BGG 043 Necdet Özaltan yazarak unutmaya ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

BGG 043 Necdet Özaltan yazarak unutmaya çalışıyor (Benim Güzel Gazianteplilerim)

Öğretmen Okulundaki üç arkadaşım Cevat Özer, Dinçer Oktay ile Yurder Teker’den sık sık söz ederim. Aslında bu okuldaki arkadaşımız üç değil dörttü.
Dördüncüsü Necdet Özaltan’dı. Ne yazık ki Necdet aramıza katılıp bizimle edebiyattan konuşamazdı. Oysa bunu çok isterdi... Bize katılamazdı, çünkü Öğretmen Okulunun Kütüphane görevlisiydi o. İşinden ayrılamazdı.
Böyle bir görevi niçin seçtiği üzerinde hiç durmamıştık. Meğer o ne yaman bir kitap kurduymuş. Edebiyat içine işlemiş de kendisinin de bizim de haberimiz yok.
Gizlli bir şair olduğunu bile geçenlerde kendisiyle yaptığım bir telefon konuşmamızda daha yeni öğrendim. Onu da ağzından kaçırdı...
Özaltan bir süre sonra Öğretmen Okulu bitirme sınavlarına girdi, öğretmen oldu. Ne yazık ki bizim edebiyat dostu grubumuz çoktan dağılmış, her birimiz bir başka kente savrulmuştuk. Bu nedenle onun içinde yanan ateşi gecikerek keşfettik.
Bir insan anasından yazar olarak doğarsa Necdet böyle doğmuştur, kesin. Ama o kadar böbürlenmekten öylesine uzak biridir ki, her gün iki gazetede birden yazmasına karşın yazar olduğunu bugün bile kabullenmez. Kendisinin bir sanat sever, bir okuyucu, bir hevesli olduğundan söz eder...
Oysa Mersin ile Gaziantep’in yerel gazetelerindeki yazılarını okuyorsanız, bunu siz de anlamışsınızdır. O gerçek bir edebiyatçı, iyi bir yazardır.
Sözlerimin doğruluğunu, onun anılarını okurken daha iyi ayırt edebiliyorum. Necdet Özaltan kendisinden söz etmeyi uygun görmeyen bir yapıya sahip.
“Seni sen övme, seni el övsün” ulular sözüne uygun davranır. “Bizi bizden iyi kimse bile bilir ki?
Yazar olmadığı halde ortalarda yazarlık çalımı satan buncası varken, gerçek yazarın tezavu göstermesi niye ki? ..
Necdet Özaltan evlendi. Güzel yıllar yaşadılar. Eşini yitirdi. Öğretmenlik yaptı, seve seve yaptığı bu mesleğinden emekliye ayrıldı. Mersin’de yaşadığım sıralarda, Gaziantep’ten izimi sürmüş, telefonla bana ulaşmıştı.
“Necdet Özaltan adı senin için bir şey ifade ediyor mu? ..” diye soruyordu..” almaçtaki sesi.
Canım, bir şey ifade eder miydi hiç bu ad bana! Bin şey ifade ederdi elbette... İnsan nasıl unutur, ilk gençlik yıllarının ortak gece yarısı gezmelerini...
Birbirimize sevdiğimiz şairlerin şiirlerini okuduğumuzu... Sevdiğimiz kızların evlerinin önünden geçerken çaktırmadan iç çekişlerimizi...
Melih Cevdet’in “Yalnız Ağaç”ını; Behçet Necatigilin “Hani bir sevgilin vardı yedi sekiz yıl önce./Dün ona rastladım yolda/sevindi beni görünce./Evlenmiş, çocukları olmuş, biri kız biri oğlan. Seni sordu...”su…
Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun “Kara dutum, çatal karam, çingenem/Nar tanem, nur tanem bir tanem/Çiçek isem balımsın, ağulum/Günahımsın, vebalimsin...//Dili mecan dizi mercan dişi mercan/Yoluna bir can koyduğum/Kara dutum çatal karam, çingenem/Daha ne olacaksın bir tanem/Gülen ayvam, ağlayan narımsın, kadınım, kısrağım, karımsın...”ı okumamız bir birimize; nasıl bir şey ifade etmezdi benim için? ..
Ben ona yazdığım acemi işi aşk şiirlerimi okurdum. Kendisine de bir şiir yazıp adamışım, iyi mi? ..
Benim şiirlerim bittiğinde susardı o. Aklıma kendisinin de şiir yazıyor olabileceği gelmezdi hiç. Belki üstelesem bir iki dize düşerdi dudaklarından. Hiç akıl edemedim.
Kendisinin beni Sadık Çavuş Sokağındaki evimize bıraktığı gece yarısı sonralarını... Benim kendisini Eyüpoğlu Camisinin ardındaki evine bıraktığım dostumun adı bir şey ifade etmez miydi benim için hiç...
Mersin’deymiş. Buluştuk. Oturup gece boyunca demlenerek söyleştik. Eski dostları andık.
Halen Eskişehir’de yaşayan ortak dostumuzu Cevat Özer’i, Afyon’da yaşamını yitiren Dinçer Oktay’ımızı, yine yaşamını yitirmiş olan Yurder Teker’imizi. Bunlarla ortak anılarımızı dile getirdik.
Şimdi Mersin’de tek başına yaşıyor Necdet. Köşe yazıları yazıyor. Benimle, başka dostlarıyla telefonlaşıyor. “Benim Gazianteplilerim” dizisinde andıklarımla ilgili olarak uzun uzun bilgiler veriyor bana.
İnterneti de var ama “a-mail”leşmenin acemisi daha. MSN’ye katlanamıyor basıyor telefonun tuşlarına. “Sesle iletişim gibisi yok” ona göre. Oysa MSN’de ses de var, görüntü de…
Arada bir başkente gidiyor, çocuklarını görüyor. Gaziantep’e geliyor, arkadaşlarıyla buluşuyor.
Yakında Gaziantep’te bizlerle birlikte olacak. Yine demleneceğiz, bu kez eski Gaziantep’i, eski Gaziantepliler’i anacağız gece yarılarına dek...
Belki yan yana yollara düşüp Hüseyin Bayaz öğretmenimizin Aziz Nesin’e yaptığı gibi eski Gaziantep’i arayacağız göstermek için birbirimize. Bulamayacağız da, gösteremeyeceğiz de doğal olarak... Eskilerden ne kaldı ki, bizden özge…
“Yeni Gaziantep’imiz de fena değilmiş canım...” diye avunacağız. Eski Alleben’i, bir heykelin kaidesini andıran İncilipınar’ı, çocukluğumuzda göl sandığımız Yedi söğüt’ü, Sekiz Söğüt’ü, Çiftçinin Harafını içimizi çekerek gözlerimizin önüne getirirken...
Benim Güzel Gazianteplilerimde dostlarımın kimliğinden söz etmeyi de alışkanlığa dönüştürdüm. Onun da öz geçmişinden söz edeyim kısaca:
1930 yılında Kırşehir’in Kaman ilçesinde dünyaya geldi. Buradan, babasının memuriyeti dolaysıyla o zamanlar Gaziantep’in ilçesi olan Pazarcık’a geldiler. İlkokul çağları Pazarcık, Keferdiz, Burç’ta geçti.
Hayatının çok büyük bölümü boyunca Gaziantep’te yaşadı ve dolayısıyla kendini Gaziantepli sayar. Yine babasının memuriyeti nedeniyle Tunceli, Elazığ, Erzurum, Kars’ta orta ikiye kadar okudu.
Belge alınca Gaziantep’e… Baba sınırda köyde görev yapıyor biz Kars’ta oturuyoruz. Bu doğru dürüst öğrenim yapmasını engelliyordu. Pek çok memur çocuklarının kaderiydi bu.
Babası Jandarma Kıdemli Astsubay başçavuş olarak emekli oldu. Böylece onun da gezgincilik çilesi doldu.
Askerlik sonrası bir ihracat firmasında ambar memuru ve muhasebe yardımcılığı yaptı. Hiç bir gün patronundan önce yazıhaneye gidemedi. Öylesine disiplinli bir işvereni vardı.
Tabakhanede deri bağladı. O kokuların içinde hasta oldu. Dayanamayıp işi bıraktı.
Bundan sonra Gaziantep Öğretmen okulunun kuruluşunda idare memuru olarak çalışmaya başladı. Her ne kadar memursa da öğretmenlerle öğrenciler arasında tampon gibiydi.
Müdürün pek gözü tutmadı onu, ambar memurluğundan alıp kütüphanede görev verdi. Bu onun işine yaradı, orada hem kütüphanedeki bütün kitapları okuyarak kendini yetiştirdi hem de ders çalışarak ortaokulu bitirdi.
Sonra Lise sınavlarına girdi, bunu yarıda bırakıp öğretmen okulu sınavlarına girdi. Aynı okulda çalışan memur o okulda sınava giremediğinden kendisi de Maraş Kız Öğretmen Okulunda sınavlara girip öğretmen oldu.
Sınavlara girip çıkarken güzel anıları oldu. Bunlardan birini şöyle anlatıyor:
“İlk sınav Türkçe kompozisyon. Soru, ‘Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.’ Atatürkün bu sözü işlenecek. Kızlar hızla başladılar. Ben sigara içme izni istedim. Müdür izin verdi.
Bafra paketiyle zippo çakmağını masasının üstüne koyup sigarayı tellendirdim. Ben daha bir kelime bile yazamamıştım. Oysa kızlar arkalı önlü sayfaları bitirmiş, yeni bir kağıda başlamıştı bile. Az ve öz yazdım.
Ertesi gün sınav sonuçları okundu. 10 numara alan tek kağıt benimki olmuş.”
Mezun olunca Nuri Pazarbaşı Okulunda görev başladı. 30 yıl süre yaptığı devlet memurluğu ile öğretmenliği süresini Gaziantep’te geçirdikten sonra yine bu kentimizde emekliye ayrıldı.
1964 yılında meslekten Pervin hanımla evlendi. Bu evlilikten iki erkek evladı dünyaya geldi. Bunlardan biri doktor, öbürü endüstri mühendisi oldu. Her iki çocuğu da halen görevlerini Ankara’da sürdürüyor.
Eşini bir trafik kazasında yitirdi. Artık yitirdiği sadece eşi değildi, biraz da yaşama sevinciydi.
Pervin hanımın mezarı Gaziantep'te. Sık sık ziyaretine gelir eşini. Mezarındaki ayrık otlarını toplar, çiçekleri ağacı sular... Onun acısını en çok da yazarak unutmaya çalışıyor. Kâh Ankara’da, kâh Mersin’de, kimi zaman da Gaziantep’te yaşıyor Özaltan. Bu üç kentin üçgeninde yaşarken, birinden vazgeçme fedakarlığında bulunamıyor.
Halen Gaziantep ile Mersin’de yayımlanan iki yerel gazetede köşe yazarlığı yapmakta.

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 28.6.2009 02:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç