11 yaşımdan 18 yaşıma kadar çırağı oldum babamın. Hem geceleri, hem de gündüzleri… Anlatacağım olay çıraklığımın ilk yıllarında oldu. On bir yaşlarımdayken yani…
Suburcu’daki gazeteci kitapçı dükkânımızda oturuyorum. Vakit öğlen üzeriydi. Fazla gelip giden yoktu. Mevsimlerden yaz. Havalar sıcak. Ağaçlar yapraklarını, kuşlar kanatlarını kıpırdatamıyorlar örneği...
Bense elime aldığım bir kitabı okuyorum. Pekkos Bill... Böyle kitaplar uyanık tutabilir ancak insanı bu havada. En meraklı yerindeyim. Kızılderililer Bill’in sevgilisi Küçük Sü’yu kaçırmış...
Bir amca geliyor.
“Baban yok mu Fevzi? ..” diye soruyor.
Yanıt vermek kimin umurunda şimdi. Aklım küçük Sü’de. Neredesin Pekkos Bill! Yetiş! .
“Cık...” deyivermişim amcaya kitabımdan başımı bile kaldırmadan.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta