BGG 028 Başınız sağ olsun Gaziantep’in oto sanatkarları Kemal Altaş Yok artık (Benim Güzel Gazianteplilerim)
Kemal Aldaş hakkındaki ilk yazımı bir yıl kadar önce yazmıştım. O zaman yaşıyordu Kemal Aldaş. Artık yok. 20 Mayıs 2008 Salı sabahı gözlerimi yumdu yaşama. Sanki küs gitti meslektaşlarına.
Niçin mi? .. O ömrünü meslektaşlarının insanca yaşamaları için harcamıştı. Onları modern işyerleri sahibi yapmıştı. Adı KÜSGEM olarak başlayıp sonradan KÜSGET’e dönüşen Küçük Sanayi Sitesinin kurulmasını, çok yoğun çabalar göstererek tek başına sağlamıştı.
Cenazesi bugün öğlen namazından sonra Kilis Garajı yakınındaki Ayşebacı Camisin’den kaldırılıyor. Bakalım göreceğiz, kaç kişi gönül borcunu ödemeye, ona karşı son görevini yapmaya gelecek?
Neden böyle karamsarım biliyor musunuz? Kendisinin çok sevdiği bir fotoğrafı vardı. O fotoğraf miras bıraktığı Oto Sanatkarları Derneğinin duvarlarında asılıydı. Çocukları bu fotoğrafı emanet olarak almak üzere gittiklerinde, bu resmin duvardaki yerini boş buldular da onun için.
Bir insan meslektaşlarını insan sınıfına katmak için bir dernek kuracak ve kendisinden sonra gelenler ilk iş olarak o derneğin duvarından kurucularının resmini indirecekler… Dahası, ayrıca kendisi sevmezdi öyle duvarlara resminin asılmasın filan ama sevmiyor diye bunu yapmak mı gerekirdi ona?
Bilmeyenler de öğrensin diye yazıyorum: Kemal Aldaş Gaziantep’imizi modern anlamda ilk küçük sanayi sitesine kavuşturan insandır. Şimdiki Kilis Garajının bulunduğu yörede yer alan ilk Oto Sanayi Sitesi temeli oldu sitenin...
Sonra Daha büyük adımlar atan Kemal Aldaş, kentimizde bugünkü adı KÜSGET olan Küçük Sanayi Sitesinin KÜSGEM’in kurulmasını sağlayan tek kişidir.
Çoluk çocuğunun rızkını çıkartma kaygısını geri planda tutarak kutsal bir görev gibi sarıldığı bu işi gerçekleştiren, gerçek anlamda bir kahramandır o.
Uzun yıllarını, varını yoğunu harcayarak oluşturduğu bu eserinden dolayı ona minnet duymalıydı bugün alabildiğine büyüyen sanayicilerimiz. Ama ne gezer... Bugün onun adını bile anan yok artık. Yazık...
Kayınperderimdi Kemal Aldaş. Oğullarından ayırt etmediği biriydim. Bunu her fırsatta duyumsatırdı. Bugün cenazesine giderken şöyle düşündüm: Öylesine cömert biriydi ki, bir çokları gibi benim de şu anda kursağımda erimeyen tuzda, ekmekte payı var hala onun.
Yazın yaşamımda ilk röportajlarımdan birini de Kemal Aldaş’la yapmıştım. Bir kahramandı o oto sanayicilerinin gözünde o zaman. Ben de çiçeği burnunda genç bir yazar olarak bu duygulanmalara karşı duyarsız kalamamıştım.
Söyleşim kentimizde yayımlanan Yeni Ülkü Gazetesi’nde çıkmıştı.
Bu röportaj, o sıralarda Gaziantep için çok önemli olan “Oto Sanayiinin Geliştirilmesi” konusunu içeriyordu.
Kemal Aldaş, kendisinin kurduğu “Gaziantep Oto Sanayicileri Derneği’nin başkanlığını yapıyor, kentimizde bir oto sanayi bölgesi oluşturulması için çok yoğun çabalar harcıyordu.
O kadar çok yoğun çaba gösteriyordu ki Kemal Aldaş, o zamanlar Mütercim Asım Caddesi’ndeki kaynakçı dükkanını kapatıp kapatıp Ankara’ya gidiyor, başkentte iktidarın önemli kişileri arasında mekik dokuyordu.
Gaziantep’e bir oto sanayi bölgesinin gerekliliğini iktidar mensuplarına kabul ettirebilmek için onlarca kez gidip gelmiştir bu büyük ustamız Başkente.
Sonunda amacına ulaşmış, o zamanlar kentimizin modern sayılabilecek “Şehirler Arası Otobüs Garajı”nın (Şimdiki Kilis Garajı) hemen arkasındaki geniş ve boş alanın bu işe ayrılmasını sağlamıştı.
Başkan Aldaş arsanın sağlanmasıyla kalmamış, burada nasıl bir sanayi çarsısı kurulması gerekiyorsa, o şekilde planlar yapılmasını ve bu planların hayata geçirilebilmesi için inşaat masraflarının devletçe karşılanmasını sağlamak gibi çok büyük edinimler de sağlamıştı.
Kemal Aldaş’ı çok yakından tanıma fırsatını buldum. Son derece adil bir insandı. Kim bilir belki de küçük erkek kardeşine, adalete olan inancı nedeniyle Adil adını kendisi takmıştı.
Şimdi burada adaletten niçin söz ediyorum. Şunun için: Yıllar yılı emek vererek yükselttiği, adeta abideleştirdiği o güzelim oto sanayi çarşısında payına düşenin ne olduğuna dikkati çekmek istiyorum.
Çok emek veren biri olarak, derneğin birinci adamı, başkanı olarak Sitedeki en mükemmel atölyeye sahip olması mümkünken, o böyle bir yola başvurmaya tenezzül etmemiştir.
Atölyeleri, tüm üyelerin huzurunda kura yoluyla dağıtmayı seçmiştir. Kendisine ise pek de öyle göz önünde olmayan bir atölye isabet etmiş olmasına karşınsa hiç sesini çıkartmamış, bunu memnunlukla kabullenmişti.
Bu yeni ve Güzelim Oto Sanayi Sitesinin caddelerinin ve sokaklarının adlandırılması sırasında da aynı yöntemi izlemiş, çekiliş sonucu kendi adının sadece küçük bir geçide verilmesine de bir diyeceği olmamıştır.
Aradan zaman geçmiş, o “Oto Sanayi Çarşısı” dar gelmeye başlamıştır Gaziantep’e. Bundan sonra modern bir “Küçük Sanayi Sitesi”nin kurulma çalışmaları başlamıştır.
Bu sitenin kuruluşu esnasında da büyük emeği geçen kişi yine o olmuştur. Küçük Sanayi Sitesi bugün Türkiye’de örnek gösterilen bir sanayi sitesidir.
Ya Kemal Aldaş? .. İnsanlar öylesine vefasız oluyorlar ki, bugün orada ekmek yiyen insanların yüzde doksan dokuzu kendilerine bu olanağı, bu nimeti sunanların başında gelen kişinin adını dahi bilmezler.
Sadece oradakiler mi? Sanayinin kent dışına, yeni kurulan modern siteye taşınmış olmasına karşın, eski sanayi sitesi bölgesindeki atölyeler azalacağına iki üç katı çoğalarak yerinde kalmıştır.
Buralarda çalışan emekçiler de bilmezler Kemal Aldaş adını. Kemal Usta gereğinden çok mütevazı bir insandı. Bundan da sızlanmaz, adının unutulmuş olmasını bile umursamazdı.
“Kemal Aldaş neden Gaziantep’te oto sanayiciliğinin önderidir? ” sorusu kafaları kurcalayabilir. Bunun çok eskiye dayanan ilginç bir öyküsü var.
Bilirsiniz, eskiden Gaziantep daha Gazi değilken, Antep’te ticaret ve zenaat işlerini götürenler azınlık insanlarıydı. Yerli halk sadece tarımla uğraşır, bostancılık yapardı.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra azınlıklar yurdumuzu terk edince, kentte ticaret ve zenaat boşluğu hissedilmeye başlandı.
Haydi ticareti kendi kendine öğrenebilirdin. Ya zenaati? Zenaat ustasız öğrenilemeyen bir şeydi. Bu gerçeği gören ilk kişi Antepli Genç Hasan Aldaş oldu.
Genç Hasan ocağını terk edip zenaat öğrenmek için Halep’e gitti. Burada bir Ermeni’nin yanında çırak durdu. Niyeti ondan, Gaziantep’te bilinmeyen kaynakçılığı öğrenmekti.
Ger gör ki, bu Ermeni usta anasının gözü bir adamdı. Çıraklarına zenaatin “z”sini bile göstermeye niyetli değildi.
Bir süre çıraklık yaptığı halde hiç bir şey öğrenemeyen Genç Hasan aklını kullanmaya karar verdi.
Ermeni ustanın zayıf bir yanı vardı. Şaraba düşkündü. Usta kendisine haftalık vermediği halde Antepli Hasan ona gelirken yanında getirdiği kendi parasıyla sık sık şarap almaya başladı.
“Beleşe yumulmayı” seven Ermeni usta, sarhoş olunca hünerlerini saklamayı beceremiyordu. Genç Hasan da böylece onun çalışmalarını dikkatle izleyerek kaynağın nasıl yapıldığını ve işin inceliklerini öğreniyordu.
Aylarca Ermeni ustaya hizmet edip şarap içirerek mesleği iyice kavradığına inanan Genç Hasan Antep’e döndü ve bir kaynakçı dükkanı açtı.
Antep’te kaynakçı dükkanı açılması o zamana göre önemli bir gelişmeydi. Adı artık “Usta” olan genç Hasan’ın dükkanı müşterilerle dolup taşmaya başladı.
Müşerileri sadece Antepliler değildi. Adana’dan, Maraş’tan, Urfa’dan, Diyarbakır’dan, Malatya’dan ve daha başka pek çok illerden kaynak işi olanlar Antep’e geliyor ve en olmayacak işlerini Hasan ustaya yaptırarak memnuniyetle kendi kentlerine dönüyorlardı.
En olmayacak iş dediğim şu: Bir aletin yedek parçasının olmaması, onun ancak kaynak yaptırılarak yenisiyle aynı işi görmesiyle sağlanabiliyordu ve bu işi de Hasan Usta en mükemmel şekilde yapıyordu.
Hasan Usta artık dükkanın işleriyle başa çıkamayacak duruma geldiğinde, o sıralarda artık erginleşmeye başlayan büyük oğlu Kemal imdadına yetişti. İşi Kemal de öğrendi ve baba oğul gece gündüz çalıştılar çalıştılar...
Hasan Usta bu dünyadan göçünce Kemal Aldaş usta kardeşlerini başına toplardı. Ele avuca gelecek yaşa ulaştıkça her birine ayrı ayrı zenaatin inceliklerini öğretti.
Hayri, Celal, Hasan, Adil Aldaş ile soyadı Aldaş olaya ya da olmayarak aileye katılanlar, yeğenler, Aldaşlar’ın çocukları... Her biri ayrı ayrı birer sanatkar olarak yetişti.
Onlar sadece kaynakçı değil, oto tamircisi, kaportacı, oto boyacısı, akümülatör üreticisi vb. oldular.
Kemal Aldaş’ın “Oto Sanatkarları Derneği”nin başkanı olarak Gaziantep’te sanayiciliğin önderliğini yapmasından doğal ne olabilirdi ki bu gerçeklerden sonra...
Kemal ustanın üç oğlu da babalarının izinden gitti. Gaziantep’e bir yenilikte daha öncü olundu. Aldaş Geçidi’ndeki atölye oto test atölyesine dönüştürüldü.
Önceleri elle ve göz kararıyla ve zahmetlerle yapılan oto testleri, ön düzen balans ayarları Avrupa’dan getirttirilen modern aygıtlarla, hepsi de çiçeğin burnunda delikanlılar olan Mahir, Akif, Fatih Aldaş ustalarca yapılmaya başlandı.
Bu iş öylesine tuttu ki, onlardan gören çok sayıda esnaf aynı tür atölyeler açtılar Gaziantep’te kısa zamanda.
“Oğullarım yükü omuzladı” demedi Kemal Usta, kendini asla emekliye ayırmadı ve hiç bir zaman alnını kaynaktan kaldırmadı.
Oğulların her biri işlerini geliştirerek başka sanayi alanlarına atıldılar. Özellikle ortanca oğul Akif Aldaş, halı makineleri üretiminde erişilmez rekorlara imza attı. Yaptığı yüzde yüz Türk hammaddeleriyle oluşturulan sayısız halı makineleri Türkiye’nin dört bir yanında halen harıl harıl halılar üretmektedir.
Gülten ve Ayten adını taşıyan iki kızı ve pek çok torunu da var Kemal Aldaş’ın. Şair öğretmen Gülten hanımın Doğa Günenç İngilizce öğretmeni, Utku Günenç Devlet Konservatuarını bitirmiş bir müzik virtüözü.
Kemal Ustamız ise 2007 yılına kadar 80 yaşının üstünde olmasına karşın, son derece sağlıklı olarak, “Kemal Aldaş” Geçidindeki atölyesinde maskesini takarak kaynak yapıp ekmeğini aslanın ağzından kapamayı sürdürdü.
Bedeni, uzun yıllar kendisine yüklenen onca ağır yüke dayanamaz olunca, işten güçten elini eteğini tümden çekti Kemal Ustamız.
Bugün ise 20 Mayıs 2008 günü sabahleyin saat 06.00’da kızın Gülten hamımın şiirinde de söylediği gibi bu “yalan dünya”dan da tümden çekti elini eteğini.
Bilmiyorum bütün bunları okuduktan sonra hala duyarsız kalabilecek mi Kemal Babaya karşı, çoluk çocuğuyla birlikte hala onun sayesinde ekmek yiyen Oto Sanatkarları ile KÜSGET’te çalışan küçük sanayi esnafı? Ona gönül borçlarını ödeyebilmek için en azından bir caddeye, bir bulvara, bir bölgeye onun adının verilmesi için olsun bir girişimde bulunabilecekler mi bakalım?
Kimi insanlar vardır, yaşadıkları halde ölüdürler. Üzerlerine ölü toprağı serpilmiştir. Silkinip kalkamazlar bir türlü o toprağın altından… Kimi insanlar vardır, yaşamlarını yitirmiş olmalarına karşın yüzlerce yıl yaşarlar. Örneklediğim ikinci tür insanlardandır Kemal Aldaş da. Fani vücudu toprak olsa da yaşamayı sürdürecektir o.
Toprağın bol olsun baba.
Kayıt Tarihi : 25.6.2009 12:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (3)