052
Kimsesizlerin doktoruydu Nizamettin Özgül
Onu tanıdığımda 12 yaşında bir çocuktum. Güven veren bir duruşu vardı. Büyükle büyük, küçükle küçük olurdu. Tatlı dilliydi, güler yüzlüydü hep.
Doktordu. Hem de iyi bir doktordu. Elit kişiler giderdi ona. Giysilerinden yoksul olduğu hemencik anlaşılan hastalar da görürdüm o elit kişilerin arasında sık sık. “Bu yoksullar, böyle bir doktora ödeyecek vizite ücretini nereden bulabiliyorlar? ” diye şaşardım çocuk aklımla.
Sonradan anlayacaktım. Kimsesizlerin kimsesi, yoksulların doktoruydu o aynı zamanda. Yıl 1950 filan. SSK, Sağlık ocakları, yeşil kart hak getire. Yüz kişiden belki bir kişi sigortalıdır o yıllarda.
Geri kalanının başvuracağı tek yer Hürriyet Caddesindeki Devlet Hastanesiydi. Bugün bile ana baba günü olan devlet hastanelerimizde, o günün tek hastanesinin nasıl kalabalık olacağını düşünün.
Ne zaman güneş batsa bu son gecem diyorum
Vazgeç yalan dünyanın köhne saltanatından
Yetişir bunca keder, bunca elem diyorum
Her şey sağır içimde ne şiir ne musiki
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta