BGG 039 Kaleminin ucu hiç körelmeyen bir araştırmacı yazar: Uğurol Barlas (Benim Güzel Gazianteplilerim)
Gaziantep’in yetiştirdiği önemli raştırmacı yazarlardan Uğurol Barlas öz geçmişini şöyle anlatıyor:
“Öz geçmişimi size kısaca şöyle özetleyebilirim: 25 kasım 1938 de Gaziantep”te doğdum.6 çocuklu bir ailenin 4.çocuğuyum.Annem “Antep”harbinin iaşe-i umumiye reisi”de olan eski bir Osmalı subayının kızı. Gaziantep doğumlu Hatice İrfan hanım.
Babam ise 6 asırdır Gaziantep’te olan Timur la beraber Orta Asyadan gelen Barlas aşiretlerinden bir Türkmen aileye mensup Cemil Barlas. Babam Gaziantep”in 2.Türk eczacısı. Annemse ev hanımı.
Ablam Öznur Pirlepe eski bankacılardan. Büyük ağabeyim Hilmi Barlas avukat ve işadamı. Diğer ağabeyim Cavit Barlas emekli banka müdürü. Benden küçük kardeşlerim Samim Barlas ve Zinnur Çelik. İkisi de eczacıdır.
İlk orta ve lise öğrenimimi Gaziantep’te yaptım.İlkokulu Dayı Ahmet Ağa İlkokulunda orta ve liseyi ise o zamanın tek lisesi olan Gaziantep lisesinde okudum. 1958 yılı sonunda İstanbul’a gittim. Akşam gazetesinde çalıştım.
Akşam gazetesinde çalışırken daha sonra İstanbul, Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe sosyoloji bölümünde okumaya başladım.1964 yılında mezun olduktan sonra İstanbul Tuzla Piyade Okulu 4.piyade Alayında yedek subay olarak 2 yıl askerlik yaptım.
Eşim Yıldız hanım bursundan dolayı mecburi hizmeti nedeniyle Karabük Demir Çelikte çalıştığından ben de 1967 yılı şubat ayında Türkiye Demir Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğünde memur olarak çalışmaya başladım.
1993 yılı mart ayına kadar bu işletmede uzman ve yönetici olarak görev yapıp emekli oldum. Burada çalışırken yurdun çeşitli yerlerinde de görevlendirilip köy kalkınma projelerinde ve bazı araştırmalarda çalıştırıldım.
Karabük Demir Çelik’te görev yaparken yaklaşık yirmi beş yıl lise, teknik lise ve kız meslek lisesinde devrim tarihi sosyoloji ve felsefe derslerine de girdim. Emekli olduktan sonra eylül 1993’ten mart 2003 yılına kadar on yıl İstanbul Kabataş lisesinde sözleşmeli öğretmen olarak çalıştım….
Türk Tıp Tarih Kurumu üyesiyim. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Geleneksel İlaçlar Araştırma ve Uygulama Merkezi danışma kurulu üyeliğini de yapmaktayım. 2 çocuğumuz var. Büyük oğlum Barış Barlas İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaat Fakültesinde öğretim üyesi.
Küçük oğlum Afşar Barlas doktor. Genel Cerrah olarak Marmara Üniversitesinde çalıştı. Üç yıldır ABD’nin kanser araştırma merkezlerinden en büyüğü olan” New York Memorial Slone-Kettering kanser araştırma hastanesinde çalışmaktadır. Birbirinden tatlı Burak Can ve Alp Arda isimli 2 de torun sahibiyim…
Yıllardır Gaziantep’i yazan, yazmaktan kaleminin ucu körelmeyen Uğurol Barlas öğrenim yaşamı hakkında şunları söylüyor:
“İlkokulu kentin en güzel ve yerleşik okulu olan Dayı Ahmet Ağa’da okudum.Okula başladığım hafta başöğretmenimiz Doğan bey babamı çağırıp, “çok cılız, çelimsiz” olduğumdan beni babama teslim edip kaydımı silip eve yolladı. Bu nedenle ancak bir yıl sonra okula başlayabildim.
Lisede ise her Gaziantepli gibi sabah okula gidip öğlen eve yemeğe gelip öğleden sonraki dersler için yeniden okula gider ve ders çıkışında şehre dağılırdık.Okula giderken ve gelirken hep yürürdük. Otobüs sonraları kondu.
Liseden aklımda kalan, şapkasız olarak beni sokakta gören bir öğretmenin ihbarı ile “tektir” cezası almam. O yüzden şapka bende alışkanlık yaptı. Bundan sonra hiç şapkasız dolaşmadım. Neredeyse ev de bile kasketle dolaşacağım.
Ders dışında okumak için halk evleri kapanana kadar Halk Evi Kütüphanesine giderdik. Lise yıllarında ise özellikle sabah erkenden Şehitler Kütüphanesine gider okul zamanına kadar ders çalışırdık.
Benim gibi onlarca arkadaşımda aynı şeyi yapardı. Evimiz Çukur Mahallesinde Hacı Hilmi çıkmazındaydı. Şimdiki çocuklar herhalde bu mesafeye dolmuşla gidiyorlardır.
Şehitler kütüphanesine gittiğimizde, kışın sobasını hep yanık bulurduk. Bizi güler yüzle karşılarlardı.Burada gönüllü çalışanlardan Şükrü abinin yıllar sonra İstanbul’da bakırcılar çarşısında iş yeri işlettiğini duyup arkadaşlarla gidip kendisine teşekkür etmiştik…”
Uğurol Barlas şimdiye kadar neler yazdı? Bunu da kendisinden öğreniyoruz:
“Basılı kitaplarımın sayısı 32 dir. Bunlardan 9 tanesi Gaziantep’le ilgilidir: 1-Gaziantep”in Yakın Tarihi Üzerine Araştırmalar; 2-Anadolu Düğünlerinde Büyüsel İnanmalar; 3- Gaziantep Tohtamur Köyü Öğretmenlik Anıları; 4- Barlaslar Aile Tarihi Araştırması; 5- Gaziantep Basın Tarihi 100.yıl; 6- Su (oyun) 7- Ballı Kaya, 8- Gaziantep Tıp Fakültesi ve Azınlık Okulları, 9- Gaziantep Tıp Tarihi Ve Kültür Tarihi Araştırmaları.
Yayınlamış konferans ve Sempozyum bildirilerimin sayısı 27 dir.Bunların 12 tanesi Gaziantep ile ilgilidir. İsteyenler Gaziantep”le ilgili kitaplarımın arka sayfalarında bunlara ait bilgilere ulaşabilirler.Ayrıca (www.gaziantep kaynakcasi.com) ’da da yayın listem görülebilir.
Yazar arkadaşımız Gaziantep dışında geçen yıllarını da şöyle anlatıyor:
“Yaklaşık 27 yıl Karabük’te (Demir - Çelik Fabrikaları ortamında) yaşadım. Bilmeyenler için söylüyorum. Karabük – Safranbolu ve Bulak üç ayrı yerleşim birimidir. Mahalleleri nerdeyse birbirine bitişiktir. Evimiz Karabük’teydi ama Safranbolu’da bağlarda da bir evimiz vardı. O nedenle tüm saha araştırmalarımı Bulak - Safranbolu – Arcak - Bartın ve çevresinde yaptım. Gaziantep”te olsaydım tüm bilgi birikimimi Gaziantep’e aktaracaktım.
Gaziantep’in Turizmi açısından arkadaşımızı en çok şaşırtan, Gazianteplilerin kentlerine sahip çıkmaları. Örneğin Ayrı ayrı turlarla Gaziantep’e gidip gelmiş iki tanıdık aileden dinlemiş: “Gaziantep”te hiç Türk evi yok mu bizi gezdirenler nereyi gösterseler ermeni evi diye söze başladılar.”
Diğerleri “sizin şehirde bir ermeni kahvesin de mola verdik galiba adı Tahmis”miş “dediler.
Gaziantep’e tur getirenler Mevlevi vakfına ait Tahmis kahvesini bile “Ermeni”leştiriyorlar”. Bence bu insanların cehaleti aptallıktan da öte… Gaziantep kültürünün katledilmesidir…. Bilerek yapıyorlarsa Vatan hainliğidir.
Bu yazıların hazırlanmasında Ekspres Ekstra dergisinin editörü Semra Öztürk’ün Barlas’la yaptığı bir röportajdan yararlandı. Barlas, bu röportajda gazetecilik anılarını da anlatıyor. Gazeteciliği hep amatör olarak yaptığını belirten arkadaşımız, ücret alarak çalıştığını hiç anımsamaz. Onun aklında kalan ilginç gazetecilik anılarını paylaşalım şimdi sizinle:
“Ben öğrenciyken okullarda çarşamba ile cumartesi günleri öğleden sonra eğitim yapılmazdı. O günlerde soluğu Demokrat Ülkü gazetesinde alırdım. Bu işten bana para verildiğini hatırlamıyorum. O zamanlar belediyede trafik müdürlüğü yapsan gazetenin de yazarlarından olan Abdullah Özer bey bir özdeyişsi kulağıma sokmuştu. “çarığı bozarana gazetecilik yap” ki ücreti hak edesin. Gazeteye uğramadığım hafta neredeydin diye soran yoktu.Gittiğimde ise bütün haberleri üstüme yığarlardı.
Bir gün gazetenin sahibi Faik Muhsinoğlu, “Demokrat Parti il kongresi var. Millet vekilleri Gaziantep’e gelecek birkaç gün D.P. ağırlıklı gazete yapalım” dedi. Ben de kendimi görevlendirdim partiye gittim. Partiden Gaziantep’te yapılacak önemli bir şeyleri olmadığını öğrendim. Bayındırlık müdürlüğüne gittim. Köy isimlerini içeren bir liste aldım. Listenin yanına hangi köylerin yolunun olmadığını, hangi köylerin suyunun olmadığını, hangi köylerin okul binalarının olmadığını v.b. işaretledim.Gazeteye manşet çekip bu 100 köye için bir gün yol, bir gün su, başka bişr gün okul ihalesi yapılacak” şeklinde manşetler çektik.
D.P.milletvekilleri yayınlarımızdan memnun kalmış. Patron de kendisine hediye edilen güzel bir dolmakalemle defteri bana vermişti.
İkinci anımsa; Gazetenin tam karşısında bulunan Dayı Ahmet Ağa ilkokulunun bahçesi yazları çay bahçesi olarak çalıştırılıyordu. Ben bir gün orada çay içerken fıstık ticareti yapan iki kişi de gelip masama oturdular. Suriye’ye gönderecekleri fıstıktan, kaç ton olduğundan kendi aralarında konuşuyorlardı.Ben demokrat ülkünün ertesi günkü sayısında yine çok önemli bir haber olarak “Gaziantep’ten Suriye’ye büyük fıstık ihracatı” diye firmaların isimlerini de yazarak yayın yaptım.
Ertesi gün gazeteye geldiğimde “yer yerinden oynuyordu”… Beni sıkıştırıp epey hırpaladılar. Patronla da atıştılar. Benim “ihracat” diye yazdığım fıstık meğer “kaçak” yollanmış fıstıkmış..
Sınıra yaklaşmadan Gaziantep’ten atlı çıkarıp mallar yakalanmadan geri çevirmişler.Bir gün sonra ise adı geçen fıstık firmalarının böyle bir şey düşündüklerini ve Ankara’ya gidip ticaret bakanlığı ile görüşeceklerini” yazıp onları da kendimizi de kurtardık..
Gaziantep gazeteciliği ile araştırmaları olan Uğurol Barlas Gaziantep”te çıkmış en eski gazetelerle kendi yazın yaşamından şöyle söz ediyor:
Kolej - Rehtüma – Avedaper - Gazisancak v.b. gibi Ermenice – İngilizce – eski yazı –yeni yazı – gazete –dergi –broşür ve kitaplardan ve fotoğraflardan “basın arşivi” yaptım. Babam eczacı Cemil Barlas’ın kitaplığında sakladım. Gaziantep dışında yaşadığımdan annem ve babamın ölümünden sonra Gaziantep’teki evimizi kapattığımız zaman dostumuz Cemil Cahit Güzelbey “Gaziantep değerlerinin kent dışına çıkmamasını” önerdi. Ben de yüzlerce yazma eserile sayısız eski yazı kitap, belgeyi, benim Gaziantep basın arşivimi Gaziantep müzesine bağışladım. Bunu bizzat Cemil Cahit Güzelbey teslim edip teşekkür yazısını da bana yolladı.
Ömer Asım Aksoy’un isteği ile “halk masalları” nı derleyip kuruma yolladım yıllarca. 1980 ihtilali ile Atatürk”ün vasiyetine aykırı olarak kurumun özerkliği kaldırılınca bu çalışmaları bıraktım. .
Nerdeyse yarın yüzyılı aşan bir zamandan beri doğduğu kente gelememiş olan bir “Güzel Gaziantepli” neler hisseder. İşte yanıtı:
Ben de Prof Dr.Osman Barlas’ın da söylediği gibi “Gaziantep’in dışında ama hep Gaziantep’te yaşıyorum.”
Kayıt Tarihi : 28.6.2009 16:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!