıahmet ağa İlkokulu vardı.
İşte Mitat Enç’in ilkinin Gaziantep’te açılmasını sağladığı Körler Okulu bu Dayıahmet Ağa İlkokulunun bitişiğinde yer alıyordu.
Burada önceleri Göz Doktoru Sami Gözonar’ın evi, muayenehanesi vardı. Babam Necip Bahri’nin de ilk gençlik yıllarında gözleri görmez olmuştu. Asya ninemle dedem Ökkeş Bahri onu Türkiye’ce ünlü olan bu göz doktoruna getirmişler.
Ne var ki Sami Gözonar, babamın gözlerini muayene ettikten sonra, “Bu gözler artık göremez” tanısını koymuş.
Eve yıkılmış olarak dönen aileyi, konuyu öğrenince Habba Bacı güle hoplaya karşılar. Habba Bacı babamın dadısıdır.
“Ne gülersin be kadın! ” diye onu azarlayan dedeme dadı:
“Oğlumu bana teslim edin, onun gözlerini açayım! ” der. Bizimkiler şaşırırlar ama yapabilecekleri bir şey de yoktur zaten.
“Oğlan kör olmaya olmuş, Bu Happa daha kötüsünü yapamaz ya...” deyince babam dadısının şifalı ellerine teslim edilir.
O yıllarda bakkallarda, şekercilerde satılan para şekerleri vardı. Ben de gördüm ve yedim onlardan. Rengarenk olurlardı. En fazla da pembe ve beyaz renkte olanları satılırdı... Bunların beyazlarından bir kilo alan Habba Bacı babamı kucağına yatırıp, bu tırtırlı şekerlerden onun gözüne sürmeye başlar.
Bıkıp yılmayan 15 günlük çalışması sırasında evdeki herkes dadıyla alay eder. Ama 15 günün sonunda gülme sırası ona gelmiştir. Çünkü babam artık görmektedir...
Habba bacı bilmyerek, o zaman tııbın da bilmediği ilk katarakt ameliyatını yapmıştı.
Keşke diyorum Mitat Enç’in de, gözlerini yitirdiği o üniversiteye başladığı yıl Habba Bacı gibi bir dadısı olsaydı!
İstasyon Caddesindeki Körler Okulu'nda öğrenim gören pek çok görmezle ahbaplığımız oldu. Ben o sıralarda lise öğenimimi sürdürüyorum. Körler Okulunda öğretmenlik yapan görmezlerden üç kişilik bir gruba ders kitapları okuyarak üniversite sınavlarına hazırlanmaları için göüllü katkıda da bulunuyordum.
Bu üç kör arkadaştan birisi Hüdaverdi Gaffaroğlu kadeşimizdi.
“Kardeşimiz” diye anıyorum, yaşça bizden bir kuşak öndeydi ama biz gençlerin kendisini hep kardeşi gibi görmesini isterdi de onun için.
Üniversite sınavları sırasında bir sorunla karşılaşıyor Hüdaverdi. Rektör ona sınava giremeyeceğini söylüyor.
“Neden” diye soruyor Hüdaverdi.
“Görmüyorsun da onun için” yanıtını alınca sinirleniyor bizimki:
“Rektör bey, Rektör bey! Gel öyleyse seninle bir yarışa girelim! İkimiz bir arada traş olalım. Sen aynanın karşısında gören gözlerinle mi iyi traş olacaksın, yoksa ben görmeyen gözlerimle aynasız olarak mı daha iyi traş olacağım? ”
Bu, onun ünivesiteye başlamasını sağayan yanıtıdır.
Mitat Enç onu tanıyanlarca adeta efsaneleşmiş bir kişiliğe sahip, harikulade bir inandır. Hakkında sayısız söylenceler vardır. Bunlardan birini anlatmak istiyorum. Bu anekdot, görmeyenlerin gözleri dışındaki bazı organlarının olaganüstü işlevleşme kazanmasıyla ilgilidir.
Mithat Enç Amerika’da’dır. New York’un bir caddesinde yürürken yanından geçmekte olan birisine seslenir.
”Hey, Kemal! Merhaba! ”
Kemal Bey döner, bakar. Sevgili arkadaşı Mitat Enç! ..
Sevinçle kucaklaşırlar.
Kemal bey kör olmasına karşın, arkadaşı Mithat Enç’in burada böyle kendisini tanıyabilmiş olmasına şaşar.
“Nasıl becerdin bu işi? ” diye sorar.
“Ayak sesinden, bir de kokundan tanıdım seni! ” der Mitat Enç.
O zaman şunları söyler ona arkadaşı:
“Ben gören gözlerimle seni tanıyamadım ama sen memleketimizden on binlerce kilometre uzakta, koca bir kentin herhangi bir kaldırımında, Amerika'da olduğumu bilmediğin halde, aklında olmadığım halde yanından geçerken beni tanıdın. Sen kör değilsin arkadaş. Kör olan biziz.”
Bedeninin de yüreğinin de duyargaları öylesine keskin biriydi Mitat Enç…
Çocukluğumda matbaasında çıraklık yaptığım Sevgili patronum Osman Enç’in ağabeyidir Mithat Enç. Osman bey benim çocukluk yıllarımda Cenup isimli günlük bir gazete çıkarırdı. Ben 12; 14 yaşlarındayken orada Ali ustanın elinin altında çıraklık yapardım.
Dr. Mecit Barlas’ın Antep Harbi sırasında hastane olarak da kullanılan şimdiki işhanlarının bitişiğindeki koca bahçeli konakta yaşarlardı.
Matbaamız da zaten hemen buranın karşısındaki ikinci sokaktaydı. Zaman zaman gidip gelirdim evlerine. Sonraları Başkarakol’da oturdu Enç ailesi. Evlendiğimde, aynı apartmanda da oturduk patronumla. Lise’nin karşısıdaki Tekin Dai Apartmanında. Komşu olduk.
Pek çok kitap yazmıştır. Saptayabildiklerim şunlar:
“Uzun Çarşının Uluları” Güldürü öyküleri-Anılar/ İnkılap-Aka Yayınları
“Dünyanın Bütün Karanlığı Bir Tek Mum Işığını Söndüremez”
“Amerika’da Eğitim ve Öğretim” (1946 yılında yayımlanan bu yapıtı Hüsnü Cırıltı ile birlikte oluşturmuştur) .
“Görme Özürlülerin Eğitimi” (1972)
“Üstün Beyin Gücü” (1973)
“Ruhbilim Terimleri Sözlüğü” (1974)
“Üstün Beyin Gücü ve Eğitimi” (1979)
“Eğitim Ruhbilimi” (1981)
Uzun yıllar Enç’lerle yakın temaslarım olduğu halde, bir türlü karşılaşamadım, tanışamadım onların güzel ağabeyleri Mitat Enç’le. İsteyip bir türlü gerçekleştiremediğim bu tanışma içime dert oldu.
Işıklar içinde yatsın..

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 25.6.2009 11:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç