Annesiydim ben annemin. Sabahlara kadar sancılanırdı o. Bense “sancıları dinsin” diye lastik tulumuna doldurmak için su kaynatırdım. Bununla yetinmez, mangalın ya da sobanın üzerinde kiremit ısıtırdım. Kiremidi havluya sarıp karnına koyardım. Bir süre acısı diner, uykuya dalardı. Ben de uykuya dalardım başucunda.
Her yıl babam beni yanına katar Elbistan içmelerine gönderirdi annemi. Biliyorduk artık niçin sancılandığını. Safra kesesinde taş vardı. “Bu taş düşsün,” diye içmeceye, şifalı su içmeye götürürdüm onu.
Aile doktorumuzdu Cemil Özbal. Annemin bu amansız sancılardan ancak ameliyatla kurtulabilirdi. Ama bıçak altına yatmaya korkardı annem. O kadar çok korkardı ki, geceler boyunca sancıların acısına katlanmayı göze alırdı.
Yıllarca sürdü her yaz Elbistan içmecelerine gitmemiz. Son gidişlerimizden birinde, annem bir gece öylesine büyük sancılandı ki, artık ne benim sıcak su toralarım, ne ısıtılarak havluya sarılmış kiremitlerim yarar sağlayabildi.
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.
Kimisi su katar içtiğin süte
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta