BGG 029 Ali İhsan Göğüş, Cumhuriyetin il ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

BGG 029 Ali İhsan Göğüş, Cumhuriyetin ilanınnda atılan top sesleri arasında, ağlayarak değil gülerek dünyaya gelmiş

Ali İhsan Göğüş, çıkarttığı “Kim” için: “Dergiler bir fikre yaslandığı sürece varlığını sürdürebilir” diyor; İnsanlar da öyle değil mi? .. Bir fikre yaslanmayan insanın ha varlığı, ha yokluğu…
Yavuz Donat’tan alıntıyla başlamak işstedim Sevgili Ali İhsan Göğüş’le ilgili yazına:
“İsmet İnönü 1963'te '28. Cumhuriyet Hükümeti'nde' Bakan yaptığı üç genci karşısına oturttu: 'Ülke sizden hizmet bekliyor... Başarılı olmaya mecbursunuz... Haydi işinizin başına.'
Genç bakanlar İnönü'den 'talimat' bekliyorlardı.
İnönü ise 'nasihat' etti:
- Elinize, belinize, dilinize hakim olun, yeter.
O üç genç, kabinenin 'yapışık üçüzleri' idiler. Dr. Kemal Demir, Ali İhsan Göğüş, Hüdai Oral. (…..) Hükümetin bir 'film projesi' vardı. 'Fatih'i... İstanbul'un fethini' anlatacak bir film.
'Acı Pirinç' filminin yönetmeni olanünlü bir sinemacı Ankara'ya geldi. Ama nedense 'film işi olmadı.' İşte o ünlü rejisörün dikkatini 'iki genç bakan' çekti.
Biri 'sizi başrolde oynatabilirim' dediği Ali İhsan Göğüş'tü. (…….)
Rahmetli Hüdai Oral'ın 'kendine özgü bir yürüyüşü' vardı. Ayaklarını hafif açarak yürürdü. Ali İhsan Göğüş takılırdı:
- Hüdai şimdi biz bakan değil de, farklı takımların oyuncuları olsak... Sen kaleci, ben santrfor... Sana çok gol atarım... Hem de bacak arasından.” (………)
Ali İhsan Göğüş’ün gazetecilikten sonra, politikacılıktan önce onurla sürdürdüğü bir dergicilik serüveni vardır. Kim Dergisi… Aslında bir serüven değil, savaşımdır bu. Halktan yana, haktan yana; haksızlıklara haksızlara karşı savaşım…
Özcan Ergüder, Ali İhsan Göğüş, Sefa Balcıoğlu, Orhan Birgit’in 3’er bin lira sermaye koyarak kurduğu Kim dergisi, 30 Mayıs 1958’de yayımlanmaya başladı. Derginin yayın ilkesi, onaylanmayan eylemlerinden ötürü zamanın iktidarına karşı sıkı bir muhalefetti.
Ali İhsan Göğüş, ticari maksatla çıkmadıklarını açıklayan bir de açıklama yapar dergide. DP’ye muhalefet yapması Kim’e bir misyon yükler. Basılan her dergi satılmaktadır.
Tahmin edilebileceği gibi bu kadar muhalif bir yayının en kısa zamanda kapatılması da kaçınılmazdı. Kim dergisi 23 Aralık 1959’da bir aylığına kapatılınca, dergi çalışanları aynı gün Mim adlı haftalık haber dergisini çıkarır.
Sahibi Emil Galip Sandalcı, Genel Yayın Müdürü Müfit Duru gözükse de yazar kadrosu hemen hemen aynıdır. 26 Ocak 1960’ta Kim tekrar yayın hayatına döner ve 27 Mayıs ihtilaline kadar acımasız eleştirilerini sürdürür.
28 Şubat 1966’da ebadını büyüten dergi, 1968 yılı başında el değiştirir, 5 Nisan 1968’de ise herhangi bir açıklama yapmadan yayınına son verir.
Kim dergisinin parçalanmasındaki en önemli etken, ortaklardan Sefa Balcıoğlu’nun vefat etmesi ve Ali İhsan Göğüş ile Orhan Birgit’in CHP’den milletvekili olmalarıdır. Derginin eski ortaklarından Özcan Ergüder, bu sebepler arasına, siyasal şartların ortadan kalkmasını da eklemektedir.
Akis ve Kim, yayınlarında taraf olmuştur. Ali İhsan Göğüş, Akis ve Kim’i, ‘kavgacı’ dergicilik olarak nitelendirmektedir. Derginin tutulmasında bu tarzın önemli yeri vardır ona göre.
Bir görüşe göre, dergiler bir fikre yaslandıkları sürece varlıklarını sürdürebiliyor. Kişiler de öyle değil midir? Durmadan fikir değiştiren parti değiştiren hangi kişi halkın gönlü çelebilmiş, saygın kalabilmiştir ki? ...
1950—60 döneminde özellikle Akis ve Kim dergileri okur nezdinde yankı bulsa da dönemin şartlarının değişmesiyle bunların ömürlerini tamamlamış olmaları buna bir örnek oluşturabilir.
Gaziantep'in köklü ailelerinden Göğüş ailesinin bir bireyi olan Ali İhsan bey, Mustafa Paşa'nın torunudur. Hatay Cumhurbaşkanı olarak anılan Tayfur Sökmen'le de aynı ailedendir.
Mustafa Paşa'nın, İnayet ve Ayşe adında iki kızı, İhsan Mursaloğlu, Tayfur Sökmen adını taşıyan iki oğlu vardır. Ayşe Hanım, Göğüş ailesinden İbrahim Göğüş'le evlenir.
Büyük arazi sahibi İbrahim beyle Ayşe Hanım'ın iki çocuğu olur; Hüseyin Cemil Göğüş, (büyük) Hasan Celal Göğüş. Hasan Celal, Ali İhsan beyin babasıdır.
Ali İhsan Göğüş’ün amcası Hüseyin Cemil Göğüş, Darülfünün Edebiyat Fakültesi mezunudur. İşkodra'da edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra 1903 yılında 'bilimin aynası' anlamına gelen “Meclayı Muarif”i çıkarır. Güneydoğu'da ilk Türkçe gazetedir Bilimin Aynası.
Hüseyin Cemil Bey, İngilizler'in Antep'i işgali sırasında da “Antep Haberleri” adıyla bir yeraltı gazetesi çıkarır. Amcası Ali İhsan Göğüş'ün hayatı boyunca rehberi olacaktır.
Mustafa Paşa'nın kızı Ayşe Hanım vefat edince İbrahim Bey yeniden evlenir. İkinci evliliğinden eczacı Mehmet Kemal, Kamile Hanım ve Mahmut Oğuz Göğüş dünyaya gelir.
Araştırmacı gazeteci olan Oğuz Bey, ailesinin geçmişine de yer verdiği İlk İnsanlardan Bugüne Çeşitli Yönleriyle Gaziantep adıyla bir kitap yayınlar: 'Cumhuriyetin top sesleri arasında doğdum…' Onunla yakın ilişkilerimiz oldu. Beni kendi oğllafrından ayırmazdı.
Oğuz amcanın ağabeyi olan Gündoğdu amcayı da hatırlarım çocukluğumdan. Sanırım evleri Suburcu’da babamın gazeteci dükkanına yakındı. Her gün gelir bizden gazete alırdı. CHP’nin yayın organı olan Ulus gazetesini okurdu daha çok.
Uzun boyluydu. Sağlıklı, kırmızı bir yüzü vardı. Sanırım dem çekmeyi severdi. Bilmiyorum belki de yanlış algılamıştım. Çocukluğumda bana böyle bir izlenim vermişti.
Birinci Dünya savaşını, Ulkusal Kurtuluş savaşını yaşamış, Yemen'e, Trablus'a asker göndermiş, 14 bin binadan 12 bini yıkılmış, harabe bir şehirde sonradan Gazi unvanını alacak olan Antep’te 1923 yılında doğar Ali İhsan Göğüş.
'Nüfus kağıdımda doğumum1339 (1923) 'olarak kayıtlıdır diyen babasına. Gazeteci yazar kızı Zeynep Göğüş itiraz eder,
“Baba sen 1924 doğumlusun…” diye.
Buna pek içlenir Ali ihsan Göğüş.
“Sen nereden bölecekmişsin. Küçücük bir kız bile değildin. Ben doğmadan doğmadın ya…”
“Doğmadım ama hesap ortada, diye savını kanıtlamaya çalışır Zeynep Göğüş. Hicri takvimdeki 1339 yılı miladi takvime göre 1924’ü kapsar.”
“Ben onu bunu bilmem1923 senesinde cumhuriyetin ilanını duyuran top sesleri arasında doğdum ben. Demek ki 1339 diye yanlış yazılmış nüfusa doğumum…”
Haksız değil Ali İhsan Göğüş bu konudaki görüşünde. Ona o kadar çok anlatılmıştır ki…”
“Cumhuriyeti kutlamak için kaleden top atılmaya başladıydı. İşte sen o sırada doğdun. Bütün çocuklar, doğunca ağlar. Sen ağlamadın. İlkin top seslerine diktin kulaklarını. Sonra gülümsemeye, keyifli sesler çıkartmaya başladın agucuk-bugucuk…”
Cumhuriyetle yaşıt olan Ali İhsan Göğüş, Türkiye'nin yaşadığı tüm sıkıntıları da yaşar:
'Ben Antep'in gayet soylu, eskiden varlıklı bir ailesinden gelen biriyim. Ama İmparatorluk çökünce hepimiz imparatorluğun enkazı altında kaldık.'
Yokluklar, yokluklar.... Lastik parçalarından yapılan silgilerle ilkokul eğitimine başlayan Ali İhsan Göğüş, yokluktan varlığa geçiş yıllarını da yaşar:
'Antep'e ilk elektrik geldiğinde sokaklara çıktık, şehrayin, kıyamet koptu. Mandalin gelmiş dedikleri zaman çarşıya koştuk 'Bu maymun mu ayı mı nedir? ' diye.'
1935'te çok başarılı bir öğrenci olarak ilkokuldan mezun olduğunda arkadaşları arasında Ali Şefik Apa, Yargıtay Onursal Başkanları'ndan Selim Dai de vardır.
Orta eğitimine de Antep'te başlayan Göğüş, burada o zamanlar Antep Vali Yardımcısı'nın oğlu Necip Torumtay, Atom Kimya'nın sahibi ve 404'ü bulan işadamı Özdemir Yarar'la beraber okur.
Üç yaşında babasını kaybeden Ali İhsan, 1943 yılında ise abisinin önerisi ile İstanbul'a Kabataş Erkek Lisesi'ne kaydolur. Burada da Prof. Bozkurt Güvenç, eski milletvekili Mehmet Aytuğ, Haldun Simavi ile okul arkadaşlığı yapar.
Boğaziçi Lisesi'nin Müdürü Hıfzı Tevfik Gönensay, Nihat Sami Banarlı gibi hocaların derslerine girdiği Göğüş, bilhassa edebiyat ve sosyal bilimler derslerinde çok başarılı bir öğrencidir. Liseden sonra başarılı olduğu alana değil de tıbbiyeye girer: 'Giriş nedenim, okumak için maddi durumun olmaması idi. Milli Tıp Talebe Yurdu'na girdim. Fakat tendürdüyot kokusuna dayanamadığım için ayrıldım.'
1945'te de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne kaydını yapan Göğüş, bu arada yazları gittiği Gaziantep'te, Halk Partisi'nin lehine yayınlar yapan Güney Postası'nın hem başyazarlığını hem de yazı işleri müdürlüğünü üstlenir:
'Aileden gelen, bir nevi sosyal kromozom gibi. Hüseyin Cemil amcam 1903'te Güneydoğu'da ilk Türkçe gazeteyi çıkarmış, Ahmet Muhtar amca edebiyatçı...'
Göğüş, 1948'in ortalarında Tan gazetesine girer: 'Fatin Fuat o zaman Tan'da idi. Benim de sonradan bacanağım olacak bir arkadaşım 'İstersen Fatin Fuat'a söyleyeyim' dedi.
Ben de 'İyi olur' dedim.' Göğüş, 69 lira maaşla belediye ve vilayet muhabirliği yaparak başlar Tan'da çalışmaya.
Fatin Fuat ve ekibi Zafer gazetesini çıkarmak için Ankara'ya gidince Göğüş de Tan'da yazı işleri müdürü olur. 1950'de yanan, yangından sonra kapanan
Tan Gazetesi Cumhuriyet’le birlikte en önde gelen fikir gazetesiydi. Yıllar sonra adı çalınıp. ayağa düşürülen bir gazete olmadan önce, ülkemizin en yürekli iki düşün adamınca çıkarılıyordu:
Zekeriya ve Sabiha Sertel… Karı kocaydı bu ikisi. Ülkemizin gözünü budaktan esirgemeyen ilk sosyalistlerindendiler. Böyle bir gazetede çalışmak asi ruhlu, ileri görüşlü bir delikanlı için onurdu. Ali İhsan Göğüş de bu onuru değerlendirdi.
Ne var ki hevesi içinde kaldı canım ağabeyimin. Daha bu en büyük gazeteye girişinin yılında Babıali’de bir facia yaşandı. 4 Aralık 1945’de Tan Gazete ve matbaası kundaklandı.
Vebali günahı boynuna, bu düzenlemenin merkezi olarak zamanın hükümeti gösteriliyordu.
Severek çalıştığı bu gazeteden ayrılmak zorunda kaldığında Ali İhsan Göğüş 21 yaşında, çiçeği burnunda bir ulusal basın mensubuydu.
Tan, Milliyet adını aldıktan sonra Milliyet'te bir ay daha kalır.
Ardından Ağrı Karaköse'de askerliğini yapmaya gider. Dönüşte Kadri Kayabal'ın Türk Haberler Ajansı'nda önce muhabir, ardından yazı işleri müdürü olarak çalışmaya başlar.
1952'de Falih Rıfkı Atay'ın daveti ile Dünya gazetesine geçer:
O yılları bir yazımda şöyle değerlendirmİştim:
Dünya Gazetesinin yayın yaşamına atılması büyük bir olay oldu Türkiye için. Gazeteyi ülkemizin en büyük yazarlarından sayılan iki kişi çıkartıyordu. Falih Rıfkı Atay’la Bedii Faik. Bu kadar değil. Aralarında bir de genç Genel Yayın Müdürü vardı. Adı Ali İhsan Göğüş’tü bu gencin.
Benim öbür iki ünlüden daha çok ilgimi çekmişti genç gazeteci. Çünkü o hemşerimdi. Gaziantepli’ydi. Ali İhsan Göğüş’tü adı.
12-14 yaşlarında olmama karşın, iyi bir gazete okuruydum daha o yıllarda. İyi gazeteciyi gözünden tanımayı öğrenmiştim.
Falih Rıfkı Atay’ın kurtuluş savaşı yıllarını, Ankara’yı, Atayı anlatan anıları doyumsuz güzellikteydi.
Bedii Faik’in makalelerini su içer gibi içiyordum. Onun yapıtlarına daha önceden aşıktım zaten. Bir romanını okumak yetmişti kendisine bağlanmam için.
Adı Tombul Kuş muydu acaba romanın? Anımsamak kolay değil. Nerdeyse yarım yüzyıl geçti okuduğumun üstünden o romanı. Hayır hayır, Yalancı’ydı adı, anımsadım.
Tombul Kuş romanın kahramanı olan Yalancı’nın sevgilisine taktığı addı. Filme aktarılan bu romanın TRT’de gösterimi yapılıyor bugünlerde.
Bence bu yapıt edebi bir şahaserdi. Ama ne yazık ki edebiyatta layık olduğu yeri bulamadı o roman da, yazarı Bedii Faik de...
Ya Ali İhsan Göğüş? Onu 4 Nisan 1953’te batan Dumlupınar Denizatlısı faciasıyla daha yakından tanıdı bütün Türkiye. 81 denizcimizi yitirmiştik acısını unutamadığımız bu kötü kazada.
Kurtulamayacağını anlayan denizcilerimizden gelen son mesajı ilk ele geçiren genç gazeteci Ali İhsan Göğüş’tü. Ertesi gün Dünya Gazetesinin manşetine şimşir harflerle geçecekti o mesaj: VATAN SAĞOLSUN! .
1956'da da Cumhuriyet'te çalışmaya başlar. Yazı işleri müdürlüğü yapar.
1957 seçimlerinde CHP'den Gaziantep milletvekili adayı olur. Gaziantep'te seçimlere hile karıştığı yolunda iddialar ortaya atılır.
Sonuç: Ali İhsan Göğüş, önce Adana, ardından da Yozgat Cezaevleri'nde yargılanmak üzere 5.5 ay kalır. Çıktıktan sonra Şahap Balcıoğlu, Orhan Birgit ve Özcan Ergüder'le birlikte başlamışlardı Kim Dergisi’ni çıkarmaya.
1958—60 yılları arasında yayın yapan KİM, Tahkikat Komisyonları sırasında kapatılınca. Göğüş bu sefer İstanbul basınını temsilen anayasayı hazırlayacak olan Kurucu Meclis'e seçilir.
1961'de ise, dört sene önce gerçekleştiremediğini bu sefer gerçekleştirir ve Meclis'e girer.
13 yıl boyunca milletvekilliği ve bakanlık yapar. 27 Mayıs'tan sonra sivil dönemde kurulan üçüncü hükümette bakanlık teklifi İnönü'den gelmiştir:
'Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Necdet Calp'tan telefon geldi. Gittim, İsmet Paşa 'Seni Turizm ve Tanıtma Bakanı olarak ilan ettim' dedi.
Ben de 'Paşam, çok gencim. Eğer kabul edersem, bakan olmak için sizinle beraber olduğumu söylerler. Bakanlık bekleyen benden daha eski abilerim var' dedim.
İsmet Paşa da 'O kadar yanında oldu, İsmet Paşa onu bir bakan bile yapmadı derler bu sefer. O zaman daha kötü olur,' dedi. Ben de kabul ettim.' Gerçeketen İnönü’nün prenslerinden biri gibi hep yanındadır Göğüş onun. Örneğin:
4 Aralık 1968 Siyasal Bilgiler Fakültesi İLEF Ankara İletişim Fakültesi’nin 109 yaşında anısına çektirdikleri 113’ncü fotoğrafta Ali İhsan Göğüş İsmet İnönü ve Dekan Prof. Dr. İlhan Unat ile objektife gülümserken pek mutlu görünür.
İlk Turizm Bakanı olan Göğüş, Turizm ve Koordinasyon Kurulu'nu bakanlıklar seviyesinde oluşturur:
Bakanlığı sırasında Dalaman Havaalanını programa aldıran Ali İhsan Göğüş, tatil köylerini de Türkiye'nin gündemine sokar. Marmaris, Edremit, Akçay'da kitle turizminin temellerini atar.
1964'te Bektaşi Müzesi'nin açılışını yapan da odur. 1965 ve 69 seçimlerinde de yeniden seçilen Göğüş, İkinci Erim Kabinesi'nde de devlet bakanı olur:
'Nihat Erim, 'Basınla ilişkilerimiz iyi değil. Basınla ilişkiler için bir devlet bakanlığı kabul eder misiniz? ' dedi.'
1973'te Bülent Ecevit'in CHP'de İnönü'ye karşı zafer kazanması ile Göğüş de 'çok sevgili' partisinden ayrılmıştır. Ecevit'e çok sert bir istifa mektubu göndereren Göğüş:
'Ben aslında CHP'den ayrılmıyor, devlet kuran, bağımsızlık savaşını veren Atatürk'ün Cumhuriyet Halk Partisi'ni inkar eden işgalci azınlıktan ayrılıyorum.' Der.
Erim Kabinesine girmesinin olumlu bir kara olup olmadığını kendi kendisine hep sorgulamıştır Ali İhsan Göğüş. Bunu açık seçik söylememiş olsa da… Çünkü hayatının en yanlış “oy”unu bu bakanlığı sırasında kullanmak zorunda kalmıştır.
27 Mayıs devriminde DP’den üç devlet adamının idam edilmiş olmasınana karşı, soldan da üç kişinin idamına karar veren 12 Eylül ihtilalcileri, bu konuda hem Erim’i, hem kabinesini, tabii ki bu arada sevgili Ali İhsan Göğüş’ü de kötü kullandılar.
İdam edilmeyi hakkeden bir suç işlememiş olan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam fermanına. Mecliste yapılan oylamada evet diyenler arasında Süleyman Demirel, İsmet Sezgin, Nahit Menteşe, Necmettin Cevheri, Kemal Satır, Alpaslan Türkeş, Barlas Küntay, Mesut Erez, Esat Kıratlıoğlu, Nuri Bayar, Orhan Öztrak, Saadettin Bilgiç, Seyfi Öztürk, Turhan Feyzioğlu ve diğerlerinin yanı sıra ne yazık ki Ali İhsan Göğüş de vardı.
Aslında onu yüreği bu karara “hayır” diyordu ama İhtilalin kurdurduğu bir kabinede bakandı, idama da evet” demek zorundaydı. İki arada, bir derede kalmıştı yani.
Onun bu kararını öğrendiğimde yıkılmıştım İmam. Hüseyin İnci oğlu, Mehmet Kılıç, Erdem Ocak, Mehmet Lütfe Söylemez. gibi Adalet Partili sağ görüşlü milletvekillerinin yanı sıra Ali İhsan Göğüş’ün de idama evet oyu verdiğini öğrendiğinde çok yanmış, çok ağlamıştım.
.Oysa onunda o oylamada yüreklice idama hayır oyu veren İsmet İnönü,.
Mehmet Ali Aybar, Bülent Ecevit, Ferda Güley. Hayrettin Uysal. Mustafa Üstündağ. Nermin Neftçi.gibi bu haksız idama karşı çıkan 150’yi aşkın yurtsever milletvekillerinin arasında görmek isterdi onu gönlüm. Hiç değilse bir o kadar sayıyı bulan oylamaya katılmayan milletvekillerinden biri olarak görebilirdik kedisini.
O ki, bir zamanlar bu idam olayına benzer bir kararın gölgesinde zindanlarda yatırılmıştı 1957 olayları nedeniyle., dün kendisini asmak isteyen düşüncenin insanlarıyla birlikte hareket etmesi anlaşılabilir değildi benim için.
1957 yılında yapılan Genel seçimler sonrası Gaziantep’te seçimleri kendi partilerinin kazandığı görüşünde olan CHP’liler, Cumhuriyet Bayramı törenlerinde protesto gösterisi yaptılar.
Gösteri zamanın Valisi Hıfzı Ege’nin önerisiyle Belediye Başkanı Necmettin Bayram (ki o da çok sevgili bir insandı aslında, böyle bir yönteme nasıl başvurabilmişti, hala anlayabilmiş değilim) kalabalığın dağıtılması için itfaiyeye emir verdi. Protestocu kalabalığın üzerine tazyikli su sıkıldı.
Bu hareket CHP’li kitleyi yatıştıracağına daha da öfkelendirdi ve nererdeyse bir isyana yöneltti.
Stadyumdaki Cumhuriyet Bayram töreninden ayrılan CHP’li gurup giderek kalabalıklaştı. DP binasını, Vilayeti, DP milletvekillerinin evlerini, Belediye binasının camlarını çerçevelerini aşağıya indirdi.
Olayın oluşmasında tahrik edici kimseler olarak zamanın CHP ileri gelenleri görüldü. Bunlardan bir bölümü tutuklanarak Yozgat’a cezaevine gönderildi.
Yozgat’a gönderilenler arasında Atatürk döneminin Ekonomi Bakanlığını yapmış olan Cemil Sait Barlaş gibi değerli bir devlet adamı da vardı. Onun yanı sıra Ali İhsan Göğüş, Cemil Cahit Güzelbey, Babam Necip Bahri Günenç, bunlarla birlikte toplam 37 kişi tutuklanmıştı. Bu güzel insanlar, idam istemiyle yargılanırken bir yılı aşkın süre hapiste yattılar.
O yıl ben babamı ve arkadaşlarını ziyaret için Yozga’ta gittiğimde 19 yaşında bir delikanlıydım.
Yozgat hapishanesinde babamla birlikte babam kadar çok sevdiğim Cemil Sait Barlas, Ali İhan Göğüş Ağabey, Cemil Cahit Ağabey tarafından hapishanenin kapısında karşılandım.
Ali İhsan Göğüş ağabey babamdan önce kollarını açtı “Gel bakalım arkadaşımın yazar oğlu! Gaziantep’imizden ne haberler getirdin bize? ..” diyerek beni kucakladı.
Cemil Sait Barlas ise “Sana ne oluyor be Ali İhsan diye ondan kaptı beni. “Fevzi benim Pazar Postası dergimin yazarı. Onu önce ben kucaklamalıyım..”
Beni belki de onlardan çok daha fazla tanıyan, seven Cemil Cahit Güzelbey ağabeyim ise bir yanda tevazu içinde, gülümseyerek bana bakıyordu.
Beni en son kucaklayabilen babam oldu. Sanırım ikimiz de böyle bir karşılamanın gururu içindeydik.
O günden bugüne yaşamını sürdüren bir tek Ali İhsan Göğüş ağabeyim kaldı. Benim gururla anlattığım bu ayrıntı onun aklında kalmış mıdır bilmiyorum. Ömrü uzun olsun da, hizmetlerinden yararlanmayı sürdürebilsin ülkem.
1957 olaylarından aklanarak hapisten çıkan CHP yöneticileri politikayı kaldıkları yerden sürdürdüler.
Ali İhsan Göğüş 9 Mart 1956 tarihinde Gaziantep’te. “Şahin” adlı bir gazete çıkarttı. Ederi 50 kuruş olan, 28,5x40,5 boyutlarındaki 8 sayfalık bu gazete ne yazık ki sadece bir sayı çıkabildi.
1980’de TRT Yüksek Yönetim Kurulunda görev aldı.
Göğüş’ün spora aşırı bir düşkünlüğü yoktur ama kendisini seçen hemşerilerinin ısrarına dayanamayıp bir yıl kadar Gaziantepspor Başkanlığı da yaptı. Yıl 1981…
1990’den bu yana Basın Yayın Genel Müdürlüğü yönetiminde görev yapıyor.
İstasyon civarındaki Fuar, onun bakanlığı döneminde Gazianteplilere armağanı olmuştur.
Ali İhsan Göğüş’ün Türkiyemize bir armağanı daha var ki, bu armağan armağanların en harikuladesidir: Dünya iyisi, dünya güzeli, mükemmel bir kız çocuğudur bu armağan: Babası kadar çok iyi bir gazeteci yazar olan Zeynep Göğüş... Babasıyla birlikte taşımayı sürdürüyor şimdi o da, onurlu basın bayrağını.
Mayıs 2005’de Antep'e 'GAZİLİK ÜNVANI' verilişinin 84.yıldönümü nedeniyle Gaziantep Kulübünce düzenlenen törende Yangıtay Onursal Başkanı Mehmet Uygun'un yanı sıra Ali İhsan Göğüş’e de hizmet ödülü verildi. Onu sevgjyle kucakladık, her zaman da kucaklayacağız.

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 27.6.2009 01:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç